29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ayağımın tozuyla sinemaya gidip izlediğim ilk yarışma filmi Serpil Altın’ın Bir Zamanlar Gelecek: 2121’i oldu.
Bu filme sempati duymak için bazı sebeplerim var, önden yazıp rahat edeyim. Tür sinemasının festivallerde gördüğü üvey evlat muamelesinden yıllardır sıkılıp kimi yazılarımda bunun altını çizdim.
BZG: 2121, festivallerde yarışmacı olmak, kıymet görmek için genç sinemacıların mecbur bırakıldıkları yaratıcılık baltası formülleri elinin tersiyle iten bir film ancak aşılması gereken tek duvar ön jüriler değil. Tür sineması, doğası gereği daha çok para harcanan alan.
Bakanlık bütçeleri ya da başka fonlar artık bir filmi kotarmaya yetmiyor. Bunun en büyük yan etkisi giderek küçülen hikayeler, silik rejiler, soluk anlatılar. Geçenlerde Twitter’da, “29. Altın Koza’nın ulusal uzun metraj bölümünde yarışacak 8 filmin 4’ü kadın sinemacıların eseri, gurur verici. Üzücü olan; bu 8 filmin bütçesini toplasak, Caddebostan’da bir daire parası etmiyor. Kültür bakanlığı yapım desteklerini arttırmalı, sinemamız kuruyor” diye yazmıştım.
Bu görüşümde ısrarcıyım ve belki de bu yüzden Serpil Altın, Korhan Uğur ortaklığından doğan Bir Zamanlar Gelecek: 2121 ilk ve en çok görmek istediğim filmdi. Festivallerde kadın yönetmen filmlerini izlemeye alıştık artık ama bilim kurgu çeken bir kadın sinemacı… İşte bu gerçek bir cesaret örneği.
BZG: 2121’de bilim kurgu sineması takipçilerinin iyi bildiği bir kıyamet sonrası hikayesi izliyoruz. İklim krizi ve kıtlık nedeniyle, 21. yüzyılın sonlarında dünya yaşanmaz bir hale gelmiş. Hayatta kalmayı başaran bir grup insan, yeraltında bloklar kurup orada yaşamaya başlamış. Biz bu dünyadaki bir aileye odaklanıyoruz. Anne-baba-çocuk ve büyükanne. Büyükbaba nerede diye sormayın, çocuk geldiğinde kıtlık kanunları gereği yaşamı sonlandırılmış. Şimdi anne yeniden hamile ve doğacak çocuk büyükannenin sonunu getirecek.
BZG: 2121 dar alanda kısa paslaşmalarla finale ilerleyen bir hikayeye sahip. Geleceğin dünyasındaki donuk karakterleri buluşturduğu (ya da diğerlerinden ayrıştırdığı) kısımlarda ikilemler üretiyor, karakterleri (kimi zaman bir köpek yavrusu ya da kediyi katalizör olarak kullanarak) çözüyor ve o hallerinden çıkan kararların sonuçlarını izletiyor. Büyükannenin geçmişle kurduğu ve itici güç olarak kullandığı bağ. Babanın sisteme onun açıklarını kullanarak uyum sağlama çabası, annenin doğurganlığını anlamlandırması, sisteme en uyumlu görünen kızın yani genç nesilin, sistemdeki en avantajlı konumunu kaybetmek pahasına annesine yönelmesi…
Tür sinemasının potansiyelini keşfeden bir sinemacı daha. Barış Atay’ın Aden’i gibi BZG: 2121 de sisteme takılmadan, sistem eleştirisi yapabilmek adına türün imkanlarını kullanıyor. Filmi izlerken yeraltındaki kapsül evleri, kentsel dönüşüm ucubesi rezidans daireleriyle benzeştirdim. Sistem (ya da modernite) bizi evlerden çıkarıp kümeslere sokma eğiliminde. Pandemi sırasında o kümeslerde insan ruhları paramparça oldu. Balkonsuz evlerde çürüdük. Ne farkı var ki? Gelecek çoktan gelmiş.
Serpil Altın, gelecekteki distopyaya geçmişten bazı feodal eklentiler yapmayı ihmal etmiyor. Genç nesilin (yeni hayat formunda) doğduğunda orta nesilin ölmesi, yeni hayatın orta nesilin ablasına teslim edilmesi ve ablanın, kardeşinin eşiyle evlenmesi Anadolu kırsalında sıkça rastlanan bir şey. Bir başka örnek ise kuyruğu sıkışan babanın, anneye “çocuğunu düşür” demesi, ona sormadan çare üretmesi. Bu da Anadolu kadınının yıllar yılı yaşadığı sıkıntılı durumlardan biri.
Gelecekte geçmişin izlerinin ya da alışkanlıklarının işi ne diye sorarsanız açıklayayım. Aslında medeniyet sandığımız gibi blok bir yapı değil ya da düşündüğümüz şekilde ilerlemiyor. Popülasyonu küçülttüğünüzde ya da genişlettiğinizde ortaya çıkan bazı durumlar var. Günümüzün şehir insanı için akrabası olmayan bir eş seçmek çok kolay ama küçük bir toplum yapısına, izole bir coğrafyaya geçtiğiniz anda yöntemler değişiyor. Bu sebeple yeraltındaki uygarlığın moderniteyi sömürmesine rağmen çekirdek aileyi oluşturan ve devam ettiren feodal alışkanlıkların geri dönüşünü yadırgamadım hatta hikaye için gerekli buldum.
Gelelim oyunculuklara… Yaşlı nesilin temsilcisi karakteri canlandıran Ayşenil Şamlıoğlu’nun oyunculuğu güçlü ancak bir parça tiyatral kalmış. Uzun repliklerde kıvamlı, seyircide duygu üreten bir performansı var. Orta nesilden anneyi oynayan Selen Öztürk rolünün hakkından geliyor, babayı oynayan Çağdaş Onur Öztürk ise filmin en başarılı oyunculuğunu izletiyor. Duygu geçişleri fevkalade. Genç nesili canlandıran Sukeyna Kılıç ise tip olarak çok uygun ancak oyunculuğu (ve tonlaması) biraz zayıf kalmış. Genel anlamda oyunculukları beğendim.
BZG:2121 kafada bir sürü soru balonu oluşturan ve gelecekte geçen bir hikayeden günümüz yaşamını sorgulatan bir iş. Filmle ilgili şikayetim filmden değil yetersiz gösterim koşullarından kaynaklanıyor. Yarışan filmlerin yaratıcıları da bundan yana dertlenecektir. Bu yıl perde ve ses sistemi yetersiz. Bir sürü önemli sekansta renk-ışık ve ses sorunları yaşandı ve film ‘yaralandı’.
BZG: 2121 kısıtlı mekanlarda, kısıtlı bütçeyle çekilmiş bir iş ama filmin duygusuna girdiğiniz anda sıkılmadan izleniyor. 92 dakikalık süresi de buna yardımcı oluyor. Serpil Altın’ı tebrik ediyorum. Risk almış, bütçe sorunlarını aşmak için kafa yormuş ve iyi bir hikaye yazmayı-çekmeyi başarmış. Bilim kurgu sinemasındaki bazı klişelere nanik yapan ezber bozanlar bile var. Nihayetinde, Serpil Altın amacına ulaşmış, jüriye ve seyirciye alışık olmadıkları tarzda bir film izletmeyi başarmış. Bir Zamanlar Gelecek: 2121 sadece farklı değil iyi de bir film. Yakaladığınız yerde izleyin.
Murat Tolga Şen – mtolgasen@gmail.com