Lafı kısa keselim: 2016 sağlı sollu kroşelerle bizi nakavt etmekle kalmadı, kalıcı beyin hasarı bırakmış olması da muhtemel. Kızdık, sövdük, üzüldük, yas tuttuk ve mümkün olduğu zamanlarda sinemayla, çizgi romanla, genel olarak sanatla terapi uygulamaya devam ettik.
Bu sene yine okuduğum çizgi romanlar arasından bende iz bırakmış olanları sizler için listeledim. Bu kişisel bir listedir ve takip ettiğim Anglo-Amerikan, Türkiye ve Avustralya piyasalarında yayımlanmış işlerden oluşmaktadır. Listede herhangi bir sıra söz konusu değil, fakat tematik gruplamalar kullandım.
Öteki Sinema için yazan: Can Yalçınkaya
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Yas ve Depresyon
1) Rosalie Lightning – Tom Hart
Rosalie Lightning ile ilk tanışmam, 2015 yılının sonlarına doğru, kitabın internette bulunan ilk iki bölümünü okumamla başladı. Hart ve çizer eşi Leela Corman, bir ebeveynin yaşayabileceği en korkunç olaylardan birini yaşamışlar. Kızları Rosalie Lightning henüz iki yaşına basmadan hayata gözlerini yummuş. Her iki sanatçı da bu kayıbın yarattığı boşlukla depresyon ve keder girdaplarında boğulmanın eşiğine gelmişler ve zamanla sanatlarını bir terapi gibi kullanmaya karar vermişler. Tom Hart, kızının yaşamını ve ölümünü ve ölümünden sonra eşiyle yaşadıklarını anlatan bir grafik anı kitabı yaratmış.
Rosalie Lightning, 2016 başında yayımlandığında, okurken çekeceğim ıstırabı bile bile, hemen bir kopyasını edindim. Böyle büyük bir kayıp duygusuyla empati kurmak, ebeveynlerinin yaşam sevinci olan bir küçük kız çocuğunun öleceğini bilerek bu hikayeyi okumak, Hart’ın kitap boyunca tekrarlanan “ben bir babaydım, ama artık değilim. Rosalie, neredesin” cümleleri okuyucunun yüreğini parçalamak için yeterli.
Konunun okuyucuya verdiği derin hüzün duygusu bir yana, Tom Hart’ın biçimdeki deneyselliği, oldukça karikatürsü ve basit görünen çizgilerle son derece ciddi bir olayı anlatış şekliyle de dikkat çeken bir kitap Rosalie Lightning. Grafik Anı kanonu içinde yeni bir başyapıt olduğunu söylersek abartmış olmayız.
2) Small Things – Mel Tregonning
1983 doğumlu Avustralyalı çizer Mel Tregonning, üzerinde çalıştığı grafik roman Small Things’i tamamlamadan, 2014 yılında intihar etti. Ailesi, kitabın son üç sayfasını tamamlamak için ünlü ilüstratör ve çizgi romancı Shaun Tan’den yardım istedi. Shaun Tan’in bu üç sayfayı çizmesiyle, kitap 2016 yılında yayımlandı. Bütünüyle sözsüz bir grafik roman olan Small Things, okulda, sosyal hayatında ve derslerinde başarısız olan, depresyon ve anksiyete ile mücadele eden bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Tregonning, bu iki hastalığı bedensel kırılmalar, çatlayan ve ufalanan uzuvlar ve organlarla, karakterlere musallat olmuş, etraflarında uçuşan kara yaratıklarla resmetmiş. Tregonning’in sevimli bir çizgisi var, ama karakalem tarzı, hikayenin karanlık kısmını iyi bir şekilde yansıtmış.
Ailesi, maalesef, Tregonning kitabında kendi hastalığını anlattığını fark etmemiş. Kitap yayımlandığından beri, depresyon ve anksiyete gibi hastalıklarla mücadele eden pek çok kişi, Small Things’in kullandığı görsel metaforların, onların da iç dünyalarını anlatmakta ne kadar başarılı olduğunu söylüyorlar.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Saykodelik Dünyalarda
3) Megg and Mogg in Amsterdam – Simon Hanselmann
Tazmanya doğumlu, Melbourne çıkışlı, Seattle’da mukim, transvestit, cadı, Fantagraphics sahibi Gary Groth ve başka önemli konukların huzurunda törenle “çizgi romanla evlenen” çizer Hanselmann’ın ilk kitabı Megahex, bütün gün alkol ve uyuşturucu tüketip arkadaşlarına iğrenç şakalar yapan cadı Megg, onun kara kedi sevgilisi Mogg, ev arkadaşları Owl (Baykuş) ve psikopat kurt adam Werewolf Jones’un maceralarını anlatıyordu. Kitap, New York Times Bestseller listesine girdi ve pek çok dile çevrildi.
