Türk seks filmlerinin yıldız oyuncuları aşağı yukarı bellidir. 70’lerin bu lanetli sinemasının “pornocu” olarak hatırlanan ve aslında çok azı öyle olan başta gelen oyuncuları; Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Melek Görgün, Feri Cansel, Mine Mutlu, Elif Pektaş, Necla Fide, Figen Han, Dilber Ay, Zafir Seba, Zerrin Doğan, Alev Altın, Meltem Doğan, Meltem Işık gibi isimlerdir.
80’li Yıllar ve Türk Sinemasında Erotizm
12 Eylül sabahı uzunca sürecek sıkı bir yönetime merhaba diyen Türk sineması ve halkı için bu isimler bir gecede emekli edilivermiş ve çoğu bir daha sinema yapma şansına kavuşamamışlardır. 80’ler Türk sinemasına hem nicelik hem de nitelik açısından çok şey katabilmiş yıllar değildir.
70’lerin “erotikçi” tayfası Yeşilçam’dan dönmemek üzere kovulduğunda yapımcı, yönetmen ekibi suya sabuna değmemek adına oldukça abuk “şehirli insan ve bunalımları” konusuna kilitlenip kalmıştı. Gerçekten acınası bir dönem olduğunu düşünüyorum çünkü; siyasal taşlama yapamadığınız gibi seks filmi de çekemiyordunuz ve karşınızda 70’ler boyunca entellektüel kibirlerini kusamamış bazı yönetmenler dikiliyordu.
Bu dönemde Atıf Yılmaz gibi yetenekli yönetmenler, Ahh Belinda, Arkadaşım Şeytan, Şahmaran gibi sosyal ve fantastik filmler çekerek ilginç işlere imza attılar ama dönem seyircisinin nabzını tutmaktan uzak filmlerdi ve ancak yıllar sonra kıymetlenen yapımlar olarak hatırlandılar. Atıf Yılmaz ve bu alanda verdiği örnekleri merak edenler konuyu enine boyuna incelediğim şu yazımdan faydalanabilirler: Sosyal içerikli fantastik filmler
Öte yandan halk tarafından büyük heyecanla karşılanan video* teknolojisi sinemayı ciddi olarak tehdit ediyordu. Talebe bağlı olarak bu medya üzerinde patlayan Arabesk filmleri furyası bir süre sonra sinemalara da sıçradı. 70’lerin komik karakterlerinden Cilalı İbo’nun bile arabeskçi bir küçük cırtlağa eşlik ettiği zavallı işler hep bu yıllarda çekildi.
70’ler de “seks furyası” yağmurundan kaçmak adına sinemadan uzaklaşan Münir Özkul gibi büyük isimler bu defa “Arabesk furyası” dolusuna tutuldular. 70’lerden gelen gelenekle 2 film birden göstermeye alışmış sinema salonları için hemen, Küçük Emrah klonlarının iç karartan filmlerinin peşinden oynatılacak için seks dozu düşük ama cinsel iması yüksek filmler yapılmaya başlandı ancak eski oyunculardan faydalanmak artık mümkün değildi. dönemin güzellik yarışmalarından ya da Erkek dergilerine poz verenlerinden yaratılan yeni seks imajları arka arkaya Yeşilçam’a giriş yaptılar.
Hülya Avşar, Serpil Çakmaklı, Ahu Tuğba, Banu Alkan, Harika Avcı, Sevtap Parman, Yaprak Özdemiroğlu, Oya Aydoğan, Bahar Öztan, Güngör Bayrak gibi oyunculara sinemaların yeniden dolması umuduyla peş peşe filmler çektirildi. (Atilla Özdemiroğlu’nun kızı Yaprak Özdemiroğlu’nun asıl amacı iyi filmler yapmak ve oyunculuğuna sınır koymamaktır ama Yeşilçam’ı ve yapımcılarını iyi tanımaması yüzünden o da 80’ler cinsel ikonlarından biri olarak akıllarda yer etmiştir.)
Çıplaklığa koyulan sınırla yeni kadınların, eskilerden farkının altı çiziliyor ve bu filmlerde seks asla bir eylem haline dönüşmüyordu. Filmler genellikle tatil yörelerinde çekiliyor, böylelikle bikini çıplaklığının savunması baştan yapılmış oluyor ve bir nevi hem tatil yapalım hem film çekelim endişesi güdülüyordu.
