36. İstanbul Film Festivali’nden Öteki Sinema takipçilerinin ağzının suyunu akıtacak filmleri listeledik. Bu yıl favorimiz, Julia Ducournau’nun Raw adlı filmi… Filmin Can Yalçınkaya tarafından kaleme alınan kritiğini sitemizde bulabilirsiniz.
Listedeki filmlerden bazılarını izlediniz ama sinemada izlemediyseniz mutlaka bir şeyler kaçırdınız demektir. O yüzden 1984 ya da Kayıp Ruhlar Adası’nı büyük perdede izleme fırsatını kaçırmayın!
Festivalde görüşmek üzere…
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
2016 AUSTIN FANTASTIC En İyi Yönetmen
Meksika sinemasının büyük yeteneği Escalante, Vahşi Bölge’de ülkesindeki muhafazakârlık, homofobi ve şovenizmi fanteziyle bir araya getiriyor. Ormanda bir kabinde, saf cinsel haz veren ve bu dünyaya ait olmayan bir varlık yaşamaktadır. İki çocuklu sıradan bir ailenin üyeleri bu varlığın çekimine kapılır. Filmini geçen yıl hayatını kaybeden Andrzej Zulawski’nin Possession’ına ithaf eden Escalante, toplumsal olandan güç alarak güçlü bir sinema diliyle hayal gücüne de alan açıyor.
* Bu filmde cinsellik ve / veya şiddet içeren sahneler yaşı küçük izleyiciler için uygun olmayabilir.
2016 AVRUPA FANTASTİK FİLM FESTİVALLERİ FEDERASYONU Avrupa Yapımı En İyi Fantastik Film
2016 CANNES FIPRESCI Ödülü
2016 SITGES En İyi Yeni Yönetmen, Genç Jüri Ödülü
2016 LONDRA Sutherland En Yaratıcı Film
Kimi seyircilerin fenalaşıp bayılmasına sebep olan Raw, son yılların en yaratıcı ve kanlı gerilim filmlerinden. Vejetaryen bir aileden gelen Justine, aile geleneğini izleyerek lisans eğitimi için Veteriner Hekimliği Fakültesi’ne girer. Yurtta, okul geleneği olan bir ritüel esnasında çiğ et yemeye zorlanır. O andan sonra hayatı elinde olmadan değişmeye başlar. Julia Ducournau ilk uzun metrajında bir büyüme hikâyesini beden üzerine kurulu korkunun alanına ustalıkla taşıyor ve baştan sona diken üzerinde izlenen, şaşırtıcı, rahatsız edici ve hayranlık uyandırıcı bir tür filmine imza atıyor.
* Bu filmde cinsellik ve / veya şiddet içeren sahneler yaşı küçük izleyiciler için uygun olmayabilir.
Tüm zamanların en iyi korku filmlerinden Suspiria, 40. yıldönümü şerefine 4K restore edilmiş yepyeni kopyasıyla izleyiciyle tekrar buluşuyor. Amerikalı bale öğrencisi Suzy’nin, saygın bir dans akademisinde eğitim görmek için Almanya’ya gelişiyle başlayan film, daha ilk sahnesinden itibaren izleyiciyi avucuna alır. Okulda bir dizi garip olaya tanıklık eden Suzy, olan biteni araştırdıkça bu akademiyle ilgili korkunç gerçekleri ortaya çıkartır. Peş peşe gelen cinayet sahneleri kusursuz tasarlanmış olan Suspiria, İtalyan progressive rock grubu Goblin’in müzikleriyle benzersiz bir görsel-işitsel deneyime dönüşen, modern bir korku sineması başyapıtı.
* Bu filmde cinsellik ve / veya şiddet içeren sahneler yaşı küçük izleyiciler için uygun olmayabilir.
Pek çok eleştirmenin Avustralya sinema tarihinin en çarpıcı filmi kabul ettiği Korkuyla Uyan, 1971’de Cannes’da yarıştıktan sonra yıllar boyu hiç gösterilemedi. Mevcut kopyalarda tartışma yaratan şiddet dolu sahneler kesilmişti; filmin sansürsüz, özgün bir kopyası ancak 2009’da bir depoda bulunup restore edildi. Şok edici gücünden hiçbir şey kaybetmeyen film, kısa zamanda kült bir klasiğe dönüştü. Sert, gerçekçi ve rahatsız edici atmosferinin altında keskin toplumsal gözlemler ve sert eleştiriler bulunduran bu kült film, Köpekler, Otomatik Portakal ve Kurtuluş gibi filmlerle kıyaslanan amansız bir kâbus!
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, Türkiye’de sinema yazınına büyük katkıları olan film eleştirmeni ve sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo, Emel Armutçu’nun kendisiyle gerçekleştirdiği ve “Bir Levanten Şövalye” adıyla kitaplaştırılan nehir söyleşide, korku türüyle ilk tanışmasından söz eder. Scognamillo’nun kendisiyle özdeşleşmiş korku sinemasına dair tanık olduğu ilk imgeler, babasının müdürü olduğu Beyoğlu Elhamra sinemasında, henüz dört yaşındayken izlediği Kayıp Ruhlar Adası’nın finalindendir. H.G. Wells’in ünlü romanı Dr. Moreau’nun Adası’ndan uyarlanan Kayıp Ruhlar Adası, çılgın bir bilim insanının ıssız bir adada yaptığı korkunç deneyleri konu alır. Romanın en iyi sinema uyarlaması olarak kabul edilen bu klasiği Scognamillo anısına izleyeceğiz.