Hanselmann, internette ve kendi yayınladığı fanzinlerde bu ekibin ve yan karakterlerin maceralarını çizmeye devam ederken, Fantagraphics serinin ikinci kitabı Megg and Mogg in Amsterdam’ı yayımladı. Amerikan dizilerinden, sitcom mizahından, underground çizgi romanlardan etkilenen Hanselmann, rengarenk, transmorfik, saykodelik çizgilerinin içinde saklı karanlık bir dünyayı anlatıyor. Megg, Mogg ve arkadaşlarının maceralarına gülüyoruz ama bir yandan da yaşları artık ilerlemiş, hayatlarını boşa haracayan, depresyonu alkol ve uyuşturucuyla bastırmaya çalışan bu karakterlerin yansıttığı derin melankoli de içimize işliyor.
4) Patience – Daniel Clowes
Daniel Clowes’un merakla beklenen grafik romanı Patience, nihayet bu sene yayımlandı. Alan Moore’un meşhur bir lafı vardır “hayat korkunç, trajik, komik bir bilim kurgu, kovboy dedektif romanıdır. Eğer şanslıysanız içinde biraz pornografi de olur”. İşte Patience biraz böyle bir çizgi roman. Zamanda yolculuk yaparak sevgilisinin cinayetini çözmeye çalışan saplantılı bir adamın öyküsünü anlatıyor. Bir yandan Looper’vari bir bilim kurgu/aksiyon, bir yandan varoluşçu iç ses monologları, LSD tribi görünümlü sayfalar. Eğer Ghost World benzeri bir Clowes kitabı arıyorsanız, yanlış adrestesiniz. Lakin, insan doğası üzerine çaktırmadan derinlikli saptamalarda bulunmak Clowes’un alamet-i farikası ise, bu kitapta ondan bolca var. Patience, Kara Karga yayınları tarafından Türkçeye de kazandırıldı.
5) Last Look – Charles Burns
Şu hayatta işlerini en severek takip ettiğim çizgi roman üreticilerinden biridir Charles Burns. X’ed Out’la başladığı üçlemesi, bu sene Last Look adıyla yayımlandı. Doug adlı bir gencin, flashback’ler, kabuslar ve halüsinasyonlarla bezeli hikayesi, bizi DIY punk sanat ortamlarından, William S. Burroughs’un Arabölge’sini hatırlatan boyutlara taşıyarak kırık bir aşkı anlatııyor. Gerçekle hayalin birbirine karıştığı, zaman zaman olay örgüsünün anlaşılmaz gözüktüğü bu kitabın finalinde olaylar açıklığa kavuşuyor. David Cronenberg ve David Lynch’in elinden çıkmış bir bizarro Tenten öyküsü gibi, Last Look.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Feminizmin Farklı Tonları
6) Paper Girls – Brian K. Vaughan, Cliff Chiang, Matt Wilson
Brian K. Vaughan, anaakım çizgi roman dünyasının en bilinen yazarlarından biri. Özellikle “creator-owned” serileri, Y The Last Man, Saga, Ex Machina, Private Eye ile biliniyor. Fiona Staples ile birlikte yarattığı Saga, hem fanların hem de eleştirmenlerin gözdesi bir space opera, bilim kurgu öyküsü. Paper Girls’de ise yine konsepti büyük bir öykü anlatmaya girişmiş Vaughan. Stranger Things’de cisimleşmiş bir Eightiesploitation (seksenli yıllar istismarı) janrı varsa, Paper Girls de bu akıma dahil. 1988, Cadılar Bayramı… bisikletleriyle gazete dağıtan 12 yaşındaki 4 kız, kasabalarının boyutlararası birtakım yabancılar tarafından istila edilmesine ve aileleri ile arkadaşlarının birer birer ortadan kaybolmalarına şahitlik ediyorlar. Seksenli yıllarda onlarcasını izlediğimiz, çocuk/ergen bir grubun yetişkinlerin anlayamadığı, bilmediği birtakım güçlerle savaşmasına dayalı bir senaryo, nostaljiyle bezeli bir bilim kurgu aksiyon. Ayrıca, güçlü dört genç kız karakteriyle feminist bir metin.
