Day 1: Exposure – Day 3: Infection – Day 8: Epidemic – Day 15: Evacuation – Day 20: Devastation

28 DAYS LATER…

Yeni millenyum sanırım en çok zombi filmlerine yaradı. Bu patlamayı yapan ise daha önce bir korku filmi çekmemiş olan ama yaptığı her filmle tartışma yaratan Britanyalı yönetmen Danny Boyle ve The Beach‘in yazarı Alex Garland‘ın senaryosundan çıkan 2002 yapımı 28 Days Later / 28 Gün Sonra oldu.

blank

Shallow your grave ve Trainspotting gibi hitleri ile tanınan Danny Boyle londra sokaklarına yolladığı bu zombi kıyameti ile de büyük başarı kazandı ve tüm dünyada 85 milyon $ gibi bir gişe hasılatına ulaştı. Boyle’la yapılan bir röportajda 70lerde patlayan zombi filmlerini yeniden niye gündeme taşıdığı sorulunca “ deli dana hastalığının ilk zamanlarıydı ve halka böyle piskolojik ve biolojik olarak tahribat yaratabilen bir virüsün insanlara bulaşırsa neler yapabileceği hakkında bir bilgi vermek istedik” demiş. Bir de film vizyona girmeden 11 eylülün ve şarbon paniğinin yaşanması filmin gişesini etkilemiş. Zombilerden daha kazanacak çok para olduğunu anlayan yapımcılar da birçok zombi filmi ile karşımıza çıktı bu tarihden sonra, ancak serinin devam filmi 28 hafta sonra’ya kadar dişe dokunur bir iş de çıkmamışdı.

Film 12 monkeys’e gönderme gibi bir sahneyle başlar. Maymunlara test yapılmasına karşı olan bir grup gizlice bir labratuara girer ve rage adlı virüsü taşıyan bu mahlukatları serbest bırakır. o sırada olaya müdahil olan doktorlar tehliklei bir virüs var dikkat dese de olan olur ve maymunlar herkese saldırır… 28 gün sonra Cillian Murphy‘nin canlandırdığı Jim karakteri bir hastanede uyanır. Etraf tamamen sessizdir ve hastanede herşey birbirine girmiştir. Jim kendini sokağa atar ve boş terkedilmiş Londra sokaklarında şaşkınlığına bir cevap bulmaya çalışır. Çeşitli gazete kupürlerinde bir salgın hastalık olduğu insanları yokettiği yazmaktadır. Karşısına çıkan bir kiliseye girer ve insan ölüleri ile karşılaşır. kimse yokmu diye bağrırken bir ceset kafasını çevirir ve taze kanın kokusunu alarak Jim’e doğru ilerlemeye başlar. Jim kendine doğru gelen papazı görür ve yardım ister ama papaz da çoktan rage virüsünü kapmıştır. Jim elindeki torbayı papaza indirerek bu cehennemden kaçmayı başarır ancak çok geçmeden şehirde kalan son birkaç insandan biri olduğunu anlayacaktır. Bir metro istasyonunda Selena ve Mark ile tanışır ve onların da temiz olduğunu anlayarak birlikten kuvvet doğar mottosu ile bu lanetten kurtulmak için yol almaya başlarlar. Ekip gece bir binadan gelen mors alfabesine benzeyen yanıp sönen ışıkların ne olduğunu anlamak için binaya girer ve burada temiz olan bir baba ve kızı ile karşılaşır. Babanın bulduğu bir frekansda askerler tüm temiz insanları bulundukları yere çağırmakta ve orada güvenle yaşayabileceklerini söylemektedir. Böylece bu bilinmeyen dost çağrısına kulak verilir ve yola çıkılır. Oysa ki virüslü insanlardan görmedikleri vahşeti Christopher Eccleston‘un başını çektiği bu askeri birlikte göreceklerdir…

Selena: Plans are pointless. Staying alive is as good as it gets.

Filmin asıl fikri bana göre ada halkının çaresizliği ve dışlanmışlığı. Filmde Britanya’da bir salgın oluyor ve tüm dünya bu bölgeye karantina uyguluyor. Kimseden yardım alamayan halk rage virüsünün etkisi ile zombiye dönüşüyor. Romero’nun aksak ve yavaş yürüyen zombilerinden farklı olarak bunlar koşabilmektedir, oldukca güçlüdürler ve acı hissetmemekteler. Yönetmenin bir başka dikkat çektiği nokta da askerlerin bu gibi durumlarda neler yapabilecekleri. Özellikle 28 hafta sonra’da bu durum daha da öne çıkıyor.

