Amerikan Filmlerinde Görüp Tadını Merak Ettiğimiz 10 Yiyecek ve İçecek

24 Ocak 2015

Amerikan Kahvaltısı

Sıradan bir sabah, sıradan bir Amerikalı gibi uyandınız ve kamyonetinize atlayarak bir Amerikan restoranına gittiniz. 30 yıldır tanıdığınız garson size “her zamankinden mi Bob?” diye sordu ve siz de “evet” diye cevapladınız. Yaklaşık beş dakika sonra önünüze meşhur sac tabla üzerine kırılarak pişirilen iki yumurta ve yumurtanın yanında pişirilmiş bir miktar “bacon” geldi. Elbette bir koca fincan kahveyi de unutmamak gerekiyor. Lanet olsun dostum! Bu berbat güne bu berbat kahvaltıyla başlıyoruz ha…

Hot Shots

Tost Ekmeğine Fıstık Ezmeli ve Reçelli Sandviç
(muhakkak üçgen olacak şekilde ortadan ikiye kesilmiş olmalı)

Bu sandviçin hastası; genellikle berbat ebeveynlere sahip olduğu halde sorumluluk sahibi olmayı başarabilmiş okul çağındaki ergenler. Okula gitmeden önce dolaptan tost ekmeğini, fıstık ezmesini ve reçeli çıkarıp tezgah üzerinde hemencecik bir sandviç hazırlıyıveriyorlar. Sonra da bu kare sandviçi çaprazlama keserek iki adet üçgen sandviç elde etmiş oluyorlar. Sandviç derhal kese kağıdı torbanın içine giriyor ve işte bu kadar! “Bunu çok merak ediyorsan evde de deneyebilirsin, n’olcak ki” derseniz; o sandviçi yapıp kese kağıdı torbaya koymadıktan ve sonra da evden çıkıp sarı sarı “school bus”a binmedikten sonra bir kıymeti yok ki…

Zilyon Çeşit Kahvaltılık Gevrek

Evet, Türkiye’de de var artık biliyorum. Ama o Türkiye’de de olan çeşit çeşit kahvaltılık gevreğin Türkiye’de olma sebebi zaten sözkonusu Amerikan filmleri. Ömrümüz Amerikan ailelerinin çocuklarına envai çeşit ve rengarek kahvaltılık gevrek yedirdiğini görerek geçti. Resmen talebi yaratıp ardından da arz ettiler bizlere. Bizim saman tadlı mısır gevreğine dünyanın en Amerikalı yiyeceği muamelesi yaptığımız ve öpüp başımıza koyduğumuz yıllarda, filmlerde çocuklar meyvelisinden çukulatalısına, harf şekillisinden vitaminlisine renk renk ve şekil şekil gevrek yiyordu. That’s not fair! idi yani…

Gevrek

Polis Karakollarının Vazgeçilmezi: “Çamur Gibi Kahve”

Doksanlı yıllar gerilim, aksiyon ya da komedi-gerilim, komedi-aksiyon filmleri arasında tek bir film dahi yoktur ki; filmin bir yerinde dedektifler karakolun çamur gibi kahvesine lanet okumasın. Bir yudum kahve içip yüzlerini bir avuç dolusu böcek yemiş gibi buruşturan bu adamların içtiği şey tam olarak neydi? Neden bu kadar kötüydü? Neden koskoca Amerika Birleşik Devletleri’nde bir karakolda dahi eli yüzü düzgün bir kahve pişirilemiyordu? İşte bu noktalar, filmlerin esas gerilim unsuruydu ve bu soruların cevapları hala gizemini koruyor. Allah aşkına neden karakollardaki kahve bu kadar kötü olmak zorunda, biriniz tane tane anlatsın biz fani kullara…

Coffee

Akşamdan Kalma Dedektiflerin Sabahları Ayılmak İçin İçtikleri Küçük Plastik Şişedeki Pembe Şey

İşte bu gerçek bir muamma… Eski ortağı, karısı ya da sevgilisi ölmüş ya da öldürülmüş olan dedektifimiz bununla başa çıkabilmek için alkolik olmuştur. Ama yine de her nasılsa teşkilatın en hakikatli dedektifi olmayı da sürdürür. Bir şişe Jack Daniels içmiş ve kanepede sızmıştır. Derken sabaha karşı telefonu çalar. Dedektifimiz homurdana homurdana telefonu açar. O da ne? Yeni bir cinayet işlenmiştir ve tüm polis teşkilatının dedektifimize ihtiyacı vardır… İşte böyle zamanlarda bu klişe karakterler, küçük plastik şişelerde satılan yoğun kıvamlı pembe bir sıvı tüketiyorlar. Çilekli süt olma ihtimali yüksek, ama çok daha yoğun kıvamlı bir sıvıdan söz ediyoruz. Genellikle onları almaya gelen ortakları arabayı sürerken ve olay yerine giderken ne kadar da lanet bir işleri olduğu hakkında sohbet ederlerken, yan koltukta oturan dedektifimiz bu pembe sıvıyı içiyor ve derhal kendine geliyor. Oh Shit! Bu nasıl olabiliyor?

