Eylül ayında yazı yavaştan uğurlarken, sonbahara kapısını aralayan mevsim, nostaljik bir şekilde aklıma Aşk-ı Memnu dizisini getirdi bu hafta. Malum her yaz Aşk-ı Memnu’nun tekrar bölümleri ekranlarda yerini alıyor ve bu durum neredeyse Türk televizyon izleyicisinin hayatında bir ritüele dönüşmüş durumda. Nebahat Çehre, Selçuk Yöntem, Zerrin Tekindor, Rana Cabbar, Kıvanç Tatlıtuğ, Hazal Kaya, Nur Fettahoğlu ve Beren Saat gibi güçlü ve ünlü bir oyuncu kadrosunu bünyesinde barındıran dizi, hepimizin de bildiği gibi bir Halit Ziya Uşaklıgil uyarlaması. Romanın dizi uyarlaması, iki kadın senarist Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu tarafından başarılı bir şekilde modern dünyaya aktarılırken; 1901’de kitap olarak yayımlanan eserdeki toplumsal, ekonomik çatışmalar 2000’li yıllara başarı ile adapte ediliyor. Osmanlıdaki değişimin yerini dizi uyarlamasında tüketim toplumu alırken, romandaki sınıf çatışması kapitalist düzende devam ediyor. Olay örgüsü, karakterler, mekan ve çatışmalar gibi romana ait unsurların neredeyse birebir uyarlandığı dizide, Halit Ziya Uşaklıgil tarafından kurgulanan bir tür satranç oyununa benzeyen stratejik anlatı yapısı da korunuyor.

Huzinga oyunun toplumsal işlevlerinden bahsederken “bazı görüşlerin oyunun kökenini hem egemenlik kurma arzusu hem de yarışma ihtiyacı içinde bir şey yapabilme, bir şeyi belirleyebilmeye yönelik olduğunu” belirtir. Aşk-ı Memnu, seyircisini anlatısının içinde egemenlik kurma ve yenme üzerine kurulu olan bir oyunu izlemeye davet ediyor. Bu oyunda, oyunun içinde kalabilmek için her bir oyuncunun, taşlarını doğru ve avantajlı yerlere yerleştirmesi, planlı ve dikkatli hareket ederek rakibinin oyun stratejisini çözebilmesi gerekiyor. Böylelikle oyuncu, rakibinin hareketlerini kısıtlayabilecek ya da gücünü azaltabilecek ve böylelikle onu oyun dışı bırakabilecek ve hatta yerinden ettiği taşın bulunduğu kareye kendi taşını yerleştirebilecektir. Aşk-ı Memnu rakibin elinde ne olduğunu anlayabilmenin yolu olarak gözetlemeyi bir strateji olarak sunuyor. İhtiyaçları olan bilgiye ulaşmak için sürekli birbirlerini izleyen dizi karakterleri, bazen Katya gibi ispiyoncular kullanırken, bazen de kapı dinliyor/dinletiyor, hatta casus bile tutulabiliyorlar. Bu oyun sırasında oyuncular hem kendilerini hem de karşısındaki rakiplerini duygusal ya da fiziksel anlamda güç, cesaret, sabır, beceri gibi unsurlarda sınarlarken, dizi bu vesileyle her bir karakterin oyunda kalmaya çalışırken yaşadığı krizleri, hayal kırıklıklarını, geçici galibiyetleri, neşeleri, zaferleri ya da yenilgileri seyir keyfi olarak izleyicisine sunuyor.

Dizide gözetleyen kişiyi de içine alarak kurulan kadraj, o kişinin nereye baktığının, neyi anlamaya çalıştığının ve hatta hangi önemli bilginin öğrenildiğinin görülmesi ya da tahmin edilmesi üzerine kuruluyor. İzleyici, karakterler arasındaki bu stratejik oyuna şahit olurken, karakter ile kamera aracılığı ile de özdeşleşiyor. Seyirci, görmeye dayalı bir hazzı yaşarken, diğer yandan da izlendiğinden habersiz nesne (karakter) ile mutlak bir hakimiyet hissine kapılıyor.

İzleyicinin karakterler ile özdeşleşmesi melodram evreninin inşası ile olanaklı kılınıyor. Yerli melodramlardaki iki kutuplu dünyanın aktarıldığı Aşk-ı Memnu dizisi ahlaki referanslara sırtını yaslayarak iyiler ve kötüler, zenginler ve yoksullar, kadınlar ve erkekler, yalanlar ve gerçekler, aldatanlar ve aldatılanlar arasındaki gerilime odaklanıyor. Anlatı yapısında aşkın imkansızlığı, insanın yalnızlığı, masumiyetin yitirilişi, ilahi adaletin tecelli oluşu, kaderin kaçınılmazlığı gibi unsurları abartılı bir duygu durum hali içerisinde anlatan dizi, karakterlerin çektikleri acıları, kadersel olarak yaşamak zorunda kaldıkları durumları ve içlerinden bir türlü çıkamadıkları krizleri anlatırken inşa ettiği çatışmanın büyüklüğü ile izleyicisini de duygusal olarak sarsmayı başarıyor. Zaman zaman geç kalmışlık duygusu, zaman zaman kaybetmişlik/yenilmişlik duygusu zaman zaman da geçmişe dönme arzusunun eklendiği duygu durumuna yeniden yinelenen çatışmalar eşlik ederken her bir karakterin oldukça trajik yaşamları da karakterlere daha fazla acınması, daha fazla öfkelenilmesi, daha fazla sevinilmesi gibi seyirciye ait duygu durumunu etkiliyor. Örneğin çocuk yaşta annesini kaybetmiş Nihal, kimsesiz Matmazel, gözleri önünde babasını yitiren Bihter, hem öksüz hem de yetim olan Behlül bu melodramatik evrenin trajik özneleri olarak karşımıza çıkıyorlar.

