Bu sene sekizincisi düzenlenen Sydney Underground Film Festivalinde merakla beklediğim filmlerden biri Andrew Leavold’un belgeseli The Search for Weng Weng idi.
Avustralyalı yönetmen Leavold, 1990’ların başında, korsan bir video kasetten izlediği, 1982 Filipin yapımı çakma James Bond filmi For Y’ur Height Only’nin gizemli yıldızı Weng Weng’in kim olduğunu öğrenmeyi bir hayat gayesi yapmış, aslen güzide janr filmlerine ev sahipliği eden Trash Video adlı dükkanın sahibi. Weng Weng’i bu kadar özel yapan niteliği ise sadece 80 cm civarında olan boyu. Ülkemizde de Cüce Ajan 00 adıyla gösterime girmiş olan bu film Leavold’u öyle etkilemiş ki hayatının sonraki 20 yılını Weng Weng’in izini sürmeye adamış.
2006 yılından bu yana, aralıklarla Filipinler’e giden Leavold, pek çok kişinin Weng Weng’i unutmuş olduğunu fark etmiş. Türkiye’de de olduğu gibi dönemin avantür filmleri kötü birer hatıra gibi unutulmuşlar, toplumsal hafızanın karanlık köşelerinde kaybolmuşlar. Fakat Leavold yılmamış ve Weng Weng’le çalışmış olan kurgucu Edgardo Vinarao’yu, ardından onunla çeşitli filmlerde oynamış rol arkadaşlarını ve yönetmen Eddie Nicart’ı bulmuş. Weng Weng’in kardeşine de ulaştıktan sonra, aksiyon filmlerinde yer almış dünyanın en kısa boylu aktörünün gizemli hikayesini yavaş yavaş çözmeye başlamış.
The Search for Weng Weng, gerilla sinemacılığın başarılı bir örneği. Leavold’un video dükkanını çeşitli kereler ipotek altına alıp (en sonunda maalesef dükkanını kaybetmiş) finanse ettiği film, hayli küçük bir ekiple, kısıtlı imkanlarla çekilmiş. Çekimler süresince Leavold, Filipinler’in ücra köşelerinde, yoksul mahallelerinde olduğu kadar dış dünyaya kapalı zengin ortamlarında da geziniyor. Eski cumhurbaşkanı Ferdinand Marcos’un eşi Imelda’nın doğum gününe gidiyor, örneğin ve onunla Weng Weng hakkında konuşuyor.
Weng Weng’in filmlerini istismar sineması kategorisinde anmak mümkün. James Bond/casus filmlerinin popülaritesini kullanan ve 80 cm boyunda bir adamı başrole yerleştirerek – onun içinde olduğu aksiyon ve erotizm dolu sahneler çekerek – seyirci toplamaya çalışan yapımlar bunlar. Fakat istismar burada iki taraflı işliyor. Leavold, Weng Weng’i (gerçek adı Ernesto de la Cruz) yoksul ailesinden alarak evlat edinmiş ve onu filmlerde oynatarak kazanç elde eden Caballes çiftinin Weng Weng’e hiçbir zaman ödeme yapmadığını öğreniyor. For Y’ur Height adlı filmi 1982’de Cannes film festivalinde milyon dolarlık bir dağıtım anlaşması imzaladığında dahi bu durum değişmiyor. Weng Weng filmlerde hoşça vakit geçirip karın tokluğuna çalıştıktan sonra Caballes çifti tarafından terk ediliyor ve 35 yaşında, yarı yatalak bir biçimde aile evinde hayatını kaybediyor.
Leavold, bu küçük adamın öyküsünü tutkuyla anlatıyor. Gülerek, dalga geçerek izlediğimiz istismar filmlerinin kartondan bir karakterinin ardındaki insanı bulup gösteriyor bize. Yoksul bir mahalleden çıkıp Uluslar arası bir şöhreti kısa bir süreliğine yakalayan, sonra aynı yoksul mahallede ailesinin, komşularının ve civardaki çocukların sevgilisi olarak hayatını noktalıyor. O kadar seviliyor ki, onda bir azizlik mertebesi bulanlar – dokunuşuyla kendisini iyileştirdiğini söyleyenler bile oluyor. Leavold, bu filmle Ernesto’ya itibarını iade ediyor.
“Kötü” filmlere ve toplum tarafından unutulmuş aktörlere olan bu tutkusuyla bana rahmetli Metin Demirhan’ı hatırlatan Leavold’la, filmi hakkında söyleştik:
Can Yalçınkaya: Weng Weng’in filmlerinden ilk ne zaman haberdar oldun ve onun hakkında bir film çekmeye nasıl karar verdin?
