Sinema, beklemediğimiz anlarda karşımıza çıkabiliyor. 2011 yılının Aralık ayında okuduğum ve Doğu Yücel’in kaleminden çıkan “Varolmayanlar” kitabının içinde de bolca film ve müzik öğeleri ile karşılaşmıştım. Fantastik bir kitap okurken bir anda film izliyor, şarkı dinliyor hissine kapılmıştım. Eğer Hollywood gibi bir sinema endüstrisine sahip olsaydık, hiç şüphesiz ki “Varolmayanlar Felsefesi” çoktan ülkeyi sarardı. Ancak burası Türkiye ve ülkemizde her şey kolayca moda oluyor, kolayca unutuluyor. Unutulmayanlar ise yalnızca geçmiş zamanlar ve hatıralar oluyor…
90’lar kitabı tam da böyle bir kitap. Çocukluğumuza, gençliğimize dair akılda kalan ne varsa hepsini bir araya toplayan; bir dönemi, bir kuşağı yansıtmayı başarabilen bir proje. Bizlere geçmişi hatırlatan ve mutlu olmamızı, bazen de hüzünlenmemizi sağlayan kolektif bir çalışma. Daha önce “80’lerde Çocuk Olmak” kitabıyla bir hayli ses getiren Kadir Aydemir, 111 farklı yazar ve 111 farklı anıyla hazırladığı “90’lar Kitabı Çocuk mu Genç mi?” projesi ile tekrar karşımızda.
Kitapta yer alan konulara fazla değinmeyeceğim. Çünkü anlatmakla bitmez. Ancak o yıllarda çocuk ya da genç olan kim varsa muhakkak geçmişini bulacaktır. Mahallelerdeki ağabeylerden, pastanelerdeki aşklara; televizyon dizilerinden, bilgisayar oyunlarına; müziklerden, moda akımlarına kadar pek çok kavram sayfalar arasında gizli ve hangi yazının, hangi anıları çağıracağını bilemiyorsunuz. Kitabı farklı kılan da belki bu özelliği. Aynı yazı, farklı belleklerde farklı anlamlar oluşturabiliyor. Eğer sinema tutkunuysanız da gözleriniz o yıllara dair filmleri seçiyor.
Çoğu yazının içine dönem filmlerinin ya da televizyonda yayınlanan filmlerin yerleştiği kolayca görülüyor. Bazen “Back to the Future” serileri satırlar arasında dolaşırken, bazen Freddy’nin kâbusları karşımıza çıkıyor. Parliament Sinema Kulübünün adını okurken, bir anda Cuma geceleri yayınlanan Korku Kuşağı ile irkiliyoruz. Ahmet Meriç Şenyüz, “90’ların Karanlık Filmleri” adlı yazısında öznel bir sinema listesi oluştururken değerli gördüğü filmleri listesine dahil ediyor. Korku edebiyatının az ama öz üreten bir yazarı olarak gördüğüm Onat Bahadır, “90’larda Nasıl Korkardık?” yazısında yalnızca iki sayfada edebiyatın iki temel sorununa değiniyor; yazısının başında da Coppola’nın Dracula filmini bizlere hatırlatıyor. Köksal Aras, “90’ların En Mühim Cihazı: Yükseltici” diyerek çok iyi bir tespit yapıyor. O yıllarda antenleri çatılara monte etmeye çalışan insanlardan bahsederken, televizyonun, televizyonda yayınlanan filmlerin yaşamımızdaki hayati öneminden bahsediyor aslında. Aksi takdirde bir insan neden çatı kenarlarında dolaşarak ölüme meydan okusun ki? Neden yükseltici, Pandora’nın Kutusu kadar önemli olsun ki?
Ben sinema ile ilgilenen biriyim ve algım, 90’lar Kitabı’nın içinden filmleri, sinemayı, televizyonu bulup çıkardı. Ancak emin olun ki algınızın her neye karşı meyli varsa 90’lar Kitabı’nın sayfalarında aradığını bulacak ve yüzünüzde tatlı bir gülümsemenin belirmesine neden olacaktır.