Hal böyleyken, bu karakterlerin acıları, korkuları, kaçış nedenleri bilinirken, karakterlerin gözleri ile görmek, gördüklerine dayanmak ve gözyaşları içerisinde katlanmak ve susmak zorunda kaldıkları durumlar, yakın çekim ile izleyiciye gösterilirken, seyirci de onlarla çok rahat özdeşim kurabiliyor. Karşılıksız aşk ile imkansız aşkı anlatısının merkezine yerleştiren dizide aşıklar divan edebiyatının karakterleri gibi aşk derdiyle günden güne sararıp soluyorlar, bu uğurda yaşamlarından dahi vazgeçebiliyorlar. Örneğin Nihal çocukluk aşkı olan Behlül’ün nişanında yüzük tepsisini tutarken, acılar içinde gözyaşı döküp, bu anı görmemek için gözlerini kapatmayı tercih ediyor; Bihter, Behlül’ün Nihal’e olan aşkının gerçekliği karşısında eriyor, “ölüyorum…” diye ağlıyor; Beşir Nihal’e olan aşkının imkansızlığını bilmesine rağmen, bu acı ile simgesel anlamda intihar ediyordu.

Aşk-ı Memnu’da dile gelmeyen, kamera aracılığı ile görünür kılınırken, melodram dünyasına ait ifade blokajı dizinin duygu dünyasını inşa eden bir unsur olarak anlatıya ekleniyor, bu hal melodramatik etkiyi daha da arttırırken karakterin acısına izleyiciyi de ortak ediyor. Karakterlerin söylemek istediklerini söyleyememeleri, acılarını içlerine atmaları ya da yanlış anlaşılmaları ve kendilerini ifade edemeyişleri, acılarının daha da körüklenmesinin nedeni olurken, bu durum bazen onları utanç duygusu ile de baş başa bırakıyor. Bu anlarda yakın çekim ile gösterilen karakterlerin acı dolu yüzleri ve bu görüntüye eşlik eden dramatik tema müziği, üstüne üstlük aynı çatışmaların tekrar ve tekrar başa sarma hali ve bir türlü sonuçlanmayışı, duygunun daha da yükselmesini sağlıyor. Modern öznenin gerçek yaşam (gerçeklik ilkesi) ile arzuları (haz ilkesi) arasındaki ontolojik bölünmesini ortaya çıkaran bu sahneler, aslında öznenin kırılgan, hassas, incinen yapısını da seyircisine göstererek buna dair ipuçları veriyor. Aşk-ı Memnu bu hali ile ruhların savaşını kamera aracılığı ile görünür kılıyor.

Bihter ve Behlül arasında başlayan oyunun hazin bir sonla bittiği dizi, kamerayı koyduğu konum itibarı ile yarattığı rüya etkisi ile melodram evrenine ait hırs, beklenti, hayal kırıklığı, öfke, rekabet, aşk, tutku, erotizm, arzu gibi duyguları gözler önüne sererken aynı zamanda da güç savaşlarının bazen tuhaf, bazen anlaşılmaz, bazen tekinsiz, bazen de karanlık ve tehlikeli olasılıklarını da gözler önüne seriyor. Ancak bireysel arzu ve talepleri yok ederek aile kurumundan yana tavır alan dizi, “Sen Bihter Ziyagilsin’in aptallık etme”, “Beni kaybetmeyi göze alabiliyor musun? Beni beni Bihter’ini…”, “Behlül kaçar”, “Ölüyorum anlasana, gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar…” gibi diyalogları ile hatırlanırken, bireysel taleplerin karşısında ailenin birlik olarak engelleri aşacağına dair inancı yerleştiriyor. Bihter’i bu ahlaki yapı içerisinde cezalandırdığı için pek çok izleyici açısında da tatmin edici bir sona da ulaşmıyor görünüyor.

blank

blank

Zehra Yiğit

Zehra Yiğit, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra doktora eğitimine Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı bölümünde devam etti. Oxford Üniversitesi ve Novisad Üniversitesi'ne Visiting Researcher olarak giden Yiğit, İtalya, Portekiz, Sırbistan, Gürcistan, İngiltere gibi pek çok ülkede ders ve seminer verdi, proje ortaklığı yaptı. Yiğit, şu an Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölüm Başkanı olarak görevine devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Under the Dome Dizisi Yeni Lost mu Olacak?

Çağımızın en usta kalemlerinden Stephen King’in 1100+ sayfadan oluşan eseri
blank

8 Bölümlük Bir Film: The Night Of

Sinematografisi, karanlık atmosferi ve detaycılığıyla izleyen herkeste hayranlık uyandıran The