blankReal Steel / Çelik Yumruklar 110 milyon dolar bütçeli bir baba-oğul hikâyesi. Ondan beklendiği üzere boş kafalı, çok gürültülü, Transformers rüzgârından nasiplenmeye çalışan Hollywood seri üretim fabrikası menşeili efektlerine güvenen, dramatik yapıdan yoksun, anında unutulacak o filmlerden biri değil! Aşağılamak için başka hedef seçin.

Fiyakalı ışıklara eşlik eden hüzünlü bir şarkıyla açılıyor film. Hugh Jackman’ın canlandırdığı Charlie Kenton’u beş parasız ve perişan resmediyor. Düşünmeden hareket eden, başaracağına inancı sonsuz ve yenilmeye mahkûm bir adam Charlie. Doğduğu anda terk ettiği oğlu Max’in annesinin vefat haberini alıyor iki yenilgi arasında. Neyse ki velayeti isteyen teyze ve zengin kocası var, çocuk başına kalmayacak. Tek yapması gereken gidip imza atmak… Ne oğlunu merak ediyor ne de annesinin nasıl öldüğünü. Mahkeme salonunda teyzenin kocasının altın saati gözüne çarpınca fırsatçı ruhu çocuğu bedava vermemesini söylüyor. Gönüllü geldiği imza için yüz bin dolar istiyor yaşlı zengin adamdan, o da İtalya tatilinde yanında çocuk istemediğinden yazın Max’e bakması karşılığında kabul ediyor. Şeytan işi anlaşmanın ardından herkes mutlu oluyor üstelik. Belki başlarda İtalya’ya gidemediği için kızıyor Max ama o bildiğiniz sulu gözlü ufaklıklardan değil. Biyolojik babasının her zaman hayran olduğu robot dövüşlerinin içinde olduğunu görür görmez adapte oluyor.

“Çelik Yumruklar” yakın gelecekte tezahür ediyor. Cep telefonları şeffaf, bilgisayar ekranları hayalleri süsleyen cinsten ve boks sporundaki insanlı maçlar geçmişte kalmış. Daha fazla şiddet isteyen seyirciyi doyurmak adına robotlar ringe çıkıyor. Eski boksör-yeni kaybeden Charlie’nin işleri sürekli kötü giderken çıkıp gelen vizyon sahibi oğlu Max gidişatı değiştiriyor. Evet, bundan sonrası “Rocky”den aşina olduğumuz şekilde gelişiyor.

blank

Önemli olan karşımızdakinin 1976’dan beri bu Oscar adayı şablonu kullanan onlarca film arasından sıyrılabilmesi, izleyiciye dokunmayı başaran nadir örneklerden oluşu… “Çelik Yumruklar” yine mi aynı hikâye dedirtmiyor. Sonraki maçı heyecanla bekleten, oturduğunuz yerden sıçratan, havaya yumruk sallamaktan kendinizi alıkoyamayacağız sahneler yaratıyor. Yaşayan en seksi adamlardan Hugh Jackman’ın varlığı, on iki yaşındaki Dakota Goyo’nun sinir bozucu çocuk karakterlerden biri olmamayı başarması ve Lost’un Kate’i Evangeline Lily’nin güzelliği ile dramatik yapı çelik destekler ediniyor. Kısacık perde süresine rağmen karakterini üç boyutlu kılabilen Hope Davis’i de unutmamak gerek.

“Çelik Yumruklar” başyapıt değil elbette. Teknik özelliklerini bir kenara bırakırsak sinemasal nitelikleri de alkışlanmayabilir. Fakat Hollywood’dan gelen boş kafalı saçma sapan görsel efekt bombardımanları arasında nadide bir inci gibi parlıyor. 2011 yapımı 100 milyon dolar üstü bütçeye sahip filmler arasında “En İyi Görsel Efekt” dalında Oscar için yarıştığı “Rise of the Planet of the Apes/Maymunlar Cehennemi: Başlangıç” ile birlikte en iyisi. Gürültülü bir terapi, göz yaşartma etkili bir kendini iyi hisset filmi…

Öteki Sinema için yazan: Serkan Çellik

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

8 Comments Leave a Reply

  1. Tebrikler çok güzel yazı, aklımdan ve yüreğimden geçenleri yazmışsın, özellikle giriş paragrafına sonuna kadar katılıyorum.

    malesef öyle adamlar var “batman dark night rises” yazısındaki gibi.

