Warner Bros Türkiye’nin daveti ile Elm sokağında Kabus’un remake’ini izlemek için rahat koltuğuma kurulduğumda çıtamı çok altlarda tutmuştum. The Amityville Horror, The Texas Chainsaw Massacre ve Friday the 13th gibi remake’ler ile adından söz ettiren Platinum Dunes’un bu projesi beni nostaljik olarak çocukluğuma götürdüğü için heyecanlandırsa da önceki işlerinde gördüğüm yanlışların tekrarlanacağını düşündüğümden pek de olumlu bakmıyordum.
“Freddy Krueger ile uykudan önce…”
Öncelikle remake’lerle ilgili tekrarlamaktan bıktığım bir durum var. Bize yeni bir şey sunmuyorsa, hikayeye farklı bir bakış açısı getirmiyorsa bir remake çekmeye gerek yoktur. Önceki remake’leri ile Platinum Dunes buna oldukça dikkat etmişti aslında, ama bu sefer de sevdiğimiz anti kahramanların geçmişleri ile çok içli dışlı olmuş, bu sefer de onları sevme nedenlerimizi kaybetmiştik. Senaristler, seyirciye bırakılan hayalgücünün her zaman senaryonun en güçlü etkeni olduğunu ne zaman o beyinlerine sokacaklar çok merak ediyorum?
Bence bu tür seriler, remake yerine Lucas’ın Star Wars’da uyguladığı gibi daha temiz kopyalar ve CGI’lı birkaç ek sahne ile yeni nesile sunulsa çok daha başarılı olur.
Freddy Krueger’ın hikayesi yıllar içinde gelişimini tamamlayıp bitirilmiş bir hikaye. Remake yapılmasının bir zorluğu da diğer maskeli kahramanlara göre önemli bir farkının bulunması, o da orijinal seride ona can veren oyuncu Robert Englund. Ne kadar makyaj altında olsa da Englund ile Freddy Krueger karakteri özdeşleşmiştir. Çoğu 80’li velet gibi Englund’ı sokakta görsem Freddy diye seslenmekten kendimi alamam. Bu durum da Elm sokağında Kabus’un inandırıcılığını diğer remake’lere göre oldukça düşürüyor.
1984’de başlayan orijinal seri benim için son derece değerlidir. Ne kadar sadece 6. ve 7. bölümleri Freddy’s Dead: The Final Nightmare ve New Nightmare’i sinemada izleyebilmiş olsam da daha ilkokul sıralarında Freddy’nin karabasanlarını izliyorduk. Video zamanında her yeni bölümü heyecanla beklerdik. Sonrasında da Star’da yayımlanan dizisinde daha komik bir Freddy ile karşılaştık. Zaten serinin zeka dolu espri anlayışı Freddy’s Dead’de de tavan yapmıştı. Son olarak Freddy vs. Jason ile 2003 yılında sinemalara teşrif ederek hikaye bitirilmişti.
Farklı video kliplerin yönetmeni Samuel Bayer’ı yönetmen koltuğuna oturtan remake, bizleri ilk filmle paralel bir hikayeye götürüyor. Küçük bir kasababnın lisesinde okuyan gençler nedensiz bir şekilde öldürülürken gerçeği sadece bu kurbanlar bilmektedir. Gözlerini kırptıkları anda karşılarında yanık yüzlü, bir elinde bıçaklar geçirilmiş bir eldiven olan, çizgili kazaklı seri katilleri onlar için cehennemden teşrif etmiştir.
Quentin(Kyle Gallner) ve Nancy(Rooney Mara) arkadaşlarının öldürülmesini geçmişleri ile bağlamaya başlarlar ve bu cehennem kaçkınının kendilerinden ne istediğini araştırırlar. Tek tek arkadaşları öldürülürken sıra da kendilerine gelmektedir…
Freddy Krueger’ı Watchmen (2009)’deki Walter Kovacs / Rorschach performansı ile beğenimi kazanan Jackie Earle Haley canlandırıyor. Yeni Freddy’nin yüz makyajına ve borozan sesine alışamadığımı belirtmeliyim. Aslında filmdeki en iyi performansı yine kendisi ortaya koysa da hafızamıza kazınan Englund’ın çatlak kabuslar efendisi Freddy’sinin yanında senaryoya uyarak pedofil bir seri katil portresi çizmesi pek yerinde bir karar olmamış.
Atmosfer yaratımı konusunda filme en yüksek puanı veririm. Daha önce Metallica-Until It Sleeps, The Cranberries-Zombie, Garbage-Stupid Girl, Green Day-Jesus of Suburbia gibi ilginç kliplere imza atan Bayer, senaryoyu en iyi şekilde filme almış.
