Manga ve animenin tanrısı sayılan Tezuka Osamu’nun 1951 yılında çizdiği ve 1963’de TV için bir dizi haline dönüştürülen kült karakter, replika insan Astro Boy, Imagi Animasyon stüdyolarının elinde uzun metrajlı bir animasyona dönüşüyor.

blank1928’de doğan ve 1989 yılında hayata gözlerini yuman, aslen bir tıp doktoru olan Japon sanatçı Tezuka Osamu, manga ve anime için gerçek anlamda başlatıcı ve türle ilgili karakteristiği oluşturan isimdir. Örneğin yine bir Osamu yaratımı olan Heidi ve tüm animelerde gördüğümüz o koca koca gözlerin sorumlusu işte bu büyük ustadır. Ölümünden yıllar sonra bile arkasında bıraktıklarıyla bu işe hevesli binlerce insanı yetiştirmeye devam etmektedir. Hayatı ve yapıtları mangalaştırılarak Japonya’da okunması zorunlu eserler arasına sokulmuştur. Kendisi ayrıca politik bir figürdür. Astro Boy dahil tüm eserlerinde özellikle kast sistemine ve sınıf çatışmasına getirdiği eleştiriler etkileyicidir. Ayrıca yapıtlarıyla verdiği ilham popüler kültürü önemli ölçüde etkilemiştir. Ustanın önemli işlerinden biri olan Kimba the White Lion olmasaydı bir Aslan Kıral’dan da bahsetmek mümkün olamayabilirdi.

Yeni seyirci Türkiye’de çok popüler olmadığından sebeple, Astro Boy kültünün tarihçesine ve gelişimine hakim olmayabilir ve bu yüzden filmi A.I, Wall-E ya da başka pek çok filmden aşırılmış fikirlerle dolu sanabilir. Bu daha önce Aslan Kıral’dan hemen sonra Türk TV kanallarında gösterilmiş olan Kimba’nın başına da gelmişti. Orijinal fikirlerle taklitlerinden sonra karşılaşmış olmakta Türkiye’nin kültür araçlarının bir günahı sanırım.

Tüm dünyada bilinen ve milyonlarca fanı olan ve anime kültürü açısından da çok önemli olan bu Cyborg veledin maceralarının modern animasyon teknikleri uzun metrajlı bir sinema filmine dönüşmesi de kaçınılmazdı elbette. Hatta epey gecikmiş bir iş olduğunu bile söyleyebilirim. Neyse ki Astro Boy kendi yarattığı dağın altında kalıp ezilen bir iş değil.

blank

Beyazperde’deki ilk ciddi sınavını bir kaç yıl önce gösterilen Ninja kaplumbağalar animasyonu TMNT ile vermiş olan Japon İmagi stüdyosu Astro Boy ile Pixar kalitesinde bir işe imza atmış… Bu stüdyodan çok yakında müthiş animeler geleceğinden eminim, yeter ki ülkemizde gösterilsin. Yine Fare Şehri animasyonu ile epey hayran kazanmış yönetmen David Bower aynı heyecan ve aksiyonu Astro Boy’a taşımayı başarmış.

Sinema önemli bir manipülasyon aracıdır. her fırsat bulduğunda sömürür ve yönlendirir. Eğer Fireproof ve The Book of Eli gibi propagandist yapımları saymazsak, Astro Boy son yıllarda izlediğim yapımlar için manüpülasyon merakı en çok olan yapım. Sınıf mücadelesi, tür ayrımcılığı, politik ve askeri gücün kötüye kullanımı, kamuyou oluşturmak, küresel kirlilik, nükleer riskler pek çok konuda olumlu anlamda yönlendirme yapan filmin bu konularda söyleyeceği sözler bir noktadan ittibaren yerini muhteşem bir görselliğe ve yıkım gösterisine bırakıyor ki bir an kendimi bir Godzilla animesi izler gibi hissettim. Tabi bu kadar eğlenceli olduğu sürece bundan bir şikayetim yok.

Astro Boy, ülkemizde Ghost in the Shell’den öncesinin pek bilinmediği manga ve anime dünyasının temel ögelerinden biri ve çok eğlenceli bir seyirlik. Eğer hala izlemediyseniz, izleme listenize almanız gereken animasyonlardan biri…

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Rüyalar ve Gerçeklik: Waking Life (2001)

Waking Life, hem görsel hem de işitsel anlamda izleyicisine çok
blank

Wall-E (2008)

Öncelikle Pixar’ın Walt Disney‘e geçtikten sonra yumuşayacağını düşünüyordum. Ancak Wall-E