Bir felaket filminden ziyade, hafta sonunda mavra için bir araya toplanmış bir grup petrolcü abazanın dış uzay etkinliği olarak değerlendirilebilecek olan Armageddon; özellikle benim mensubu olduğum jenerasyona Aerosmith, Journey, ZZ Top, Bob Seger ve Patty Smith gibi isimleri tanıştırması açısından oldukça eğlenceli bir soundtrack albümüne sahiptir.

blank

Elbette hemen hemen her Michael Bay – Jerry Bruckheimer ortaklığında olduğu gibi meselenin trajik boyutunu, ABD Başkanı’nın iç bayıcı konuşmasına veya evlat sevgisi müessesesine bambaşka bir boyut katan Henry Stanford’un insanı kaşındıran kelamlarına tepiştiren Bay; imkânları el verdiğince kadrosundaki yıldız (ya da bir kısmı sonradan yıldız olacak) isimlerin namına abanarak, ortaya pre apokaliptik bir ergen eğlencesi çıkarıyordu. Tam da bu sebeple, geçtiğimiz yüzyılın son sinemasal rezaletleri arasında anılan Armageddon; ilginç bir biçimde “suçlu zevkler” arasında yer edinebilecek ölçüde de eğlenceli sayılırdı. Filmin eğlencelik hale gelmesinin asıl sebebiyse; Aerosmith’in tartışmalı oscar adaylığına vesile olan “I Don’t Want Miss A Thing”ine tamamen zıt biçimde eğlenceli hitler barındıran soundtrack albümüydü!

Yine alışıldığı üzere hareketli ve hararetli bir Bruckheimer yapımı söz konusu olduğunda, her ne kadar ayrı ayrı değerlendirildiğinde birer cevher kıvamında olsalar da “bu filmin bu sahnesinde ne işi var?” sorusunu soracağımız bir dolu hit var karşımızda! Günümüzde öğrenci kısa filmlerinde bile terk edilmeye başlanan bu mantığın, o dönemde onlarca milyon dolar harcanan multi milyon dolarlık bir projede eritilmeye çalışılması hem acınacak ölçüde zevksizlik kokan hem de filmin ulaşmayı hedeflediği mizah çıtasından çok daha komik bir meseleydi! Örneğin, dönemin felaket filmlerinin vaz geçilmez mekânı olan cefakar metropol Manhattan’ın tepesine gök taşları yağarken; birkaç saniye duyma şerefine eriştiğimiz Journey imzalı unutulmaz hit “Remember Me” ya da bir striptiz kulübünde çalınabilecek en son şarkı olarak düşünebileceğimiz Aerosmith silsilesi “What Kind of Love Are You On?”, filmin müzikal derlemesinin pek de şuurlu bir biçimde bir araya getirilmediğinin ispatı gibi sanki! Bunun için teşekkür etmemiz gereken isim ise; bu ilginç seçkiye imza atarak bizleri dumur eden Diane Warren’ın ta kendisiydi!

Film ile film müziklerinin ayrı tellerde zıplaması mefhumu bununla da sınırlı değildi elbette! Hemen hemen her Bruckheimer filminde, tamirat – tadilat sahnelerinin gedikli parçası olan yine Aerosmith imzalı “Sweet Emotion”a (Bakınız Pearl Harbor, hangardaki uçak modifiyesi) ne demeli?

Neyse ki filmin girizgâhında tepe kamerasıyla seyre daldığımız Manhattan görüntüsüne eşlik eden Jon Bon Jovi’nin pek az bilinen cevherlerinden biri olan “Mister Big Time” gibisinden hoş sürprizlere de ev sahipliği yapıyordu bu müzelik soundtrack albümü.

Esas oğlanımız A.J.’in, mekiğe gitmeden evvel sevdiceği Grace’i kucağına alıp mırıldandığı, kısa süre içerisinde filmin bütün zıpçıktı karakterlerinin katılımıyla adeta Coca Cola reklamı kıvamına gelen Chantal Kreviazuk imzalı “Leaving On A Jet Plane” albümün en kayda değer güzellemelerinden biriydi.

İlerleyen yıllarda Kreviazuk hanım kızımız ile gönül ilişkisine başlayarak “bu albüm acaba bir aile şirketinin ürünü mü?” diye şüphelenmemizi sağlayan Raine Maida’nun grubu Our Lady Peace’in, filmin hiçbir yerinde duyamadığımız parçası “Starseed”, Patty Smith imzalı “Wish I Were You”, ZZ Top’un bir noktadan sonra kafa yakan hiti “La Grange”ı ve tabi albümdeki diğer tüm isimler ve şarkılarla konsept anlamda hiçbir bağı bulunmayan Bob Segel imzalı “Roll Me Away”, ayrı ayrı değerlendirildiklerinde bizleri mest eden seçeneklerdi.

Gel gelelim üç parçayla albümün ağırlık merkezini oluşturan Aerosmith’in kısa sürede ağızlara dolanan balladı “I Don’t Want Miss A Thing”i ile dinleyiciye kapılarını açan albüm, o dönem pek bir meşhur olan Televole hitleriyle tıkıştırılmış illegal toplama albümlerin konseptinden pek de farklı görünmüyordu.

Hatta Televole programlarının, magazinel habere cuk oturan müzikleri bulup, kullanma konusunda, Bruckheimer gibisinden bir sinema simsarının yapımcılığını üstlendiği böyle bir filmlerden daha başarılı olması da ilginçtir. Yine de 1999 yılında Razzie ödüllerinin hemen hemen her kategorisinde karşımıza çıkan Armageddon’un, En İyi Şarkı dalında Oscar adayı olmasının yanı sıra aynı şarkıyla yılın en kötüleri arasında seçilmekten de kıl payı kurtulması bizlere sinemanın ne çeşit bir mucize olduğunu bir kere daha hatırlatacak niteliktedir.

blank

Fatih Yürür

İlk sinema deneyimi, bir Stephen King uyarlaması olan “Geri Döndüler” olmuştur. Yazmaya başladığı dönem ise aslen lise yıllarıdır. Saçma sapan korku hikayeleri kaleme almaktadır ve asıl amacı bir gün bunları görselleştirebilmektir. Çeşitli platformlarda oyun incelemeleri ve film eleştirileri yazar. Yaratmış olduğu RüyadaM adında bir animasyon ve çizgi hikaye karakteri bulunmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Mad Max: Fury Road Soundtrack

Mad Max’i izleyip de herhalde Immortan Joe’nun savaş kafilesi arasındaki
blank

Son 35 Yılın En Kötü 10 Film Şarkısı

Hani bazı şarkılar vardır, sevmediğiniz bir filmi daha da çekilmez