Onlarca çöp filmle geçen akıllara zarar bir kariyer ile beraber özellikle Video Nasty döneminden 2 filmiyle çok ünlü Bruno Mattei.
Rats: Notte di terrore (1984) ve Hell of The Living Dead (Virus, 1980)
Jess Franco’nun yanında çalışarak film dünyasına adımını atan Mattei, Joe D’Amato‘ya çok benzer bir kariyere sahip. O da D’Amato gibi başka filmlerden görüntü ve müzik çalıp çırpan ve aynı görüntülerle birkaç film birden çeken bazı Yeşilçam yönetmenleri gibi. Hangisi İtalya’nın gerçek Ed Wood’u karar vermek çok zor… 1960 ve 70’lerde 100’den fazla filmin montajında çalışmış olan Bruno Mattei, kariyeri boyunca 50’nin üzerinde çöp film‘e imza atmış. Emmanuel ve Caligula kopyalarından, nunsploitation (rahibeli seks ve vahşet filmleri) filmlerine, zombi filmlerinden, nazi kamplarında geçen erotik filmlere kadar Bruno Mattei, tahayyül etmesi güç bir yelpazede filmler üretmiş. Mesela 1995 yılında çektiği Cruel Jaws (Jaws 5 ismiyle pazarlanıyor) sadece adının utanmazlığıyla bile insanın ağzını beş karış açık bırakan filmlerinden biri. Tabi porno film çekmek konusunda Mattei dönemin piyasasında boş geçmemiş. Hem Joe D’Amato, hem Bruno Mattei için internette “Ed Wood of Italy” etiketine defalarca rastlamak mümkün.
Mattei, 80’lerin sonunda film çekme hızını düşürdükten sonra, 2000’lerin başında, 70 yaşında tekrar zombi ve yamyam filmleri çekmeye başlıyor. Bu artık çöpten de çöp olarak tanımlayabileceğimiz filmleri, ucuz iş gücü sebebiyle gidip Filipinlerde çekiyor. Filipinler’de film piyasasındaki lider yapımcılardan biri oluyor. (Bknz: Island of the Living Dead ve Zombies The Beggining) Kariyeri boyunca hiç bir zaman sinema eleştirmenleri veya sinema kurumları tarafından ödüllendirilmemiş ve pek bir saygı görmemiş olsa da, Bruno Mattei, oldukça büyük ve tutkulu bir seyirci kitlesine sahip.
80’lerin en kült İtalyan film yönetmenlerinden biri olarak hep hatırlanacağı muhakkak.
Blue Underground’un (Maniac Cop’un yönetmeni kült sinemacı William Lustig’in sahibi olduğu dağıtımcı şirket) Bruno Mattei ile yaptığı son derece keyifli bir mini-röportajı burada izleyebilirsiniz:
Not: Lütfen YouTube’a girilmiyor demeyin. “Ben giriyorum, siz de girin.” RTE