1982 İstanbul doğumluyum. Sinema ile birbirimizi bulmamız, anne ve babamın daha 7 yaşımdayken beni L’ours (The Bear) filmine götürmesiyle oldu. Çocuk aklı tabii, o zaman doğru dürüst anlayamıyordum ne olup bittiğini. Sadece kocaman bir ekranda devasa büyüklükte, yüsek sesle bir şeyler izlemek nasıl da inanılmaz gelmişti. Nereden bilebilirdim ki o gün tanıştığım bu eşsiz deneyimin sonraları hayatımın vazgeçilmez bir parçası olacağını.
Sinemasever bir aileden geliyor olmanın da şansıyla, çocukluğum sinemalarda geçti. Kadıköy’deki Süreyya Sineması 2. evim gibi bir şey olmuştu neredeyse. Şimdilerin o tekdüze sinema salonlarının yanında adeta bir sarayı andıran atmosferi ile Süreyya, sanırım her zaman çocukluğumun Alice Harikalar Diyarı olarak kalacak.
Sonraları, izlediğim filmlerin de etkisiyle korku hikayelerine olan merakım artmaya başladı. Böylece Stephen King’le tanıştım. Ortaokul yıllarım, babamın “Git biraz başka kitaplar da oku!” nidalarına aldırmaksızın, her gece soluksuz bir şekilde King kitapları okumakla geçti. O yıllarda tanıştığım Heavy Metal de işin içine girince, ailem için bir Damien Thorn’dan farksızdım, ama ben hayatımdan çok ama çok memnundum.
Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra 2001 yılında İstanbul Üniversitesi, Ekonometri Bölümünde okumaya başladım. İnek bir öğrenci olmanın yanı sıra, şu an o enerjiyi nasıl bulduğumu hâlâ çözememekle birlikte, bir güne üç film sıkıştırdığım zamanlar geçirdim. İlk profesyonel fotoğraf makinama sahip olmamla birlikte, fotoğraf çekmenin de hayatımda vazgeçemeyeceğim bir uğraş olduğunu anladım. Hâlen de fırsat buldukça fotoğraf çekmeye devam ediyorum.
Üniversiteden mezun olunca, kendi mesleğimi yapmaya başladım, ama bunun yanında grafik ve web tasarımı konusunda da freelance olarak işler yaptım. 2009’da bir gün arkadaşlarla Bergman filmleri hakkında konuşurken, “Şu Bergman filminin Türkçe çevirisini yapsana!” gazını çok fazla almış olacağım heralde ki, o günden beri film ve dizi çevirileri de yapmaktayım. DivxPlanet sayesinde tanıştığım Murat Tolga ve sonrasında da Masis’le tanışmamla birlikte, zaten uzun bir süredir müdavimi olduğum Öteki Sinema için de yazmaya başladım. Ayrıca http://miserym.blogspot.com/ adresinde de yazdıklarımı paylaşıyorum.
Begüm Özdemir’in Öteki Sinema yazılarını okumak için tıklayınız.