blank2005 yılı mahsulü Coma, Güney Kore yapımı bir mini seri. 5 bölümden oluşuyor ve Güney Kore’nin en popüler kablo TV kanallarından OCN için Sio Film yapım şirketine yaptırılmış. OCN, dizi ve sinema ağırlıklı bir kanal olarak biliniyor. Projenin arkasındaki isim ise R-Point (2004) ve G.P. 506 (2008) filmlerinin yönetmeni Kong Su-chang. 1999 tarihli Güney Kore yapımı Tell Me Something (y. Chang Yoon-Hyun) isimli başarılı polisiye gerilimin de senaryo yazarı.

Özellikle seyrettiğim andan itibaren favorilerim arasına giren R-Point sonrası yönetmenin yeni işlerini beklemeye başlamıştım. (R-Point ülkemizde de Düet Film tarafından bandrollü olarak yayımlandı.) 2008’de gelen G.P. 506, yapı ve konu itibarıyla ilk film ile büyük ölçüde örtüşse de alt metnin problemi tamamen farklıydı. Kong Su-chang, bir kez daha ortaya leziz bir iş çıkarmayı başarmış, beklentileri boşa çıkarmamıştı. Ancak bunlar başka bir yazının konusu. Coma’ya dönelim.

Coma her biri yaklaşık bir saatten oluşan beş bölümden oluşuyor. Bölüm isimleri, süreleri ve yönetmenleri ise şu şekilde:

[box type=”shadow” align=”aligncenter” ]
1. Birthday Party (yönetmen Kong Su-chang, 61 dakika)

2. Crack (yönetmen Jo Gyu-Ok, 54 dakika)

3.  Necklace (yönetmen Yoon Jun-Seok, 47 dakika)

4. Crimson Red (yönetmen Kim Jeong-Gu, 55 dakika)

5. Doctor, Jang Seo Won (yönetmen Kong Su-chang, 65 dakika) [/box]

Görüldüğü üzere Kong Su-chang açılış ve kapanış bölümlerini yönetirken, arada kalan üç bölüm için genç yönetmenlere şans vermiş.

Coma 13

Dizi iflas sebebiyle kapanmak üzere olan bir hastanede başlıyor ve aslında aynı hastanede sürüp sona eriyor. Ana karakterler bir şekilde bu hastanede toplanıyorlar ki bunlar; hastanenin başhekimi, bir doktor, bir hemşire, bir dedektif, bir sigorta şirketi çalışanı ve hastanede kalan son hastanın ziyaretçisi. Bütün bu karakterler on sene önce yine bu hastanede meydana gelmiş olan çözümlenememiş küçük bir kız hastanın kaybolması olayıyla da doğrudan bağlantılılar.

Dizide her bölüm eksenine farklı bir karakteri alarak aynı günü anlatıyor. Bir dizi klişesi ‘flashback’ler de on sene önceki kaybolma olayına ışık tutuyor. Bölümler ilerledikçe yapbozun parçaları yavaş yavaş yerlerine oturuyor ve son bölüm ile birlikte resim tamamlanıyor. Burada özellikle belirtmek istediğim bir nokta var. Her bölümde aynı gün anlatıldığından, haliyle karakterlerin birbirleriyle karşılaştıkları ortak sahneler mevcut. Ama bölüm yönetmenleri farklı olduğu için, her yönetmen bu ortak sahneleri farklı şekilde çekmiş. Mesela doktor ile ziyaretçinin merdiven başında karşılaşma sahnesi, 4. ve 5. bölümde karşımıza çıkıyor. 4. bölümde sahne daha uzun tutulmuş ve ekstra diyaloglar içeriyor, 5. bölümde ise çok fazla önemsenmeyen bu sahne daha kısa ve doktorun elinde 4. bölümde olmayan bir kutu var. İzleyicinin algısında sorunluymuş gibi bir his uyandıran bu ortak sahneleri, kendi ülkemizden bir örnekle karşılaştıralım. Bilindiği gibi Gemide (1998) ile Laleli’de Bir Azize‘nin (1999) de buna benzer, ortak bir sahnesi var. Bu sahne, her iki filmde kullanılmak üzere, bir kez ama farklı açılardan çekilmişti. Her ikisini de seyreden seyirci, bu ortak sahne sayesinde filmler ile daha organik bir bağ kurabiliyor. Coma’da ise tam tersi bir durum var. Diziyle (en azından bu yoldan) herhangi bir bağ kurmanıza izin verilmiyor. Öte yandan her bölümün eksenine aldığı karakterin farklı olduğu düşünülürse, olanları bölüme ait ana karakterin bakış açısından izlediğimiz sonucuna da varabiliriz. Ya da ben bu önemsiz ayrıntı üzerinde gerektiğinden fazla duruyorum.

Coma 14

Coma, aslında basit bir intikam öyküsü. Ringu (1998) sonrası popüler hale gelen -artık hemen hemen her sinema seyircisinin aşina olduğu- intikam peşindeki ruh, bu dizide de rahat durmuyor. Hayaletler, sadako kılıklı kızlar, intikamdan gözü dönenler, izbe koridorlar, karanlık atmosfer ve hastane gibi klişeler de uzakdoğu korku sinemasının üzerine yapışıp kalmış toz parçacıkları gibi dizimizin üzerinde uçuşup durarak temiz hava almamız engelleniyor.

Dizinin hastanede geçmesi akıllara ister istemez Lars von Trier harikası Riget’i (The Kingdom, 1994) getiriyor. (Burada Stephen King öndeliğinde yeniden çekimi yapılan, 2004 yılı mahsulü Kingdom Hospital‘ı da anarak, Riget’ten ilk nemalananın Güney Koreliler olmadığını da hatırlayalım.) Riget ile birçok ortak nokta içeren Coma, selefinin başarısının yanına dahi yaklaşamıyor.

Coma 12

Kısaca özetlemek gerekirse; Riget ile Ringu alınmış, bir kazanda kaynatılmış, üzerine uzakdoğu korku sineması klişeleri sosu eklenmiş ve korkuya aç bünyelere sunulmuş denebilir. Karışımı çok başarılı bulmasam da, R-Point veya G.P. 506 sayesinde Kong Su-chang ile tanışıp memnun kalmış olanları, bu pek fazla bilinmeyen mini seriden haberdar etmek istedim.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Legend of the 7 Golden Vampires (1974)

Bazı yönetmenler türleri birbiriyle harmanlayarak uçuk projelere imza atıyorlardı. İşte
blank

Jjakpae / City of Violence (2006)

Uzakdoğunun yükselen yıldızı Ryoo Seung-Wan yönetmenliğindeki nefesleri kesen aksiyonda ünlü