Geçtiğimiz yıl çektiği Genco ile adından söz ettiren ve kendine has sinema dilini oluşturma konusunda emin adımlarla ilerleyen Ali Kemal Çınar’ın yeni filmi Arada, Adana Film Festivali’nin ardından Ulusal Yarışma’da boy gösterdi. Sıkı bir politik mizah olan ve meselesini eğlenceli bir şekilde ele alan Arada, dil konusuna getirdiği yaratıcı bakış açısıyla fark yaratmayı başarıyor.
Arada, Kürtçe anlayan ancak Kürtçe konuşamayan, Türkçe konuşan ama Türkçe anlayamayan Osman’ın tezatlıklarla dolu garip hikâyesini merkezine alır. Her ne kadar film böylesine enteresan bir konudan filizlense ve ilk dakikasından son dakikasına kadar absürt ve kara mizah arasında gidip giden bir eğlenceyi izleyicisine servis etse de Arada’nın asıl gücünü politik zemininden aldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Ülkemizde anadilde eğitim yıllar yılı tartışılan ve hâlâ da tartışılmaya devam eden bir husus. Dünyaya Kürt, Çerkez, Laz olarak gelen ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi konjonktürden ötürü kendi dilini bırakın okulda, sokakta hatta evde dahi konuşamayan çocukların varlığı hepimizin malumu. Hal böyle olunca da farklı etnik kökenden gelenlerin sorunlarını, zaman zaman beyazperdede izleme şansına erişiyoruz. Ancak geriye dönüp baktığımızda bu tarz filmler, genel hatlarıyla ağır dram içeren ve izleyicisini büyük bir trajedinin ortasına bırakan işler oluyor. Arada’nın özeline döndüğümüzde ise filmin asıl başarısının tam olarak burada saklı olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Film, muadilleri gibi izleyicisini dram soslu bir hikâyenin ortasına bırakmıyor; aksine yaratıcı zekâsıyla anbean kahkaha vadediyor ve ajite etmeden meselesini sarsıcı bir şekilde dışa vurmayı başarıyor.
Farz edelim ki kitlelere anlatmak istediğiniz bir meseleniz var, bunu nasıl dile getirirsiniz? Esasen bunun birçok farklı yolunu sayabiliyor olsak da izleyicinin aklında en çok yer edecek olan mizah soslu anlatılar olacaktır. Levent Kırca’nın 20 küsur sene Olacak O Kadar’ı ekranlarda sürdürmesi tesadüfî bir başarı mı? Kesinlikle hayır. Çünkü izleyici olarak bizler, eğlenmeye ve eğlenirken de ziyadesiyle düşünmeye ihtiyaç duyarız. Esasen, Ali Kemal Çınar da Arada’da tam manasıyla bunu gerçekleştiriyor. Bir yandan herkese fütursuzca atılacak kahkahaları armağan ederken arka planda dil sorununun ne denli büyük problemlere gebe olabileceğini ve bir bireyin hayatını, geleceğini hangi aşamalarda sekteye uğratabileceğini çarpıcı bir şekilde dile getiriyor. Hem de bunu kör göze parmak misali değil aksine olabildiğince ağdasız bir şekilde yapıyor! Esasen bu da anlatının takdire şayan olmasının önünü açan en önemli detay olarak beliriyor.
Arada, Osman’ın dil sorununun dallanıp budaklanıp bambaşka bir evreye ulaşmasını anlatırken esasen dilin insan anatomisi için ne denli büyük bir işleve sahip olduğunu da izleyicisine anımsatmayı ihmal etmiyor. Çocukken yaşadığı travmatik hadiseler neticesinde kendi dilini konuşmayı reddeden, zamanla anadilini unutan, bu nedenle de özel hayatında bir türlü düzen oturtamayan bir karakterin, devlet eliyle yalnızlığa hapsedilmesi aslında filmin en çarpıcı yönü. Yasaklanan bir dil ve onu takip eden geçmişten gelen korku birleştiğinde, sağlıklı bireyler yetişmesini nasıl bekleyebiliriz ki? İşte, Arada toplumumuzda sıklıkla karşımıza çıkan bu durumu, özgün ve kendine has bir şekilde ele alan, bunu yaparken de büyüsüne ortak eden bir film. Evet, film izleyicisine bol bol kahkaha attırıyor ama çocukluktan kalan kötü hatıraların, ilerleyen süreçte nasıl büyük yaralar açabileceğine ve geleceği yerle yeksan edebilme potansiyeline de geniş yer ayırarak Kürt sorununun özelinden farklı bir yaraya parmak basıyor.
Arada’nın bütününe göz attığımızda ise ne büyüleyici kadrajlar, ne de harikulade bir biçimin bizleri beklemediği aşikâr. Kaldı ki filmin sinematografik detaylara özen göstermek gibi bir derdi de yok. Ali Kemal Çınar, kamera yardımıyla modern ve absürt bir masalı, samimi bir şekilde anlatan ve bunu da günümüz yerli sinemacıları içerisinde en iyi yapan yönetmenlerden biri. Keza, Arada için onlarca methiye düzebiliyor ve filmin izleyeni içine çeken atmosferinden bahsedebiliyorsak bundaki asıl etmen yönetmenin tercih ettiği mizahi üslubu akıcı hale getirebilmesidir. Nitekim gücünü senaryosundan ve yeri geldiğinde izleyicisinin beynine mıh gibi işleyen diyaloglardan alan bir filmin, asıl cazibe merkezini içten anlatısının oluşturduğunu da dile getirmekte yarar var.
Filmi dikkate değer kılan başlıklardan biri de şüphesiz Osman. Ekranda gözüktüğü ilk andan itibaren izleyicinin yüzüne bir tebessüm yerleştiren ve samimiyetiyle gönülleri fetheden karakter, Ali Kemal Çınar’ın içten anlatısındaki en büyük yardımcı olarak öne çıkıyor. Nitekim Osman’ın doğal tavırları, hikâyenin mizahını doruk noktasına çıkaran ve atılan kahkahaları daha dişe dokunur hale getiren olguların başında yer alıyor.
Arada, dil problemini çarpıcı bir mizahla ele alan, izleyicisine anbean kahkaha vadeden ve bunu yaparken de politik alt metnini zihinlere nakşeden bir Ali Kemal Çınar masalı. Bir filmin başarılı olarak addedilmesi için teknik detayların yeri geldiğinde göz ardı edilebileceğini hatırlatan, izleyicisi ile kurduğu bağı, son dakikaya dek koruyan, eğlenceli ve bir o kadar da ders çıkarılması elzem olan hikâyesiyle fark yaratan Arada, son yıllarda gördüğümüz en özgün yerli sinema örneklerinden biri. Makul süresi, ajitasyona sırt çevirişi ve daha da önemlisi bir senaryo harikası oluşuyla muadillerinden ayrılan film, politik bir anlatının ziyadesiyle sempatik olabileceğini kanıtlamasıyla da fark yaratıyor.
Öteki Sinema için yazan: Polat Öziş
Güzel bir yazı olmuş teşekkürler polat öziş keyifle okudum genco filmini izleyemedim bu filmi de arada filmini de izlemek nasip olmadı merak ettiğim filmler ali kemal çınar bundan sonra ünlü oyuncularla çalışırsa filmleri daha çok ses getirebilir filmlerinin malesef fragmanlarını izleyebildim genco ve arada filmlerini aradım şu an hiç bir yerde yok.