* Bu filmde cinsellik ve / veya şiddet içeren sahneler yaşı küçük izleyiciler için uygun olmayabilir.
Mamoru Oshii imzalı bu anime başyapıtı, 2029 yılında geçen polisiye bir hikâye anlatır. Bu çağda tüm dünya bir ağ aracılığıyla birbirine bağlanmıştır. Puppet Master adı verilen bir hacker, başkalarının zihinlerine girerek onları manipüle edebilmektedir. Bu usta hacker’ı yakalama görevi, bir siborg olan Baş Komiser Motoko Kusunagi ve ona bağlı 9. Birlik’e düşer. Bu görev sayesinde Kusunagi kendi varoluşunu da sorgulamaya başlar. Matrix serisi başta olmak üzere pek çok modern bilimkurguyu etkileyen ve Türkiye’de hiç sinemada gösterilmeyen orijinal Ghost in the Shell’i, gerçek oyuncularla gerçekleştirilen yeniden çevriminin vizyonda olduğu günlerde tekrar izlemek bulunmaz bir fırsat.
1985 İSTANBUL Altın Lale
“Büyük Birader seni izliyor.” George Orwell’in totaliterliğin en iyi tasvirlerinden biri olan klasik romanından beyazperdeye uyarlanan 1984 distopik bir dünyada, kurgusal faşist bir İngiltere’de geçer. Filmde sıradan vatandaş Winston, kurallara ve yasalara aykırı olarak bir günce tutmaya başlar; ancak hür iradesine uyarak yaptığı bu hareketinin bedeli son derece ağır olur. Kendine has görsel atmosferiyle sinema tarihine geçen 1984, İstanbul Film Festivali’nin 1985 yılında yapılan ilk Uluslararası Yarışması’nda festivalin ilk Altın Lale’sini kazandı. 1984, John Hurt anısına gösterilecek.
Saturday Night Live için kısalar çeken Tom Schiller’in yönetmenlik yaptığı tek film, yapımcısı MGM tarafından halının altına süpürülmüştü. Deneme gösterimlerinde filmin performansını beğenmeyen MGM, filmi gösterime sokmamış ve hatta iki kere davet aldığı Cannes Film Festivali’ne bile göndermemişti. Bill Murray’in filmografisinin kayıp halkası, sadece özel gösterimlerle kulaktan kulağa yayılan kült bir fenomen hâline geldi. Yine de süren davalar nedeniyle 2015’e kadar gösterilemedi. Zach Galligan’ın başrolde olduğu Her Şey Geçici, benzersiz bir atmosfere sahip, sıra dışı bir bilimkurgu-komedi.
Geçen yıl hayatını kaybeden Polonyalı usta yönetmen Andrzej Zulawski’nin yasaklanan ve yıllar boyu tamamlanamayan epik filmi Gümüş Küre, belki de başına bunlar gelmeseydi 2001: Uzay Yolu Macerası, Stalker gibi metaforik bilimkurgu klasiklerinin yanında yer alacaktı. Kayıp sahneleri yeni görüntüler ve dış ses anlatımıyla tamamlayan Zulawski, yeni bir medeniyet kurmak için dünyayı terk eden bir grup astronotun hikâyesini anlatıyor. Zulawski’nin filminin gücü, özel efektler üzerine kurulu geleneksel bir dramatik yapıdan kaçınarak, atmosfer yaratımına önem veren, parçalı bir anlatıma yönelmesinden geliyor. İzleyiciyi eşi benzeri olmayan bir sinemasal evrene davet eden film, perdede görülmesi gereken devasa bir görsel şölen.
2016 LOCARNO En İyi Avrupa Filmi, Mansiyon, Ekümenik Jüri–Mansiyon, FIPRESCI Ödülü, Genç Jüri Ödülü
2016 MARAKEŞ Jüri Ödülü
2016 MONTREAL FESTIVAL DU Nouveau Cinéma Mansiyon
Genç aslan terbiyecisi Tairo, hayatına dair derin bir hoşnutsuzluk duygusuyla boğuşmaktadır. Gözü gibi baktığı tılsımını kaybetmesini bir fırsat olarak gören Tairo, tılsımı yıllar önce kendisine veren kişiyi bulmak üzere İtalya’ya doğru yolculuğa çıkar. Bay Kâinat, bir mitin peşinde, fantezinin gerçekliği ile dans eden bir adamın yaşam algısı üzerinden hareket eden, delidolu bir doküdrama. Sirk kültürünün enerjisi ve göz yanılmasına uğramanın bilinçli ama şaşkınlıkla dolu keyfi bu filmi en iyi tanımlayan unsurlar.
2016 ANNECY Jüri Takdiri
2016 ANIM’EST (BÜKREŞ) En İyi Film
2016 BUCHEON (G. KORE) Büyük Ödül
Zor günlerden geçen bir değirmenci, kızını şeytana satar. Saflığıyla korunmayı başaran kız çocuğu, iki elini birden kaybetmek pahasına de şeytanın elinden kaçmayı başarır. Elleri Olmayan Kız ailesinden uzaklaşmaya başladıkça ışığa doğru uzun bir yolculuğa çıkar ve yeni varlıklarla tanışır: Suyun tanrısı, kibar bir bahçıvan, kalesinden yolları gözleyen bir prens… Grimm masallarından esinlenen Sébastien Laudenbach’ın prömiyerini Cannes’da yapan bu benzersiz canlandırma filmi, el emeği, göz nuru ve müthiş bir zevkle yoğrulmuş bir zihnin mahsulü.[/box]