Bu yıl biraz mahcup oldum. Aslında 2021 yılında uzun yıllardır okumadığım çok kitap okudum hatta makale ve tezleri de sayarsak astronomik düzeyde metin okuduğumu söyleyebilirim ama bunların çok az bir kısmı sinema hakkında oldu; daha çok felsefe ve sosyoloji alanında yazılmış kitapları okudum. O nedenle yine eski yöntemimize dönüyorum ve İngilizce yazılmış sinema kitaplarını da paylaşıyorum; bunların bir tanesine, Carringer’ın kitabına, -döviz kurunun geldiği seviye itibariyle- şimdi asla veremeyeceğim miktarda bir para ödedim, evvelki yıl satın almış olmama rağmen şimdiye dek satın aldığım en pahalı kitaplardan biri oldu ama değdi doğrusu. Artık bu meblağlara ulaşmış kitapları satın almam maalesef söz konusu değil. Önümüze bakalım…
Bu yılki listeme henüz tamamını bitirmemiş olsam da okur okumaz iyi bir kitap olduğuna kanaat getirdiğim bir çalışmayı dahil ettim, ilgili yazıda bunu belirteceğim. 2020’de çok sayıda sinema kitabı taramış olmama rağmen bunları kısmen (sadece başka bir çalışma kapsamında okumam gereken bir bölümünü) okuduğum için dahil etmeyeceğim. Kitaplar 2021 yılına ait olmasa bile 2021’de okuduklarım arasından seçilmiş olacak, bunun bir tane istisnası olacak, onun da sebebi bu ay kaybettiğimiz Peter Bogdanovich’e bir saygı duruşunda bulunmak. Her yıl olduğu gibi tekrar edeyim, maksadım, bu konulara meraklı birkaç kişi için naçizane bir öneri seti sunmaktan ibarettir, ötesi değil. Sürçülisan eylersek affedile.
Şimdiden iyi okumalar…
SİNEMA II ZAMAN-İMGE
(GILLES DELEUZE)
Cinema II. L’image-temps nihayet dilimizde. Norgunk Yayıncılık’a ve çevirmenler, Burcu Yalım ile Emre Koyuncu’ya sonsuz teşekkürler. Deleuze’ün ilk kitabıyla ikincisi arasında bir hayli uzun zaman geçti ama artık birincil kaynak literatürü tamamlandı. Batı Dünyası’nda Deleuze’ün film teorisi giderek daha çok konuşulmaya başlanılan bir teori hâline geldi. Bu konuda son yıllarda çok sayıda İngilizce kitap çalışması ortaya kondu. Yakın zamanda sadece Türkçe’de çıkanlar (telif ya da tercüme; Deleuze, Bogue, Özçınar ve iki Rodowick) 5 tane (ki diğerlerini de satın aldım ama henüz okuyamadım) olmuş oldu. Çok sayıda tez ve makale de cabası. Ben tüm filmleri tek bir teoriyle açıklamaya girişmeyi hiçbir zaman doğru bulmadım, Deleuze’ün teorisinin ana çatısını da pek tutarlı bulmam, Ranciere de bu teoriyi haklı argümanlarla bir hayli sarsmıştır ama Deleuze’ün filmleri düşünme biçimini çok faydalı ve ufuk açıcı bulanlardanım. Sinema I ve Sinema II de bunun zirvesi.
ÇOCUKLA SİNEMA: ÇOCUKLARINIZ İÇİN FİLM SEÇME REHBERİ
(BURAK GÖRAL)
2006 yılında Tuncay Özkan’ın Kanaltürk televizyonunda her Cuma bir sabah programında o haftanın vizyon filmlerini değerlendiriyordum. O zamanlar bana gelen seyirci sorularının ciddi bir kısmı çocuklara hangi filmleri izletebileceğimize dairdi. Her hafta sürüyle faks ve e-posta gelirdi kanala. Program bitince de öğretmenler, okul müdürleri telefonla arayıp öneriniz var mı, şu filmi izleyebilirler mi diye soru yağmuruna tutarlardı. İlk o zaman dikkatimi çekmişti bu konuda ülkemizde büyük bir boşluk olduğu. Burak Göral’ın Çocukla Sinema’sı literatürdeki bu boşluğu dolduran önemli bir çalışma. Renkli ve canlı bir tasarımı var. Burak Göral hem film öneriyor hem filmleri türlere göre ayırıp puan veriyor hem de filmleri yaş sınıflandırmasına tabi tutuyor ki kitabın asıl önemli kısmı bu sınıflandırma. Ben kitabı tamamen bitirmedim ama izlediğim film ve animasyonlarla ilgili bölümleri komple okudum. Hassasiyetleri gözeten özenli bir dil kullanılmış, anne-babaların hoşuna gidecek bir rehber olacaktır, çocuğuma/yeğenime/öğrencilerime ne izletebilirim kaygısı güden herkese gönül ferahlığıyla tavsiye ederim.