7) Shame Self-Portrait Part 1 – Nicky Minus
Sydney, Avustralyalı çizgi romancı Nicky Minus, geçtiğimiz sene hacimli bir projeye başlamıştı. Bedeniyle ve cinselliğiyle ilgili onu rahatsız eden, utanç duyduğu çeşitli konuları kısa otobiyografik çizgi romanlarla anlatıyordu. 2016’da bu çizgi romanların büyük bir kısmını, 200 sayfalık bir kitapta topladı. Renkli, ilkel, underground bir tarzda çizen Nicky Minus, pek çok kadının yaşadığı ama hasır altı ettiği, sır tuttuğu bedensel durumları dürüstçe ve oldukça müstehcen bir şekilde anlatıyor.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Korku ve Büyü
8) Dagon – H.P. Lovecraft, Ben Templesmith
30 Days of Night’la ismini duyurmuş çizer Ben Templesmith, son iki-üç senedir Kickstarter üzerinden kendi işlerini yayımlama yoluna gidiyor. Bir hayli ilgi gören, Lovecraftiyen grafik romanı Squidder’ın ardından, bu sefer Lovecraft’ın meşhur öyküsü Dagon’u grafik romana uyarladı. Templesmith’in hafif karikatürsü, ama renk kullanımıyla iyi bir korku ve dehşet yaratmakta başarılı bir tarzı var. Lovecraft’ın hikayesine yeni bir hayat kazandırmış. Hikaye Birinci Dünya Savaşı sırasında okyanusta kayıp bir şekilde sürüklenen ve kendini antik bir deniz canavarı kültünün kalıntıları arasında bulan bir adamın hikayesini anlatıyor.
9) Aleister & Adolf – Douglas Rushkoff, Michael Avon Oeming
Douglas Rushkoff, son zamanların popüler medya teorisyenlerinden biri. Aynı zamanda, Vertigo’dan çıkan Testament serisiyle çizgi roman yazarlığına da el atmış güzel bir abi. Michael Avon Oeming, Brian Michael Bendis ile beraber yarattığı, TV dizisine de uyarlanan Powers serisiyle biliniyor. Rushkoff ile Oeming’in yeni grafik romanı Aleister & Adolf, adından anlaşılabileceği gibi, Aleister Crowley ve Adolf Hitler arasında gerçekleşen okült bir savaşı anlatıyor. Oeming’in çizgileri ve hikayenin tonu Mike Mignola’nın Hellboy’uyla akraba. Rushkoff’un medya teorisyenliğinden gelen, pazarlama, markalaşma, mem kültürleriyle büyücülük arasında bir ilişki kurma çabası var. Bu yanıyla Mignola metinlerinden ayrılan bir yanı var. Tarihi şekillendiren semboller üzerine “gerçek” bir casusluk ve macera öyküsü.
10) Şehzade Yangını 2 & 3. Kitap – Selçuk Ören
Geçen seneki listemizde birinci cildiyle yer alan Şehzade Yangını ikinci ve üçüncü cildiyle sürükleyici bir korku ve macera hikayesi anlatmaya devam ediyor. 18. yüzyıl İstanbul’u, Galata Yangını, zombiler, kabadayılar, paşalar, harem ağaları, saray entrikalarıyla dolu bu iki kitapta, birinci ciltte başlayan hikaye, geriye ve enine doğru genişlemeye devam ediyor. Karanfil Ağa ve Şehzade Mustafa’nın hikayeleriyle İstanbul’u saran veba ve zombi istilasının gizemi daha da dallanıp budaklanıyor. Macera, aksiyon ve dramın arasında yer yer şiirsel bir dil ile sayfa tasarımlarıyla Şehzade Yangını bizi içine çekiyor. Devamını merakla bekliyoruz.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Sanat, Sürrealizm, Büyülü Gerçekçilik
11) Black Dog: The Dreams of Paul Nash – Dave McKean
Dave McKean, Sandman için yaptığı efsanevi kapaklarla, Grant Morrison’la birlikte ürettikleri Batman: Arkham Asylum grafik romanıyla, Neil Gaiman’la birlikte yaptığı çalışmalarla biliniyor. Kendisinin yazıp çizdiği grafik romanlar adı geçen bu ortak çalışmalar kadar popüler olmasa da McKean’in yazarlığının en az ressamlığı kadar iyi olduğunu söyleyebiliriz. Black Dog, McKean’in 14-18 NOW adlı, 1. Dünya Savaşının 100. yılı çerçevesinde bir sanat fonu alarak ürettiği, komisyon edilmiş bir çalışma. 1. Dünya Savaşında asker olarak da görev yapmış, sürrealist ressam Paul Nash’in hayatına ve onun rüyalarında sürekli olarak gördüğü tekinsiz bir kara köpek imgesine odaklanan kitap, sadece bir biyografik grafik roman değil başlı başına bir sanat eseri. McKean’in sürrealist tarzı, Nash’in hayatını anlatmak için biçilmiş kaftan.
