Ankara’dan Çekilen Sinemacılar: Biz Bu Filmi Daha Önce Görmüştük!

11 Ekim 2023

Altın Portakal kriz yaratmaya devam ediyor. Tarihte de böyle olmuştur; Antalya’da ya da İstanbul’da yaşanan sansür skandallarının alevi mutlaka Ankara’ya sıçrar.

Ankara’nın film festivali 34 yıllık köklü bir organizasyon. Bu festivali düzenleyenlerin, yani sevgili İrfan ve İnci Demirkol’un sinema sevgisinden bir kez bile şüphe etmedim.  Antalya gibi kimin eline geçtiyse onun oyun bahçesi haline gelen organizasyon da değildir Ankara Film Festivali.. Eleştirmeninden yapımcısına, sektörü kapsar-kollar ama nedense sinemacılarımız bu festivali gözden çıkarmaktan çekinmezler. Sebebini aşağıdaki satırlarda açıklamaya çalışacağım ama uzun lafın kısasını baştan yazayım; akçeli işler bunlar!

Bu yıl 34’üncüsü düzenlenecek Ankara Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’ndaki filmlerden ikisi ön jüri kararı açıklanmadan, üçü ise yarışma filmleri duyurulduktan sonra seçkiden çekildi.

Yarışma seçkisi açıklandıktan sonra çıkanlar, Cemil Ağacıkoğlu’nun Son Hasat’ı, Kıvanç Sezer’in 8×8’i ve Nehir Tuna’nın Yurt filmi… Cemil Ağacıkoğlu hiçbir zaman favori yönetmenim olmadı ancak Kıvanç Sezer ve Nehir Tuna’nın filmleri yarışmanın favorileri arasındaydı. Filmlerin çekilme gerekçeleri ise “festival stratejisinde gittikleri değişiklik” olarak açıklandı. Ön jüri kararı açıklanmadan önce çekilen, bu yüzden ismini anmadığım iki filmin ve bu üçünün ortak bir özelliği var. Bu filmler, Türkiye prömiyerini Kanun Hükmü filmine uygulanan sansür ile gündeme gelen ve festivalin iptaline varan 60. Antalya Altın Portakal’da yapacaktı. Tesadüf mü?

Bakın ben size işin aslını yazayım; evet, Muhittin Böcek Altın Portakal’ı iptal etti, Ahmet Boyacıoğlu ve ekibini kovdu, ancak şehrindeki sinemaseverlerin yerel seçimlerde bunu cezalandıracağının da farkında. Bu Altın Portakal krizi başkanlıktan edebilir. Bu endişeyle bir karar verildi, Altın Portakal 2023 bitmeden yapılacak ama Necla Demirci’nin Kanun Hükmü filmi yine seçkide olmayacak çünkü muhtemelen belgesel yarışması iptal edilecek. Sinemacıları yarışmaya nasıl ikna edecekler? Basit! Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nın ödül miktarı arttırılacak. Düşünülen rakamı da biliyorum ancak şu an yazmam. Geri kalan maliyetlerin kısıldığı, dışarıdan az sayıda konuğun çağrıldığı, Antalyalıları memnun edecek bir organizasyon şeması düşünülüyor.

Başkanın, “Başka bir ekiple festivali mutlaka yapacağız” haberi sinemacılara da gitti. Altın Portakal’ın büyük ödülünden olmamak için “festival stratejisi” diye bir şey uydurup Ankara Film Festivali’nden, hem de adaylıkları açıklanmışken çekildiler. Ankara’da yarıştıkları takdirde Antalya’nın prömiyer şartına takılacaklarını düşünerek yaptılar bunu.

Evet sanırım anladınız, sanat yapıyoruz-alkışlıyoruz güya ama meselenin özü yine para arkadaşlar. Festivallerin de bir ekonomisi var ve formül basit: En akçeli ödülü hangi festival veriyorsa sinemacılar o tarafa yöneliyor.