FEMİNİST SİNEMA VE FİLM TEORİSİ: VE AYNA ÇATLADI
(ANNEKE SMELIK)
Smelik’in kitabı feminist film teorisine giriş niteliğinde müthiş bir çalışma. Ağır bir kitap ama güçlü bir üslubu var ve çok kuvvetli argümanlarla örülü. Smelik kendi deneyimlerinden yola çıkarak “Feminist film nasıl olmalı?” sorusuna açık ve anlaşılabilir cevaplar sunuyor. Ben okurken başlarda şöyle bir zorluk yaşadım, Smelik’in masaya yatırdığı çoğu filmi seyretmediğim için önce filmleri bulup seyretmeye çalıştım. Ondan sonra metnin temel savları kafama oturmaya başladı. Kitabı okuyacak olanların bu yöntemi izlemesini tavsiye ederim.
FİLMOZOFİ: SİNEMAYI YEPYENİ BİR TARZDA ANLAMAK İÇİN MANİFESTO
(DANIEL FRAMPTON)
Frampton’ın Filmozofi’sini sindire sindire okumaya çalıştığım için henüz bitiremedim ama uzun yıllar tartışılacak, konuşulacak bir kitap olacağından adım gibi eminim. Frampton sinemanın hiçbir zaman gerçekliğin basit ve dolaysız bir yeniden üretimi olmadığını kavrayan ve onu anlamak için farklı yaklaşımlar geliştiren önemli bir düşünür. Filmin insan zihniyle kurduğu ilişkiye ve filmi anlamak/çözümlemek için kullanmak durumunda olduğumuz “dil” ile olan ilişkisine kılı kırk yararak kafa yoruyor. Ufuk açıcı bir çalışma. Film felsefesiyle ilgilenenler kaçırmasın.
İŞÇİ FİLMLERİ, ÖTEKİ “SİNEMALAR”
(HAZIRLAYAN: FUNDA BAŞARAN)
İşçi filmleri üzerine yazılmış harika makalelerle dolu önemli bir kitap. Kitap çeşitli açılardan işçi sınıfının yerli ve yabancı sinemadaki temsilini inceliyor. Hem telif hem de tercüme yazılar (Ayzenştayn, Keith B. Wagner vb.) var. Türk sinemasındaki işçi sınıfı temsilleriyle ilgili makaleler favorim, buradan çok şey öğrendim. Ayrıca Ken Loach ve Aki Kaurismaki sineması hakkında da iki sağlam yazı var.
KRİMİNOLOJİ VE SİNEMA
(DİLAN TÜYSÜZ)
Yıllardır düzenli aralıklarla Ulusal Tez Merkezi sayfasına girip yeni çıkan (paylaşıma açılan) tezleri indirip incelerim, bu yolla ulaştığım çalışmalardan tuttuğum notların haddi hesabı yoktur. Tabii Ulusal Tez Merkezi veritabanı bir umman olduğundan araştırma kapsamını daraltmak gerekiyor, o nedenle belirli konu başlıkları, bazı bölümleri ve bazı hocaları seçtim, bu hocalarımızdan biri de Prof. Dr. Lale Kabadayı. Onun yönettiği tezleri çok beğeniyorum. Dilan Tüysüz’ün çalışması aslında kendisinin “Görsel İletişim Aracı Olarak Sinemada Suç Olgusunun Temsili: 11 Eylül Sonrası Amerikan Sineması Örneği” adlı doktora tezine dayanıyor. Bu kitabı seçmemin temel nedeni, disiplinlerarası çalışmaların tarihte hiç olmadığı kadar önemli olduğuna inanmam. Tüysüz önce toplumsal yapı ve suç arasındaki karmaşık ilişkiyi çeşitli teorilere göre ele alıyor, daha sonra Amerikan suç filmleri özelinde suç bilimi ve sinema ilişkisini mercek altına alıyor. Sinema literatürüne özgün ve önemli bir katkı.
