İşte size ‘kadın merkezli’ en etkileyici 10 film! 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi, sinemada kadın hikâyelerine yer veren, pek çoğu Oscar kazanmış etkileyici filmlere bir göz atalım…
Thelma & Louise (1991)
Usta Yönetmen Ridley Scott’ın yönetip, başrollerini Susan Sarandon ve Geena Davis’in paylaştığı Thelma & Louise, monoton hayatlarından sıkılan iki kadının bir hafta sonu tatili için çıktıkları yolda başlarına gelen olayları sonucunda suçluya dönüşmelerini konu alıyor. En İyi Senaryo dalında Oscar ödülü alan filmde, Brad Pitt’i de bir otostopçu olarak izliyoruz.
The Color Purple (Mor Yıllar, 1985)
Steven Spielberg’ün, Alice Walker’ın aynı adlı Pulitzer ödüllü romanından sinemaya uyarladığı Mor Yıllar, 11 dalda Oscar’a aday olarak o yılın en beğenilen filmleri arasına girdi. 1900’lü yılların başında, siyahî bir kız olan Celie’nin zorla bir adama satılmasından sonra yaşadıklarının anlatıldığı filmde Celie’yi, Whoopi Goldberg canlandırırken; hayatını değiştiren arkadaşı Sofia’ya ise Oprah Winfrey hayat veriyor.
Fried Green Tomatoes (Kızarmış Yeşil Domatesler, 1991)
Orta yaş bunalımına giren Evelyn’in (Kathy Bates), bir bakımevinde tanıştığı Ninny ile (Jessica Tandy) kurduğu etkileyici dostluk öyküsüne odaklanan Kızarmış Yeşil Domatesler, Fannie Flagg’ın romanından bir uyarlama… Jon Avnet’nin yönettiği film, 1920’ler Amerika’sında siyah-beyaz çatışmasından, cinsiyet ayrımına kadar döneme dair pek çok olaya ışık tutuyor. Kızarmış Yeşil Domatesler, aynı zamanda iki dalda Oscar da adayı…
The Piano (Piyano, 1993)
Jane Campion’ın, En İyi Kadın Oyuncu, Yardımcı Kadın Oyuncu ve Özgün Senaryo dallarında üç Oscar ödüllü filmi Piyano, dilsiz bir piyanist olan Ada ile kızının Yeni Zellanda’da geçen hikâyesini konu ediniyor. Campion’a ilk Altın Palmiye’li kadın yönetmen unvanını kazandıran film, sountrackleriyle de uzun süre konuşuldu.
Alice Doesn’t Live Here Anymore (Alice Artık Burada Oturmuyor, 1974)
Yine bir ustanın elinden çıkan Alice Artık Burada Oturmuyor, Martin Scorcese’nin ilk dönem filmleri arasında sayılıyor. Genç yaşta kocası ölen Alice’in (Ellen Burstyn) erkek egemen bir dünyada hayatta kalma mücadelesini anlatan film, üç dalda Oscar adayı olurken; Ellen Brustyn’in müthiş performansıyla En İyi Kadın Oyuncu dalında ödül almasını sağladı.
Women on the Verge of a Nervous Breakdown (Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar, 1988)
İspanya’nın Yabancı Dilde En İyi Film adayı olarak Pedro Almodovar’ı dünyaya tanıtan Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar, İspanyol yönetmenin filmografisinin en iyileri arasında kabul ediliyor. Televizyonda dublaj yapan Pepa’nın (Carmen Maura) sevgilisi tarafından terk edildikten sonra, çevresinin de etkisiyle curcunaya dönen hayatını konu alan film, eğlenceli anlatımıyla da öne çıkıyor.
Erin Brockovich (Tatlı Bela, 2000)
Julia Roberts’a En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandıran Erin Borockovich, hukuk eğitimi almamasına rağmen çok önemli davalarda haklı olan tarafın kazanmasını sağlayan bir halk kahramanının öyküsünü anlatıyor. Steven Soderberg’in yönetmenliğini yaptığı film, gerçek hayatta var olan bir karakterden sinemaya uyarlandı…
Frida (2002)
8. yüzyılın sıra dışı Meksikalı ressamı Frida Kahlo’nun gerçek yaşam öyküsüne dayanan filmi Frida, Julie Taymor’ın yönetiminde çekildi. Altı dalda Oscar adayı olan bu olağanüstü kadının biyografisinde Frida’yı, En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilen Salma Hayek canlandırırken; filmin kadrosunda Alfred Molina, Antonio Banderas, Geoffrey Rush ve Edward Norton gibi isimler de yer alıyor.
The Hours (Saatler, 2002)
Stephen Daldry’nin, Michael Cunningham’ın aynı adlı romanından beyazperdeye uyarladığı Saatler, üç farklı yılda yaşayan üç kadının yaşamlarını ele alıyor. Virginia Woolf’un hayatından ve en önemli eseri kabul edilen Mrs.Dalloway’den beslenen film, Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep gibi isimleri bir araya getirdiği gibi, Nicole Kidman’a da En İyi Kadın Oyuncu Dalında Oscar kazandırdı.
Julia (1977)
11 dalda Oscar adayı olup bunlardan Senaryo ile En İyi Yardımcı Kadın ve Erkek Oyuncu ödüllerini alan Julia, 1930’lu yıllarda iki kadın arasındaki dostluğa odaklanıyor. Nazi rejimiyle mücadele eden Julia’nın bir arkadaşının, Lillian’dan hayati risk taşıyan bir görevi yerine getirmesini istemesini ve Lillian’ın da arkadaşı Julia için kabul etmesini anlatan film, Vanessa Redgrave’li, Jane Fonda’lı ve Meryl Streep’li kadrosuyla da göz dolduruyor. Film, Fred Zinnemann imzası taşıyor.
Mad Max: Fury Road (Çılgın Max: Öfkeli Yollar, 2015)
İlk bakışta ilgisiz gibi görünse de, Mad Max serilerinin dördüncü filminin kadın merkezli hikâyesiyle listeye girmesi gerektiğine inanıyorum. Serinin önceki filmlerinde macera tümüyle Max üzerine kurulurken, hikâyenin yegâne kahramanı da Max’ti. Fakat Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa karakteriyle Fury Road, daha önce örneğine pek rastlamadığımız bir tavır ortaya koyuyor ve bir kadını, yanındaki kadınlarla birlikte düzeni sağlayan, insanlığı kurtaran kahraman ilan ediyor. Aksiyon ve post apokaliptik sinema için türünün öncüsü olan Mad Max, kadını koyduğu yer ile de övgüyü hak eden bir film.