Andrew Leavold: İnternet öncesi karanlık çağlardaydık. FOR Y’UR HEIGH ONLY’nin 9. nesil korsan bir kopyasına rastladım ve öyle sanıyorum ki, tas saçlı, beyaz takım elbiseli, karateci, cüce bir Bond’un Hawaii tişörtlü ve 70’ler pornosu bıyıklı bir grup kötü adama giriştiğini görünce beynim patladı. Transandant, absürd ötesi bir deneyimdi. Aynı zamanda, vakit kaybetmeden özdeşleştiğim yıldızında ele avuca gelmez, soyut bir his vardı. O anda, onun hakkında öğrenilecek her şeyi bulmayı hayatımın amacı haline getirdim.
Bu olay 90’ların başında yaşandı ve yirmi yıldan uzun bir süredir HALA gizemli Weng Weng hakkında yeni şeyler öğreniyorum!
CY: 80 cm’lik boyundaki Filipinli bir aktörün uluslararası aksiyon filmi yıldızlığına ulaşan hikayesi hakkında bize biraz bilgi verebilir misin?
AL: Weng Weng’in küçük ebatlı ve kısa ömürlü (kelimenin tam anlamıyla!) global bir fenomen olmasında Filipinler’in eski First Lady’si Imelda Marcos’a teşekkür edebiliriz. 1982’de düzenlediği Manila Uluslararası Film Festivali, dünyaya Filipin filmlerini satmak için tasarlanmıştı – ironik bir şekilde, satan tek film Filipinlerin en saçma filmi FOR Y’UR HEIGHT ONLY oldu. Bu film her yere gitti – o kadar ki elimde Türkiye’den bir afişinin röprodüksiyonu, Pakistan’dan Finlandiya’dan, Orta Doğu’dan vs materyaller bile var…
Imelda’yı belgesel için bulmamın temel sebebi buydu. Filipinler’in tarihindeki en kötü şöhretli karakterlerden biri olmasının yanısıra, kaderi Weng Weng’le sonsuza kadar birleşmiş durumda. Bizim filmimiz sayesinde!
CY: Sence Filipinler’de 1970’ler sonu ve 1980’ler başındaki politik ve kültürel iklim Weng Weng’in başarısında etkili oldu mu?
AL: Kesinlikle. Filipinler’den 60’lardan 90’lara çıkan filmlerin çoğu aksiyon temelli, akrobasi odaklı avantür ya da avantür-komedilerdi.
Bu filmlere “Goon” (Fedai) filmleri deniyor – Contrabida (“süper-kötü”) tarafından kahramanı dövmesi için kiralanan takım elbiseli goriller ordusundan gelen bir tanım. Filipinler’de aynı basit, görkemli biçimde aptal formülü takip eden bu Goon filmlerinden BİNLERCE var ve çoğu da artık kayıp statüsünde.
Weng Weng, bu binlerce filmdeki kahraman tipine denk düşüyor, ama onun minyatürleşmiş bir hali. Fakat aynı zamanda, Marcos ailesinin onu gerçek bir gizli ajan yapması sayesinde tüm aksiyon sahnelerini kendisi canlandırabiliyor ve gerçek .25 kalibrelik silahını prop olarak kullanabiliyor! Dünyanın başka neresinde bu öğeler bir araya gelip Weng Weng gibi bir karakter yaratabilir ki? SADECE Filipinler’de olabilecek bir şey bu!
Ayrıca, Weng Weng filmlerinin çekildiği döneme bakarsan, Filipinler yeni yeni 10 yıllık bir sıkıyönetim döneminden çıkıyordu. Herkesin fena halde gülmeye ihtiyacı vardı. Weng Weng ulaşılabilir bir neşe kaynağı oldu. Korkunç şekilde uzun ya da kısa, şişman ya da sıska, çirkin, dişlek kişiler, Filipinler’de ideal komedi yıldızları olur.
CY: Weng Weng’in casusluk macerası ilginç. Bu konuda aktarabileceğin herhangi bir bilgi var mı?
AL: Sadece Weng Weng’in kardeşinden ve yönetmenleri Eddie Nicart ve Dante “Boy” Pangilinan’dan gelen ikinci el hikayeler var. Ama herkes onun casusluk eylemlerinin numaradan, promosyon amaçlı olmadığı konusunda hemfikir… Gerçekten de, Weng Weng’in yapımcısı Cora Caballes ve Başkan Marcos’la akraba olan, Manila’nın korkulan teşkilatı Metrocom’un başı General Olivas tarafından eğitilmiş. Ateşli silahlar, paraşütçülük, ve diğer her şey.