Ortada çok da gösterilebilecek şey yoktu zaten; filmler bir iki göğüs dekoltesi ve ayak bileği montajı ile şömine önü sevişme sahnesi, bazı Nuri Alço tecavüzleri ki bunların çoğu iffetini korumaya kararlı kız tarafından makas ya da çatal saplanması ile sona erer ve bolca bikinili plajda koşma, havuzda sekme sahnesinden ibaretti. yeni kadınlar asla kendi rızaları ile yatağa girmiyor en fazla patronları tarafından bitmek bilmezcesine röntgenleniyorlardı. (Hülya avşar – Sekreter)
70’ler filmlerinin kimlik belirleyicilerinden olan “5 Dakikada Beşiktaş” “Hasan Almaz Basan Alır” “Fırçana Bayıldım Boyacı” gibi yaratıcı film isimlerinden de hepten vazgeçilmiş en orijinal sayılabilecek olanı “Bu İkiliye Dikkat”* olan sıkıcı isim ve afişlere sahip filmler çekilmekteydi. 80’lerin filmlerinin oyuncu olarak değil ama film olarak pek hatırlanamıyor olmasının güçlü sebeplerinden biri de budur.
Aslında 80’ler kadınları epey düzgün fiziklerine rağmen yine de eski ablaları ile boy ölçüşemiyor, bir salonda her tarafı çizik içinde bir Arzu Okay ya da Zerrin Egeliler filmi ile kapışmak zorunda kaldıklarında gişeden başları öne eğik ayrılıyorlardı.
Evet, acı ama gerçek; 10 yıl önce çekilmiş her karesi ezberlenmiş bir 70’ler erotiği bu filmlerin hepsine argo tabirle ayarı veriyordu. Bu durumun farkına varan “2 Film Birden” sinemaları sıkıyönetimin gevşediği 80’lerin ikinci yarısında eski erotikleri göstermeye devam ettiler. Böylesi hem daha ucuz oluyor hem de seyreden açısından daha tatminkar! sonuçlar veriyordu. Tabi “Seks Furyası” kadınlarının 80’ler seyircisi tarafından da mimlenmesi bu lanetten asla kurtulamamalarına ve o dönemde film çevirmiş isimlerin hepten izini kaybettirmek istemesine yol açtı.
Yine de günümüze gelindiğinde 80’ler sinemasının da hatırda kalanları çoktur. Bir kere memleketin açık ara en iyi sinema filmi “Muhsin Bey”* bu döneme ait bir filmdir.
Seksi kadınlar açısından bakıldığında ise Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı “Bu İkiliye Dikkat” çağrısını boşa çıkarmayıp dönemin en çok hatırlanan cinsel ikonları olmuştur. Elbette ve özgün fikrime göre bu hatırda kalırlık biraz da Banu Alkan’ın Arzu Okay’a, Serpil Çakmaklı’nın ise Zerrin Egeliler’e gönderdiği fiziksel ve mimiksel referanslar ile alakalıdır. 70’ler boyunca izbe salonlarda bu kadınlara aşık olan seyirci 80’lerde de onlara en çok benzeyenleri seyretmekten zevk almış ve en azından isim olarak diğerlerinden ayırmıştır.
Öteki Sinema İçin; Murat Tolga Şen
[box type=”download” align=”” class=”” width=””]
*Divx Planet forumları için yazdığım; Muhsin Bey- Çiçekleri seven bir adamın hikayesi yazısını bu linkten okuyabilirsiniz.
*80’lerin en büyük eğlencesi video mefhumu için yazdığım “Video Zamanları” yazısını bu linkten okuyabilirsiniz.
*80’lerin en müstesna filmi Serpil-Banu kapışması “Bu İkiliye Dikkat filmi için yazdığım yazıyı bu linkten okuyabilirsiniz.[/box]
Sekreter ne filmdi be patronun elektrik fişinin deliğinden Hülya Avşarı dikizlediği sahneyi unutamam. Bir gün taksimdeki mercana kokoreç bira yapmaya gitmişiz, uzun masalarında oturuyoruz ulan millet tvye kitlenmiş, ne var diye arkamı bir döndüm Sekreterin o sahnesi. Bu dediğim de 2000lerde ceyran ediyor yani ne ölümsüz sahneymiş arkadaş.
Hala TV’ler de veriyorlar bu filmleri Masis… Yalnız ilginç bir şey var. Sekreter’i ne zaman izlesem biraz daha kesilmiş olduğunu görüyorum. Show TV’de son izlediğimde 60 dk sürmüştü.
90 dk’lık geyik TV dizileri ve kırpıla kırpıla 60 dk’ya düşmüş memleketimin sineması… Toplumun TV üzerinden muhafazakarlaşmasına güzel bir örnek…
iyi akşamlar, meltem ışık, sağmı? bununla ilgili bilginiz varsa payşaırsanız memnun olurum.selamlar, saygılar…