Biraz da senaryo kendisine yardımcı olabilse çektiği bazı sahneler korku filmi literatürlerine girebilecek kadar iddalı. Özellikle gerçekle Freddy’nin yarattığı dünya arasında çizginin giderek azaldığı son bölümdeki sahneleri ağzım açık seyrettim. Ayrıca klasik sahnelere de yaptığı göndermeler hoşuma gitti.
Ancak yönetmen ne kadar çabalasa da, kötü karakterimiz ne kadar iyi bir performans gösterse de, sıradan bir senaryo ile ne yazık ki Elm Sokağında Kabus sıradan bir slasherdan öteye gidemiyor.
Freddy’i aslen sevmememizin nedeninin, intikamını almak için Elm Sokağı’na döndüğünü bilmemiz olduğunu unutan senarist Wesley Strick ve Eric Heisserer ikilisi tam olarak asla verilmeyen geçmişin sır perdesini deşerken Freddy’nin çarpık adaletini de anlamsızlaştırıyor.
Ancak konuşkan Freddy’miz bazen öyle laflar ediyor ki onu ne kadar özlediğimizi hatırlıyoruz, daha önce Terminator: The Sarah Connor Chronicles’da John Connor olarak izlediğimiz Thomas Dekker’ı öldürdüğü sırada “İnsan beyni öldükten sonra yedi dakika daha işlevini sürdürür.” diyen Freddy’nin çocuğa işkenceye devam etmesi gibi uçuk sahneler filme artı puan kazandırıyor. Ancak burada biraz daha cesur davranıp sahne uzatılsa köklere daha yakın bir film olurmuş.
Filmin işleyişi genelde kurbanın göz kırpması, Freddy’nin dünyasına gittiğini bilmemesi, katille karşılaşması ve uyanması ya da ölmesi şeklinde. Ancak ölüm sahnelerinin monotonluğu ile asıl serinin önemli bir başarısını unutuluyor. Zaten filmin büyük bölümü de anlamsızca ölümlerin nedenlerini araştırmakla geçerken seyirciyi sıkarak düşüş yaşıyor.
Bütün bu eksiklerin yanında yeni Elm Sokağında Kabus, slasher klişelerine uyan, atmosfer için seyredilebilecek ve sonrasında unutulacak bir film. Özellikle Samuel Bayer’ı sinemaya çekerek en azından gelecek için umutlanmamızı sağlıyor. Rob Zombie’nin alışamadığım sinema tarzına göre Bayer çok daha modern bir kan banyosu atmosferi sunabilir ilerleyen yıllarda. İlk kurşununu hiç de fena kullanmıyor.
ben bu yeni freddy i hiç beğenmedim, yakışmamış.
Yahu peki freddy’in makyajı hannibal’da ki sonunda domuzlara mama olan zengin adama benzemiyor muydu? Aklıma sürekli hannibal vs freddy gibi bir film nasıl olur geldi izlerken, he bir de yeni nesil freddy’e saygı duyamadım pek… ilk öldürülen fıstık yatak odasında havalandırma pervanesi gibi dönmesi ve drag me to hell’den fazlaca esinlenilmiş gibi olması komik geldi… Ilk cafe’de kendi boğazına bıçak saplayan çocuk başarılıydı bence…
Her haliyle olmamış bir film Mert…
Ben Masis kadar olumlu yaklaşamadım açıkcası filme… Elm Sokağı serisine verdiğim kıymetten midir nedir, nefret ettim! Beyazperde.com için yaptığım kritikde de kustum zaten içimdekileri…
http://www.beyazperde.com/sinekritikdetay.asp?id=2202
Bize nostaljik ipeksi dokunuşlar yapabilen, adrenalin seviyemizi yükselten, keyiften çatır çatır çatlayacağımız iyi bir remake göremeden öleceğiz galiba :(
İlker Güler bu yazı için özel bir banner tasarladı. Son filmi sevmesek de Freddy kültüne duyduğumuz saygıdan da zerre taviz vermeyiz! Ellere, kollara sağlık :)
Çocukken izlediğimde uyku haram olurdu… Büyüdüm diye mi yoksa artık Hollywood korku filmlerinde karşıma ne çıkacağını tahmin ettiğimden mi ya da filmin gerçekten kötü oluşundan mıdır nedir, gerilmedim, korkmadım… Freddy deyince insanın içini korku kaplardı, beklentileri boşa çıkarıyor yeni film, ne yazık ki… Üstad yakında sinemalarda diye bekleyen arkadaşlarım var oysa ki..
Elm Sokağı Kabusları benim için serinin 6.filmi olan “Freddy’nin Ölümü” ile bitmiştir. Gerçi onda da 3D bombası vardı. Yıllar önce beklentilerim fos çıktıydı. Çoook sonra çekilen “Freddy Vs. Jason” ve bu son remake maalesef iyice hayal kırıklığı oldu. Mecburen artık önümüzdeki maçlara bakacağız…