Gerçek görevlere gelince… onlar hala gizli bilgi statüsünde!
CY: Acayipmiş! Weng Weng’in aktörlük kariyeri neden bitti?
AL: Filmlerinden gelen gelirin azalması – ne yazık ki, o gerçekten de uzun ömürlü bir yıldızdan ziyade ilginçlik olsun diye filmlerde oynatılmış biriydi – ve yapımcısı Cora Caballes’in politikaya atılması. Weng Weng eski mahallesine geri gönderildi ve genç yaşta hastalanıp hayatını kaybetmeden önce yoksulluk içinde unutularak yaşadı. Belgeselden çok fazla detay vermek istemiyorum, ama son günleri – özellikle yıldızlığının görkemli günleri düşünüldüğünde – gerçekten yürek burkuyor. Weng Weng’in bilinen son fotoğrafındaki şişman, kel ve sağlığı bozuk görüntüsü insanın aklından çıkmıyor.
CY: Belgeselden ver gösterim sonrası yapılan söyleşiden gördüğüm kadarıyla, Weng Weng’in ve hayatta kalan ailesinin hikayesine bir hayli bağlanmışsın. Bu filmin içeriğini nasıl etkiledi?
AL: Elbette nesnelliği korumaya çalışıyorsun, ama Weng Weng’in çektiği çilelerden kişisel olarak etkilenmemek çok zor. Hikayenin iyice derinlerine indiğinde, ailesi tarafından neredeyse evlat edinildiğinde, ve Weng Weng’in yeğeninin oğlunun oğluna vaftiz babası olduğunda, işlerin normale dönmesi mümkün değil! Nihayetinde, bu filmdeki her detayı yerleştirmek yedi yıl sürdü ve Weng Weng’in izleyicinin kalbinde ve zihninde yeniden hayat bulmasını sağlayan da bu oldu.
Her zaman söylüyorum, eğer bu filmi çekmek yedi yıl sürmeseydi ve film önce Machete Maidens Unleashed’e [Filipinler Sineması hakkındaki bu belgeseli, Leavold’dan Mark Hartley devraldı -Can] ve oradan tekrar The Search…’e dönüşmeseydi çok daha yüzeysel bir sonuç elde ederdik.
CY: Gerçekten Weng Weng’in birkaç filmde çıkmış ilginç bir tipten ziyade bir insan olarak portresini çizme konusunda başarılı olmuşsun. Film çekimi sürecinde, en sevdiğin an hangisiydi?
AL: En sevdiğim an, tek bir tane mi? Seçmek imkansız! Filipinler’e sekiz sene boyunca yaptığım ziyaretlerden oraya dahil oluşumun dereceleri değişti.
CY: Peki, ilk üç olsun?
AL: Tamam, ilk üç.
Weng Weng’in mezarına ilk ziyaretim.
İki, ölmüş olan aksiyon yıldızı Fernando Poe Jr’ın İkinci Gelişini müjdeleyen dini delilerle dolu bir yerleşkede mahsur kalmak. O gece kameralar kayıtta değildi!
CY: Tüh be!
AL: Üç, belgeseli Weng Weng’in doğduğu evin önünde, ailesine ve akrabalarına gösterdikten sonra onlarla beraber sarhoş olmak ve Unida Sokağının hikayelerini dinlemek.
Filipinler’de geçirdiğim her an da burun farkıyla dördüncülüğe yerleşir.
CY: Çok sağol. Bize bir sonraki projenden biraz bahseder misin?
AL: Şu anda hala yapımcı arayışındayız, o yüzden fazla detay veremiyorum. Ama uçlardaki sinemayla ilgili bir belgesel projesi olduğunu söyleyebilirim. Daha geniş kapsamlı ve inceleyeceği kültürlerin karanlık kalplerine inen bir belgesel.
Ve Türkiye’nin kesinlikle radarımızda olduğunu söyleyebilirim!
CY: Merakla beklıyorum! Son olarak, Türkiye’deki okurlarımız The Search for Weng Weng’i nerede izleyebilirler? Oradaki festivallerde gösterilmesi gündemde mi?
AL: Bu yıl bitmeden filmin DVD’si çıkacak. Ondan önce veya sonra filmi Türkiye’de göstermek üzere bir davet alırsam, kabul etmekten mutluluk duyarım. Kilink’in memleketini ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.