  2. Blockbuster film yapıp, buna dünya siyasetini yedirip bir de en sağ söylemleri cesur bir direnişin temeliymiş gibi pazarlıyorsa o film olumsuz eleştiri hak eder. 250 milyon dolarlık bütçeye sahip bir film hatalarının bilincinde olmalıdır, bu sebeple sert konuşulması kimsenin kalbini kırmasın derim.

    çok istiyorsanız bahsettiğiniz dark knight yazısının altında tartışabiliriz mevzuyu. bu filmin altında başka bir yazara laf sokmayı çok da haysiyetli bir davranış görmüyorum. Belki yanlış anlamışımdır gayenizi.

  3. @yigilante o dark night filminin yazılması hata olan güya eleştrisinin altındaki ilk yoruma bakarsan oradayım.

  4. Jedediah, güzel kardeşim şunu benim kıt mantığım bir türlü almıyor… Birinin bir filmi beğenmemesine sen neden bu kadar içerliyorsun? Arkadaş yazı yazılmış, okunmuş, tartışılmış olmuş ve bitmiş… Bunu bu şekilde saplantı haline getirip, açılan bambaşka bir başlıkta o yazının yazarına laf sokmaya çalışmak niye? Ha sokmaya çalışınca ne oluyor? Yazarın uykuları falan mı kaçıyor? Elbette hayır! Olan senin sinirlerine oluyor…

  5. Filmin mesajı şu: Ruslar ve uzakdoğulular bizi para ve teknoloji anlamında yakalamış, hatta geçmiş olabilir ama bizim ruhumuz var! Buradan da dünyadaki geşilmelere paralel olarak Amerikalıların yavaş yavaş bizim ezelden beri bildiğimiz züğürt tesellisi moduna geçtiklerini anlıyoruz. Real Steel’i televizyonda çıkınca sonuna kadar izledim ama sinemada izlemek için bir lira bile ödemek istemezdim açıkçası. Yazarın dediği gibi Transformers filmleri gibi değil ama bu onu iyi bir film yapmaz bence.

  6. Yoo sinirlerime birşey olduğu yok, Eleştriyi eleştirmekte bir hak bence o nasıl filmi yerden yere vuruyorsa bende onun eleştirisini beğenmediğim için yerden yere vurabilirim. Bu film yorumunun altında niye yazdın diyorsan ; arkadaşın eleştirisinin ilk paragrafına destek olduğum için, içimden geçenleri yazdım.
    Bir filmi beğenmemek apayrı saygı duyulur ama sırf beğeniliyor diye beğenmemek bu bambaşka birşey…

  7. “Güzel filmlerden zevk alamayan insanlara sadece acıyorum…” Bu yorum bir filmin “eleştirisini eleştirmek” oluyor yani sana göre? Vaziyet buysa bizim sosyal cenahın eleştiri anlayışı epey sakat demek ki :)

  8. şu sitenin amacına uygun yüzlerce filmin eleştirileri yorumsuz kalırken blockbuster filmlerin eleştirileri onlarca yorum alıyor üstelik bu filmleri yeren yazarlara sözüm ona laf çakıyor hayır bu site zaten bu filmlerin yeri değil ki bu filmleri öven-yeren onlarca popüler sinema sitesi ve dergisi var oralardan irdeleyebilirsiniz yazıları burası ‘öteki sinema’ arkadaşım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (2008)

Gitmek: Benim Marlon ve Brandom hem bu coğrafyanın gerçeklerini açık
blank

Topluma Yabancılaşan Devlet: The Middle Man / Aracı (2021)

1001 Grams’tan tam 7 yıl sonra gelen The Middle Man,