Acıklı Bir Yeşilçam Hatırası: Kırık Plaklar

20 Haziran 2021

Plak dinlemeyi çok seven babamın hatırasına…

Plak mefhumunun başka medyaların sahip olamadığı duygusal bir tarafı var hatta düpedüz acıklı bir nostalji içeriyor.

blankOsman F. Seden’in 1959 yılında çektiği ve başrolünü Zeki Müren’in oynadığı Kırık Plak filmini ele alalım. Daha ismiyle bile bize filmde oldukça üzüntü verici aşk durumlarının yaşanacağının işaretini veriyor. Oysa  Çizik CD diye bir isimlendirme bu güce sahip değil, olamaz. Şu anda bile bir gülme efekti üretiyor. CD duygusal evrenimizde hepten dışlanmış bir medya ama kaset sanırım biraz daha şanslı. En azından Karışık Kaset adında sevimli bir filmimiz var.

Romancılığımızın ve sinemacılığımızın erken dönemlerinde plaklar (taş plaklar) bir Batılılaştırma efekti olarak kullanılıyordu ve bir tür umursamazlığın temsiliydiler. Reşat Nuri Güntekin romanlarında ve onun eserinden uyarlanan Çalıkuşu filminde, plak kendi kültüründen kopmak isteyen gençlerin kaçış kapsülü olma görevini üstlenir ve bu medyaya doğrudan bir eleştiri yöneltilir.

Müziğin kaydedilebilmesi ve çoğaltılarak kıtalar aşması ve bir kültür işgalcisine dönüşmesi elbette mümkün. Aynı şey Çavuşesku’nun ellerinde inleyen bir zamanların Romanya’sında VHS filmler üzerinden yapılıyordu. Bu komünist rejimin yurttaşları geceleri evlerde gizlice toplanıp Chuck Norris filmleri izliyordu ancak müzik daha geniş bir evrene sahip ve bu anlamda çok daha masum.

blank

Doğal olarak evrimi içinde plak bir meyhane enstrümanı haline geldi ve günümüzde dahi bunu sürdürüyor. Analog kaydın verdiği canlı fasıl hissinden öte bir şey bu. Çünkü plak başka medyalarda olmayan bir hisse sahipti. O da insan gibi yaşlanıyor ve yaş aldıkça müziğine yeni çıtırtılar ekleniyordu. Bu yüzden aynı fabrikadan çıkan plaklar bir süre sonra birbirine benzemez, eşsiz medyalar haline geliyordu. “yeter artık, içmeyin bre şu zıkkımı” diye müdavimlerine sitem eden meyhaneci Agop, plağı değiştirmeyi ihmal etmiyor ve acıklı nağmeleri duyan Sadri Baba, okkalı bir sitem savurarak yaşadığı aşk acısına isyan ediyordu.

Bunu bize Yeşilçam öğretti; plağa kaydedilmiş müziğin aşka, hasrete, özlemeye dair olduğunu kafamıza iyice yerleştirdi. Oysa bir Hollywood mamulü olan Sıcak Kalpler (Warm Bodies) filminde keyifli bir nostalji duygusu yaratmak için kullanılmıştı.

Tavan arasında eski plaklar bulunur ve pikaba koyup dinlerken geçmişin, gençliğin keyfi hatırlanır. The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli) filminde ise mahkum Andy Dufresne, hapishane müdürünün odasına girip bir plak seçer ve hoparlörlerden diğer mahkumlara Mozart’ın Le Nozze di Figaro’sunu dinletir.

Burada özgürlükle ve ödenmesi gereken bedel ile doğrudan bir çağrışım yapmak için kullanılır plak. Good Morning Vietnam filminde Robin Williams evlerinden uzakta savaşan Amerikan askerlerini plak çalarak coşturur. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

blankEğer bir dönem çekilen bazı filmleri, mesela Nur Plak-Film’in çektiği Erol Büyükburç filmi Haydi Gençlik Hop Hop Hop’u saymazsak ki onun bir plak çalma sekansı içerdiğinden emin değilim, bizde bunun tam aksi gerçekleşti. Plaklar filmlerde ve oradan öğrendiğimiz haliyle usumuzda bir acı eşlikçisi olarak yer edip acıklı bir nostalji ürettiler.

Plağı neredeyse unuttuğumuz zamanlarda Çağan Irmak’ın çıkıp Issız Adam’ı çekmesi ve bit pazarına nur yağdırması tesadüf değil. Plaklar unutmayı başardığımız ama hatırladığımızda burularak sevineceğimiz bir gençlik aşkı gibi kıyıda, kenarda bekliyordu. Çağan’ın filminde başrol ne Cemal Hünal ne de Melis Birkan’dı.

blank

Onların herkesin yaşayabileceği türden sıradan şehirli aşkını Beyoğlu sokaklarına ve kalbimize kazıyan şey filmdeki plaklardı. Ayla Dikmen’den Anlamazdın, Sibel Egemen’den Yalnız Adam, Nil Burak’tan Yalnızım Ben ve diğerleri.

Plak bu filmle hatırladığımız ve özlediğimiz haliyle geri döndü ve o günden beri de çıkmamacasına hayatımızda. Hiç arkadaşınız olmasa da plaklar size eşlik eder ve hatta onları dinlerken bir başkasını yanınızda istemezsiniz. Bu da Sadri Baba’dan miras bir alışkanlık olsa gerek.[/box]

Plaklar… Bir dolmuşçu itemi olan kasetler ve soğuk bir temastan fazla bir şey ifade etmeyen CD’lerden çok ötesi. Bir duygu katalizörü olarak plaklar bizi hiç terk etmeyecek sevgililerimiz oldu. Yaşadıklarınızı sadece siz biliyorsunuz ve dinlediğiniz plağın çıtırtılarına sakladınız. Bir kadeh şarap belki bir sigara ve ona eşlik eden asil ama acılı nağmeler… İyi dinlemeler.

murattolga@otekisinema.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Beyazperdede Bir Kadın Distopyası: A R A B E S K

Ekranda tam bir “post-modern kadın düşmanlığı” çağı yaşanıyor. Erkek oyuncular
blank

Annie Hall’a Bakmak: Woody Allen, Ernest Becker ve Sinemasal Trükler

Annie Hall, Woody Allen’ın doğrudan kameraya konuştuğu bir sahne ile