12) Tepe – Fırat Yaşa
Beni bu sene en çok etkileyen grafik roman, belki de Fırat Yaşa’nın Tepe’siydi. Dinler hakkında, insan doğası hakkında, insanın doğaya hükmetme hakkını kendinde bulmaya başladığı zamanlar hakkında, annesini kaybetmiş bir ceylan ile en yakın dostunu kaybetmiş bir yalnız adamın yolculuğunun öyküsü. Bütünüyle çarpıcı, mistik bir sanat eseri.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Politika ve Hayat
13) Dare to Disappoint: Growing up in Turkey – Özge Samancı
Bu sene merakla beklediğim grafik romanlardan biriydi Özge Samancı’nın bu otobiyografik çalışması. Marjane Satrapi’nin Persepolis’iyle, bir kadın çizerin çocukluğu ve gençlik yılları üzerinden ülkesinin politik iklimini anlatması açısından, yakınlığı var. 80’li ve 90’lı yıllarda çocukluk ve gençliğini geçirmiş pek çok şehirli orta sınıf insan gibi, Samancı da okul çağlarını ailesini mutlu etmeye çalışmakla geçiriyor, ama zamanla kendisini, gönlünden geçen hayat meşgalesini buluyor. İnsan, memleketini, yabancı bir dilde, başka kültürlere anlattığında (ya da bu şekilde yazılmış eserleri okuduğunda), kendi kültürüne, siyasi ortamlarına, artık doğal gibi görünmeye başlamış beylik söylemlere dışarıdan bakıp tuhaflıklarını görmeye başlıyor. Samancı, sevimli, yer yer kolajlardan da beslenen kendine has tarzıyla, memleketin garip hallerine bir çocuk ve genç kadın gözüyle bakıyor. Nostaljiyle ve gülümseyerek okunacak bir kitap.
14) Çeşitli İşler – Sam Wallman
Avustralyalı çizer Sam Wallman, geçen seneki listemizde de yer verdiğimiz bir isimdi. Wallman, bu sene de çizgi gazetecilik alanında dünya çapında bir çizer olduğunu kanıtlayan işlere imza attı. SBS’de yayımlanan “Winding up the Window: The end of Australian Auto Industry” adlı çalışması, Avustralya’da sona ermekte olan oto endüstrisi, kapanan fabrikalar ve fabrika işçilerinin konu üzerindeki düşünceleri üzerine derinlikli bir çalışma (http://www.sbs.com.au/news/feature/winding-window-end-australian-auto-industry). The Nib’de yayımlanan A Covert Gaze at Conservative Gays”, ABD’de yaşayan, muhafazakar, Trump destekçisi gayler hakkında bir gonzo gazeticilik örneği (https://thenib.com/a-covert-gaze-at-conservative-gays?id=sam-wallman&t=author). Wallman’ın ekranlardan okunmak üzere dizayn edilmiş, akışkan, sık sık görsel metaforlara yer veren, gerçekçiliği bozan grotesk bir tarzı var. Bu öznel bakış, gazeteciliğine zeval getirmektense gücünü artırıyor.[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
15) Başka Şeyler
Vertigo’dan ayrılması büyük yankı uyandıran Karen Berger, Sara Kenney ve John Watkiss imzalı yeni bir çizgi roman serisiyle çizgi roman editörlüğüne geri döndü. Image Comics’ten çıkan Surgeon X, antibiyotiklerin etkisini yitirdiği yakın bir gelecekte, geceleri yasalara meydan okuyarak tıbbi yardıma ihtiyacı olan kişileri tedavi eden kadın bir cerrahın öyküsünü anlatıyor. Henüz dört sayısı çıkmış olan seri, ilgi çekici.
100 Bullets’tan tanıdığımız efsane ikili Brian Azzarello ve Eduardo Risso, bu kez doğaüstü bir noir hikayeyle karşımıza çıkıyorlar. ABD alkol yasağı döneminde geçen Moonshine, New York’a kaçak viski sokmak için, Appalachia’da alkol üreten bir aileyle anlaşma yapmaya giden bir mafya fedaisinin, dolunayda ortaya çıkan tanıdık birtakım yaratıkların arasına düşmesini anlatıyor. Takipteyiz.
16) Memleketten Güzellikler
Geçen seneki listemizde yer verdiğimiz, Ersin Karabulut’un Uykusuz’da tefrika ettiği Çizgili Tişört çizgi romanı, güzel baskılı bir albüm olarak çıktı. Kenan Yarar’ın H.B.R. Maymun zamanında çıkan Hilal öyküleri, çizerin yeniden renklendirmesiyle Marmara Çizgi tarafından yeni bir albümde toplandı. Cengiz Üztün’ün L-Manyak ve Lombak’ta yayımlanan Üzeyir öyküleri de Kara Karga Yayınları tarafından albüm olarak basıldı. Hortlak dergisi, aylık mizahi çizgi roman dergisinde özlediğimiz tadı geri getirdi. Tür çizgi romanlarına yönelik süreli antoloji ihtiyacımızı da Yabani Dergisi kapatmaya başladı.
Bu sene en severek okuduğum kitaplardan biri, Aydın Demirer’in söyleşi kitabı Memo Tembelçizer Anlatıyor (Her Şeyi) oldu.[/box]