Anlatması zor, kabullenmesi imkânsız bir hikâye bu.

İnsanoğlu hayvanları her alanda kullanır, sömürür, işkence eder, daha kötüsü, bunu kendine hak olarak görür. En kötü koşullarda yetiştirip, mezbahalarda eziyetle katleder. Kürkünü üzerine giymek için canlı canlı derisini yüzer, postu zarar görmesin diye sopayla kafasına vura vura öldürür. Laboratuvarlarda, fareden maymuna, tavşandan köpeğe, her türlü hayvan üzerinde gerekli gereksiz akıl almaz deneyler yapar.

Eğlence sektöründe, sirklerde gösteri yapan hayvanları, türlü eziyetlerle eğitip gösteriye zorlar, kendi egosunu tatmin için hayvanat bahçelerinde daracık alanlara kapatır.

Bunları hepimiz biliyoruz.
Kimimiz umursamıyor, kimimiz yok varsayıyor, kimimiz aktivist oluyor, kimimiz çaresizliğe kapılıyoruz.

Ama çoğumuzun bilmediği bir hikâye var: Yunuslar.

Yunus parkları, yunuslarla yüzme ve yunus terapisine dair sık sık haber yapılır, boy boy reklamlar çıkar. Milyonlarca doların döndüğü bir sektördür bu. İnsanlar yunuslarla yüzmek, onların gösterilerini izlemek, hasta çocuklarını yunus terapisiyle iyileştirmek ister. Çünkü herkes bir yalana inanmıştır.

The Cove, yunuslarla ilgili gerçekleri, yalanları ve Japonya’nın şirin bir kasabası olan Taiji’deki küçük bir koyun gizlediği karanlık sırrı gözler önüne seren, büyük bir kısmı gizli kameralarla, tutuklanma hatta öldürülme tehlikesi altında çekilmiş bir belgesel.

“The dolphin’s smile is nature’s greatest deception”
(“Yunusların gülümsemesi doğanın en büyük yanılgısıdır”)

blank

Bu cümle, kariyerinin ilk on yılında yoktan var ettiği sektörü, son 40 yıldır yok etmek için mücadele veren deniz memelisi uzmanı-aktivist Richard O’Barry’e ait.

1960’larda, yunusları yakalayıp eğiten sayılı uzmanların başında gelen Richard, bu sektörün mihenk taşı olan Flipper dizisinde rol alan, başta Cathy olmak üzere 5 yunusu bizzat kendisi yakalayıp eğiterek dünyaca ünlü bir şöhret olur. Flipper dizisinin çekildiği ev de ona aittir ve Cathy, bu evin önündeki küçük tuzlu su gölünde yaşar.

Cathy’nin ve dolayısıyla Richard O’Barry’nin hayatı, Flipper dizisinin son bulmasıyla tamamen değişir. Tuzlu su gölünden alınıp yunus parkındaki havuza götürülen Cathy bunalıma girer.

Devam etmeden önce yunuslar hakkında biraz bilgi vermek yerinde olur. Yunuslar dünyanın en zeki canlılarından biridir. 100’e yakın işaret dili komutunu anlayabilirler. Doğal ortamlarında her gün binlerce kilometre yol kat ederek insanlarınkinden kat kat üstün doğal sonarlarıyla okyanusları keşfederler. Birbirlerine bağlı büyük gruplar halinde yaşar ve sesle iletişim kurarlar. Bilinç sahibi bu hayvanlar için nefes alıp vermek de bilinçli bir harekettir. Diledikleri zaman nefes deliklerini kapatarak hayatlarına son verebilirler.

Götürüldüğü havuzda strese giren Cathy de böyle yaparak O’Barry’nin kollarında, onun deyimiyle adeta intihar eder.

Bu olaydan sonra Richard O’Barry zaten bildiği gerçeği, yani yunusların esaret altında yaşamaya uygun olmadığını göz ardı etmeyi bırakarak tam bir aktivist olur. Özel tesislerdeki yunusları serbest bırakmaya çalışırken defalarca tutuklanır. 10 yılda yunus eğitmenliği sayesinde kazandığı tüm servetini artık yunusları özgür bırakmak için harcamaya adar.

The Cove’un çekimine giden ilk adım, Richard O’Barry’nin ana konuşmacı olduğu ancak, sponsor Sea World’ün isteğiyle program dışı bırakıldığı bir konferansta Okyanus Koruma Topluluğu’nun (OPS) kurucularından Louie Psihoyos’la tanışmasıyla atılır. O’Barry, Psihoyos’a Japon hükümetinin görüntü alınmasını yasakladığı, sıkı güvenlik önlemleriyle girişin engellendiği bir koyda yaşanan katliamı anlatır.

Taiji’deki bu gizli koyda her yıl 20 binin üzerinde yunus vahşice ve kanlı bir yöntemle katlediliyor, bu travmada sağ kalanlar, ömür boyu esaret hayatı sürmek üzere dünyanın dört bir yanındaki yunus parklarına gönderiliyor. Katledilen yunusların etleriyse insan sağlığı için son derece zararlı, yüksek oranda civa içermesine rağmen yiyecek olarak satılıyor.

Hükümetin gizli saklı yürüttüğü, Japon halkının habersiz olduğu bu katliama tanık olan Psihoyos, bunu tüm dünyaya duyurmak için O’Barry’le birlik olur. Hepsi işinde uzman, birbirinden yetenekli ve cesur üyelerden oluşan bir ekip kurarak macera filmlerine fark atan bir operasyonla koyda yaşananları görüntülemeyi başarırlar.

En iyi belgesel dalında haklı bir Oscar alan The Cove Japonya’da yaşanan akıl almaz katliamı gözler önüne serdi. Önceden haberleri yoksa bile artık tüm Japon halkı, tüm dünya orada neler olduğunu biliyor ama bir miktar azalmış olsa da yunus katliamı her yıl tekrarlanmaya devam ediyor. Richard O’Barry hâlâ buna bir son vermek için mücadele ediyor. İnsanlar hâlâ yunus parklarının eğlence dolu, masum yerler olduğunu, yunusların küvet kadar havuzlarda mutlu olduklarını, otistik çocuklarını bu mutsuz hayvanlarla yüzdürerek iyileştirebileceklerini sanıyor.

Elinizden başka bir şey gelmese de, bir kişiyi daha bilinçlendirmek bile kârdır. Bu belgeseli seyretmeniz ve mümkün olduğu kadar çok insana seyrettirmeniz dileğiyle.

Öteki Sinema için yazan: Pınar Batum

blank

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Çok teşekkürler. Gerçekten benim için çok faydalı bir yazı oldu. Şimdi ben de bunu hem twitter hem de bloğumda sizin kaynağınızla paylaşıp, ulaştırabileceğim yere kadar ulaştıracağım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar (2023)

Yönetmenliğini ve senaristliğini Önder Esmer’in, yapımcılığını ise Matthias Kyska’nın yaptığı
blank

Teknik Thrash’in Yol Haritası: Coroner Rewind (2016)

Bugüne kadar göz ardı edilip hakettiği ilgiyi görmeyen muhteşem teknik