Filmin çekim tekniği de oldukça ilginç, normal Dv el kameraları filmin genelinde özellikle de şimdiden sinema tarihinde yer etmiş terkedilmiş Londra sahnelerinde kullanılmış. Boyle’un bu konudaki sözlerine dönecek olursak “101 dalmaçyalı gibi bir bütceniz varsa londra sokaklarını kapamak bir problem değildir. Para ile herşeyi yapabilirsiniz ama bizimki gibi kısıtlı bir bütçeyle en iyi yol daha hareketli olan el kameralarını kullanmak oldu. sabahın erken saatlerinde sokaklara çıktık ve insanlardan izin isteyerek sahneleri çekmeye başaldık. Yaklaşık yirmi kamera Cillian’ı farklı açılardan çekerken hangi sahne daha boş gözüküyorsa filme onu koyduk.”

Cillian Murphy, Naomie Harris ve Christopher Eccleston’un oyunculukları da göz dolduruyor. Yönetmen özellikle başrole isimsiz bir aktörü koymuş. Jim’in baştaki çaresizliği ve daha sonra bir zombi avcısına dönüşmesini Cillian çok inandırıcı bir biçimde aktarmış. 28 gün sonradaki başarılı oyunculuğu sayesinde Cillian Murphy birçok hollywood filminde başrol kapmaya da başladı. Bu arada normalde özellikle Zombi filmlerinde pek rolü olmayan kadınlardan bu filmde adeta özür dileniyor. Naomie Harris’in canlandırdığı kadın profili o kadar güçlü ki bazen Jim’den de öne çıkıyor. Tabii bunda karakterin alt metinde ufak kardeşini virüsden kurtarmak için öz anne babasını öldürmesi ancak sonra kardeşinin de hasta olduğunu anlaması gibi bir trajedi yatıyor.

Filmin özellikle sonu ile ilgili birçok tartışma var. Sinemalarda gösterilen son oldukça mutlu da olsa asıl son oldukça karamsar. Öyle ki seyircinin bu karamsar havadan şikayet etmesi sonucu yönetmen daha mutlu bir sonla filmi bitirmeyi seçmiş. Ben iki sondan da bahsetmek istemiyorum ama inanın ki asıl son filme daha çok oturmuş aslında. Bunun dışında bir son daha dvd ekstralarında storyboard olarak görülebilir. Seyircinin bir öenmli problemi de filmle ilgili “gereksiz şiddet” içermesi. Bu tartışmanın merkezinde Jim’in bir benzin istasyonunda beyzbol sopası ile paraladığı savunmasız bir zombi ufaklık var. Ancak bir zombi filminde de şiddet olmayacaksa nerede olacak?

28 gün sonra diğer zombi filmlerinden birçok yönden ayrılıyor. Özellikle yönetmenin hikayeye dokunuşu, zombi makyajlarındaki ve oyunculuklardaki başarı, senaryonun gücü herşey bu filmi seyredilir ve ilginç bir şekilde inandırıcı kılıyor. Boyle küçük bir bütçe ile bile neler başarabileceğini bir kez daha gösteriyor. Filmi ilk seyrettikten sonra pederi ve finale yakın bir yerde açlıktan ölmek üzere olan zombileri birkaç kez rüyalarımda gördüğümü açıklayarak 28 hafta sonra yazısını beklemenizi tavsiye ediyorum.

Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

5 Comments Leave a Reply

  1. after degil, later! 28 day later…
    ayrica daha once de yaptigim gibi, bu super filmin hell/hello gibi bir gereksizlige imza atmis olmasina deginmek istiyorum. degindim.

  2. Yalnız bu filmle ilgili büyük bir yanlış var ki o da ilk koşan ve bilinçli zombilerin bu filmle ortaya çıktığıdır. Zira bu filmden çok daha önce o tarz bir zombi filmi çekilmiştir.

    İlgililer için şu linke buyrun

    http://www.imdb.com/title/tt0080931/

    Bu site için incelenmesi altın değerinde bir filmdir kanımca ve kimse incelemeye kalkmazsa yakında inceleyerek aranıza katılacağımı söylemek isterim :) Sitede aradım bulamadım inceleyen varsa şimdiden kusura bakmasın.

  3. Gorcun bekleriz her zaman yazılarını :) Dediğin filmi de merak ettim bakalım bulur izlerim.

  4. 28 gün sonra filmindeki zombiler ceset değil, enfekte olmuş insanlar, tıpkı kuduz hastalığı gibi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Ben X (2007)

Sanal dünya, gerçek dünya, iç dünya ortaya karışık: Ben X

Moon (2009)

Moon'un bilim-kurgusal hikâyesi derin bir sistem eleştirisi içeriyor. Sarang üssünün