THE MAKING OF CITIZEN KANE
(ROBERT L. CARRINGER)
Carringer’ın The Making of Citizen Kane adlı çalışmasının gözden geçirilmiş 1996 tarihli baskısı Orson Welles üzerine okuduğum en iyi kitaplardan biri ve inanın bana, Welles hakkında yazılmış bir düzineyi aşkın kitabı satır satır okumuşumdur. David Fincher’ın Mank’inin gündemde olduğu sıralarda Aybars Bora ve Bilge Ebiri peş peşe önerince sipariş ettim, elime ulaşması aylar sürdü ama sonuna kadar değdi. Kitap bir şaheseri en ince ayrıntısına kadar incelemekle kalmıyor, Welles’in yarım kalmış çalışmaları üzerine de detaylı ve belgelerle dolu bir külliyat sunuyor. Favorim, Welles’in yarım kalmış Heart of Darkness (Karanlığı Yüreği) adlı Conrad uyarlamasıyla ilgili bölümü. Welles’in zamanla saplantı hâlini alan bu tutkusu hakkında ayrıca bir yazı yazacağım.
APROPOS OF NOTHING
(WOODY ALLEN)
Ne zaman bir Roman Polanski ya da Woody Allen çalışmasını beğendiğimi söylesem linç ediliyorum ama yapacak bir şey yok. Ben eserleri, onu yaratan sanatçıdan bağımsız değerlendirme imkânının olduğuna inananlardanım, evet, bu zor ama mümkün. 500’den fazla biyografi, otobiyografi, hatırat okumuş biri olarak söylüyorum, sanatını sevdiğimiz birçok sanatçı normal hayatında düzgün biri falan değil. İnsan çünkü, yani zaaflardan mürekkep. Saçmalamış olması, asla kabul edilemeyecek bir eylemde bulunmuş olması hatta suç işlemiş olması mümkün. Woody Allen da korkunç bir suç işlemiş bir sanatçı ama bu, bazı filmlerini, kitaplarını beğenmemin önünde engel teşkil etmiyor. Apropos of Nothing, Woody Allen’ın yıllardır beklenen otobiyografisi. Eğlenceli bir dille bugünlere nasıl geldiğini anlatıyor. Yaşadığı olayları, kişisel gelişimini etkileyen başlıca şeyleri kendi perspektifinden okuyoruz. Bu kitap, bundan böyle tüm kapsamlı Woody Allen çalışmalarında temel kaynaktır.
WHO THE DEVIL MADE IT
(PETER BOGDANOVICH)
Sinema yazarı, yönetmen ve aktör Peter Bogdanovich’i bu ay kaybettik. Daha önce Bogdanovich’in başka bir eserini, benim biyografik nitelikli yazı yazma tarzımı çok etkileyen Pieces of Time’ı yılın kitapları listeme almıştım ama hatırasına binaen bu kitabını da bu yılki listeye eklemek istedim. Kitap, ustanın 16 ayrı yönetmenle (Aldrich, Cukor, Dwan, Hawks, Hitchcock, Jones, Lang, Lewis, Lumet, McCarey, Preminger, Siegel, von Sternberg, Tashlin, Ulmer, Walsh) yaptığı uzun söyleşilerden oluşuyor. Yazarın kendi deyimiyle, “Ne kadar çok şey kazandığımıza ve ne kadar çok şey kaybettiğimize dair bir kitap”. Bogdanovich bu alanda çok birikimli olduğu için sorularıyla karşısındaki yönetmenden maksimum verimi aldığını görebiliyoruz. Bu kitabı Allan Dwan’ın ve Edgar G. Ulmer’in önemini göstermesi açısından bile önemli buluyorum ama hemen her söyleşi ayrı keyifli.
Öteki Sinema için yazan: Ertan Tunç