Cape Fear

Çin Yemeği

Amerikalıların lahmacun söyleme şekli… Yani öyle tahmin ediyorum. “Bu gece yemek yok mu tatlım? Neyse dışarıdan söyleriz.” Ve beş dakika sonra ellerindeki karton kutulardan Çin yemeği yerken görülürler. Bana kalırsa Amerikalılar Çinlilerden daha fazla Çin yemeği tüketiyorlar. Kutu kutu söylenen Çin yemeğinin Amerika’da ucuz olduğunu anlıyoruz, ama Türkiye’de öyle değil maalesef. Bir gün çok zengin olursam Çin yemeği söyleyip arkadaşlarla film gecesi yapacağım.

Dude Wheres My Car

Akşam Yemeklerinde Etin Yanında Garnitür Olarak Sunulan Haşlanmış Kuşkonmaz ya da Yeşil Fasülye

Kuşkonmazın tadını bilmiyorum, hiç yemedim. Lakin yeşil fasülyeyi haşlayıp ikram etmenin mantığı nedir? Çözebilmiş değilim. Kırt kırt taze fasülyeleri ya da kuşkonmazları ağzınızda geveleyip durmanızın sırrına eremiyoruz biz bu bağrı yanık Anadolu toprağında. Bu tür bir akşam yemeği, genellikle toplum eleştirisi yapılan sanatsal kaygılı dramalarda ya da aile hayatının önemini vurgulayan komedi-dramalarda servis ediliyor. Bazen bu yeşil sebzelere haşlanmış yeşil mi yeşil bezelyeler de eşlik edebiliyor. Ve elbette patates püresi.

Beef with Asparagus

Punch

Tüm gençlik filmlerinin olmazsa olmazı mezuniyet partisinde içilen punch ve bu punch’a katılan vodka ya da türevi içkilerdir. Bütün çocukluğumu ve gençliğimi punch içilen bir takım gençlik filmleri izleyerek geçirdikten sonra, mezuniyet balosunda punch’ımızın olmayacağını öğrendiğimde yıkılmıştım. Bu pempemsi, nar çiçeği renkli içeceği öylesine merak ettik ki, partilerde yapmaya bile çalıştık. Ben gençlik filmine film demem, o film punch’sız olursa…

Cabin Fever 2

Beş Kiloluk Plastik Bidonda Portakal Suyu ya da Süt

Amerikan ailelerinin kalabalık olduğunu ve bol bol alışveriş yapmayı sevdiklerini biliyoruz. Daha doğrusu öğrendik artık. Bir çoğumuz o kadar çok Amerikan filmi izledi ki, Yozgat’tan ya da Iğdır’dan falan daha çok New York’u, Chicago’yu, Arkansas’ı, efendime söyleyim Texas’ı bilir olduk. Neredeyse yol tarif edecek kıvama geldik.

Grudge2_14

İşte izlemiş olduğumuz Amerikan filmlerinin tür ayırt etmeksizin en çok kullandığı içecek, beş kiloluk bidonlarla satılan süt ya da portakal suyu. Bu içecek şu şekilde tüketiliyor; gece kabus görüp uyanıyorsunuz ve mutfağa gidip buzdolabının kapağını açıyorsunuz. Bir süre buzdolabındaki yiyecekleri seyrettikten sonra dolaptan o koca bidonu çıkarıyor, kapağını açıyor ve ağzınıza dikiyorsunuz. Bir diğer tüketim şekli ise; ateşli bir gecenin ardından hatun kişinin mutfakta kahvaltı hazırlamakta olan er kişiye katılması (o sırada er kişinin bol ve uzun gömleğini* giymiş olması gerekiyor), er kişinin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra dolaptan portakal suyu bidonunu çıkarması ve bir su bardağına –burası çok önemli– “yarısına kadar” doldurması olarak tezahür ediyor.

