1995 Sonrası Norveç Sinemasından Film Önerileri 2

23 Mayıs 2021

Norveç sinemasındaki yolculuğumuz “1995 Sonrası Norveç Sinemasından Film Önerileri” adlı ilk listemizle başlamıştı. Yaklaşık 40 filmlik seçme bir izleme listesinden derlediğim 13 filmi sizlerle paylaştığım bu ilk liste daha fazla okkalı film içeriyordu. Sonrasında teşekkürlerimi borç bildiğim Murat Kızılca sayesinde ulaştığım 63 filmlik ikinci bir öbeği de izleyip bitirerek beğenilerimi ikinci bir liste daha yaparak sizlerle paylaşmak istedim.

Mütevazı bir sinema olan, taklit etmeyip kendisi gibi olmaya çalıştığı zamanlarda parlayan (hangi ülkenin sineması öyle değil ki?) Norveç sinemasını sevdim ve bundan sonra takip etmeye devam edeceğim.

Listemiz bir ahkam kesme aracı olmayıp sadece iyi bir izleyicinin, bir sinemaseverin naçizane tavsiyeleri olup doğal olarak öznel bir karaktere sahiptir. Erişip izleyemediğim daha pek çok film vardır ve kim bilir ileride bunları izledikçe yeni ek listeler gelebilir. Listedeki filmler kronolojik sıraya göre verilmiştir. İyi seyirler.

Naboer / Next Door (Pal Sletaune, Tony Spataro, 2005)

Korku ve gerilim sinemasında son 20 yılda psikoz veya birtakım fizyolojik sorundan dolayı hafıza sorunları yaşayan karakterlerin hikayeleri revaçta. Naboer’de de bu açıdan bir sürpriz yok. Gizemi erken çözülüp sonu gayet erken kestirilebilen bir film olmasına rağmen gerek izleyiciyi o malum finale taşıyış tarzı gerekse mekanın kullanım tarzı ile gerilimi muhafaza edebiliyor. Kristoffer Joner’in iyi oyunu da buna katkı sağlıyor.

blank

Lonsj / Cold Lunch (Eva Sørhaug, 2008)

Eva Sørhaug’un ilk uzun metrajlı filmi. Hayatı çekilmez hale gelen üç karakterin, Christer, Leni ve Heidi’nin birbiriyle kesişse de aynı aksa girmeyen hayat kesitlerini aktaran sakin ve naif bir film. Aynı formül ile (üç hayat kesiti, ikisinin hayatı mahvolur, biri kurtulur) çekilmiş 90 Minutter (2012) adlı bir uzun metrajlı filmi daha olan Sørhaug’un aynı naifliği ikinci filmde yakalayamadığı gözleniyor.

Troubled Water / Bulanık Sular (Erik Poppe, 2008)

Yıllar önce karıştığı bir cinayetten dolayı cezasını çekerek cezaevinden çıkan Jan’ın (Pal Sverre Hagen) yeni bir hayat kurma çabası ile bu cinayette oğlu öldürülen Agnes’ın (Trine Dyrholm) gerçeğin ortaya çıkması konusunda verdiği mücadelenin anlatıldığı filmde hikaye her iki karakterin gözünden ayrı ayrı anlatılıyor ve iki karakter tabi ki en sonunda yüzleşiyor. Erik Poppe’un Hawaii, Oslo’da (2004) yaptığı gibi Deus ex Machina’ya sarılmayıp doğal bir final ile bitirmesi, oyunculuğuna karşı alerjik olduğum Pal Sverre Hagen’in de kasıntısız doğal bir performans sergilemesi filmi güzel kılan şeyler.

Nord / Kuzey (Rune Denstad Langlo, 2009) 

Ayrıldığı eşinin yanında kalan oğlunu görmek üzere Norveç’in en kuzeyine doğru yola çıkan Jomar’ın tuhaf ve dingin yol hikayesi. Filmin ilginç tarafı karlı buzlu coğrafyaya rağmen Kuzey Norveç’in Amerika’nın Vahşi Batısı’na olan benzerliği. Deposuna yaklaşanları av tüfeği ile kovalayan tüccarlar, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, eski bir evde ninesi ile yaşayan bir kız, çadırda yaşayan bir Inuit yerlisi…

blank

Nokas (Erik Skjoldbjærg, 2010)

2004 yılında gerçekleştirilen Nokas Bankası soygununu konu alan bir film. Fakat film gerilimini aksiyon çatışma, yakın dövüş, sessizce içeri sızma veya araba kovalamacası sahnelerinden almak yerine soygun ve çatışma gibi gürültülü patırlı işlerin Norveç’te günlük hayatın atmosferine ne kadar yabancı olduğunun altına çizerek belirgin hale getirdiği “şimdi bir sakatlık çıkacak” duygusundan alıyor. Bu beceriksiz planı ve aynı beceriksizlikteki polis müdahalesini ilgiyle izletmeyi başarıyor. Skjoldbjærg’in Insomnia’dan sonra en sevdiğim filmi.

Pioneer (Erik Skjoldbjærg, 2013)

Norveç’in ulaştığı refah seviyesinde kuşkusuz en büyük paylardan biri petrol olsa gerek. 80’li yıllarda petrol platformu ve deniz altı boru hattı inşaatlarında çalışan tecrübeli derin dalgıcı olan Petter’in (Aksel Hennie) kardeşi Mike’ın ölümüne neden olan ihmalin peşine düşmesi ama sonunda ihmalden de öte “sistem rutini”ne ulaşmasını anlatan bir politik gerilim. Her filminde şaşırtıcı bir şekilde dış görünüşü değişen Aksel Hennie’nin Petter rolüne tam oturması da gözden kaçmıyor.

Sensommer / Late Summer (Henrik Martin Dahlsbakken, 2016)

Eşinin ölümünden sonra cıvataları gevşemeye başlayan Fransız yazar Vivienne Noir’in (Bente Børsum) evine sığınan ve pek tekin görünmeyen Norveçli çift ile olan gerilimli ilişkisi ve sonunda kendi geçmişindeki karanlık sır ile yüzleşmesi. Güzel çerçeveler, iyi senaryo kurgusu.

blank

Sonja: The White Swann (Anne Sewitsky, 2018)

Buz pateni şampiyonu ve sinema oyuncusu Sonja Henie’yi anlatan biyografik film. Sonja Henie’yi canlandıran Ine Maria Willman, oldukça standart mimiklere sahip olsa da Henie gibi kendine güveni fazla ve yer yer de acımasız denebilecek derecede soğukkanlı olan bir karakterle oldukça iyi uyuşmuş.

Out Stealing Horses (Hans Petter Moland, 2019)

Anne ve babası ayrı olarak büyüyen Trond’un (Stellan Skarsgaard) yavaş tempolu, geçmişe dönüşlü inziva hikayesi. Kayıp ve ilgisiz babalar, parçalanmış aileler, ebeveynlerinden ayrı büyümüş çocuklar ne çok yer tutuyor Norveç sinemasında! İsveç sınırında nehirde takılı kalan tomruk sahnesine kadar gelebilirseniz seveceğiniz bir film. Stellan Skarsgaard ve Björn Floberg’in iyi performanslarına tanık olmamız açısından da iyi bir film.

Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Top 100: Edgar Wright’ın Favori Korku Filmleri

Shaun of the Dead’in yönetmeni ve senaristi Edgar Wright, geçtiğimiz
blank

8 Klişe ile Amerikan Filmlerinde Evlilik Müessesesi

Ezgi Aksoy, 8 klişe ile yarım kalan sabah seksinden date