Onları da anlıyorum, para olmadan film çekilmiyor. Festival filmi dediğin bir kelebek ömründe yaşıyor. Festivalde yarış, birkaç bin seyircin olsun, şansın varsa akçeli ödül kazan, 2 kopyayla yalandan vizyona gir, 5-6 ay bekle, dijital hakları Mubi’ye sat, bitti gitti. Yeni bir film çekip çekemeyecekleri soru işareti, çünkü Türkiye bir ilk yönetmenler mezarlığı

Hafızanızı biraz tazelemek istiyorum. Hatırlayın, 2014 yılında Altın Portakal’da yine bir belgesel yüzünden sansür krizi yaşanmış ama bir sinemacı bile filmini çekmemişti. Çünkü 2014 yılında verilen 350 bin TL’lik büyük ödül 150 bin USD ediyordu. Şimdiki parayla 4 milyon TL… Kimse bu paradan olmak istemedi, alan savaşı vereceğiz diyerek bizi bile kandırdılar ama yalandan bir protesto metniyle durum idare edildi. Antalya sahillerinde güneşlenerek savaştık, döndük!

İddia ediyorum; Altın Portakal bu yıl en iyi filme 3-4 milyon TL ödül verseydi, bu yıl da kimse filmini çekmezdi.

Bu iddiamın ispatı da yıllar öncesinden geliyor. Sinemacıların hem festival yönetimiyle hem de Kültür Bakanlığı ile kavga etmelerine yol açan 34. İstanbul Film Festivali macerasını hatırlıyor musunuz?

O yıl, tam da festivalin düzenlendiği zamanda TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nden İKSV’ye bir yazı gönderildi. Türkiye’de üretilen ve kayıt tescil belgesi olmayan filmlerin gösterilmesi halinde hukuki yaptırım uygulanacağı belirtildi. İktidar tarafından PKK propagandası yapmakla suçlanan Bakur’un eser işletme belgesi yoktu.

İKSV, bu belgeye sahip olmayan filmlerin İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilemeyeceğini açıkladı ve Bakur’un gösterimi gerçekleştirilemedi.

Kriz büyüdü. Festival programında yer alan 22 filmin yönetmen ve yapımcıları, “Festivallerde gösterilecek yabancı filmlerden istenmeyen bu belgelerin yerli yapımlar için bir zorunluluk haline getirilmesini kabul etmiyoruz. Bunu bir baskı ve sansür olarak nitelendiriyoruz.” açıklamasıyla filmlerini İstanbul Film Festivali’nde göstermeme kararı aldı. Ortalık karıştı, kapanış töreni iptal!

O yangının ateşi yine Ankara Film Festivali’ne sıçramıştı. Ankara jürisi “bütün filmleri birinci ilan ederek” görevi bırakmış ve yine bir sürü film, yapımcının-yönetmenin inisiyatifi ile gösterim programından çıkmıştı.

Aynı yıl eser işletme belgesi mecburiyeti ortadan kalkmamışken yani Ankara Film Festivali’ne reva görülen protestonun devam ettirilmesi gerekirken 22. Adana Altın Koza Film Festivali ulusal yarışma filmleri açıklandı. Sinemacının sansür karşıtlığı Adana güneşi altında eriyen bir dondurma gibiydi. Altın Koza’da yarışan filmlerden bazıları, İstanbul’da ve Ankara’da “belgesellere ve kısa filmlere eser işletme belgesi istendiği için” protesto eden ve yarışmadan-gösterimden çekilen filmlerdi.

Ne değişmişti, hiçbir şey ama ortada kocaman bir para ödülü vardı! O günden beri ister istemez meseleye hep buradan bakıyorum.

Şimdi, Altın Portakal yeniden yapıldığında daha önce filmlerini çeken sinemacıları yine orada göreceksiniz. Sadece bunu değil, eserle değil de tavırla muhalif olmanın havası kaçan bir balon gibi tuhaf sesler çıkararak sağa sola yalpaladığını da göreceksiniz ama unutturacaklar, unutacağız.

Bana sorarsanız, Altın Portakal’ın ayıplarına yeni bir tane daha eklendi. Festival tüzüğündeki prömiyer şartı bu yıla özel uygulanmayıp sinemacıların Ankara Film Festivali’nden çekilmesinin önüne geçilebilirdi ama öyle olsa ne olacak; sansür ayıbı olduğu gibi duruyor!

Murat Tolga Şen – murattolga@gmail.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Devlet Sinemayı “Nasıl” Destekler?

Sinema Destekleme Kurulu’nun sinema filmlerini destekleme kriterlerini, geçtiğimiz günlerde açıklanan
blank

Film Festivalleri Ne İşimize Yarar?

Ülkenin hali meydanda, kültür sanat organizasyonları himaye edilmeye muhtaç. Film