*Acaba Amerikan erkekleri bu gece kesin seks olur, öyleyse şu uzun ve bol gömleğimi giyeyim ki sevdiceğim sabaha zorluk çekmesin falan mı diyorlar nedir…

İlla Ki Yarısı Bırakılan Sokak Yemeği

Bu olayı en çok dedektifli Amerikan filmlerinde görmekle birlikte, farklı tarzlardaki filmlerde de görmek mümkün. İki dedektif çok önemli bir dosya üzerinde çalışmaktadırlar. Biliyorsunuz ki Amerikan dedektifleri, bir dosya aldılar mı 24 saat sadece onu düşünen işkolik, saplantılı karakterlerdir. O nedenle yemek yerken de araştırdıkları olayı konuşurlar. Öğle vakti bir hot dog’cıdan, ya da sokakta Meksika yemeği satan bir satıcıdan son derece lezzetli görünen, sağlıksız olduğu her halinden belli olsa da yine de tıpkı bir günah gibi asla uzak durulamayacak türden bir yemek satın alırlar. Normal şartlar altında böyle bir yemeği yarısını yiyip bırakmanın imkanı yoktur. Ama işbu dedektiflerimiz, daha iki ısırık aldıkları taco’yu, hot dog’u, efendime söyleyim hamburgeri olduğu gibi bırakırlar. Üstelik aynı mekanda 15 dakika daha sohbet ederler ve bu süre zarfında da tabaktaki ketçaplı mayonezli sandviçi iteleyip dürtüklemeyi sürdürürler. Hayır yemiyorsun bari dürtükleme. Nimetle şaka olmaz bak çok ayıp…

Adettendir… “Honorable Mention”larımız da burada:

  • Zencefilli gazoz (Murat Özkan’ın hatırlatması) 
  • Evlerin arka bahçesinde yapılan barbekü partileri (Murat Özkan’ın hatırlatması)
  • Kök birası (Murat Tolga Şen’in hatırlatması)
  • Dedektiflerin hastası olduğu donatlar (Murat Tolga Şen’in hatırlatması)
  • Western filmlerinde kamp ateşinin başında yedikleri meksika kuru fasülyesi konservesi (Murat Tolga Şen’in hatırlatması)
  • Elmalı turta (Semra Uygun’un hatırlatması)
  • Marşmelo (Utku Uluer’in hatırlatması)
  • Taco (İlker Güler’in hatırlatması)
blank

Ezgi Aksoy

Sinema yolculuğu 80’li yıllar korku filmleriyle başladı. Ucuz filmlerle büyüdü. Sinema, yazından sonraki en büyük tutkusudur. Şuan LeMan, yeniHarman ve Bayan Yanı’nda araştırma dosyaları ve populer kült yazıları yazmakta ve medeniyet üzerine kafa yormaktadır.

11 Comments Leave a Reply

  1. Tadını biliyoruz ama bir de şu mısır var. Her akşam yemeğinde özellikle de misafir gelecekse haşlanmış mısır oluyor. Bir ara KFC’de de vardı. Hala var mı bilmiyorum. Tadını bilmediğimiz eggnog var tabi !

  2. o pembe sıvı migde koruyucu ilac çok yemek yendiginde alkol aldıktan sonra kullanılır türkiyedede benzer ürünler var öyle

  3. Bir de terk edilen kadınların gece kız arkadaşları ile birlikte kutudan kaşık kaşık yedikleri dındurma var

  4. Akçaağaç şurubu (mapple syrup). Pancake ( krep) üzerine dökerler hani

  5. Yukardaki soylenen yemeklerin hepsi gercekten burda hayatin bir parcasi.
    Bazen isten gelirken eve cin veya japon yemegi getiririm. Oglenleri kahveyle beraber doughnut mutlaka yeriz. Maple syrup pancakes lerin yaninda muhtesem olur. Burdaki misirlara alisamadim cok sekerli.
    Sutler 5L degil 3.7L
    Ama keske lahmacun veya kebap ismarlanacak yerlerde olsa

  6. Ekmek arası sosisli (hot dog) da bolca bı filmlerde tüketilir :)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yakın Tarihli Sağlam Gerilim Arayanlara Öneri Listesi 4

Yakın zamanda izlediklerimiz arasından seçtiğimiz, ABD dışı ülkelerden yakın tarihli
blank

John Carpenter’ın Favori Korku Filmleri

Halloween, Escape from New York gibi filmlerle efsaneleşen büyük usta