Müzmin öğrenci, Punk Akademik. Avustralya'da yaşıyor ve Türk sineması ve popüler müziğinde melankoli üzerine çalışıyor. Çizgi romanlar, filmler, kitaplar, fanzinler ve saireyle haşır neşir olmayı, yazmayı ve çizmeyi seviyor.
O, bir çok öğrencisi için Can Hoca değil, Can Baba’ydı. Odasına gelen kimseyi çevirmez, rock müzik, bilim kurgu, korku, fantazi, çizgi romanlar ve diğer lanetli türler üzerine uzun uzun sohbet ederdi.
Son yıllarda, malum, super kahraman hicivlerinde, ya da daha da ayrıntılı söylemek gerekirse, “‘gerçek hayatta’ maskeli kanun koruyucular olsa nasıl olurdu” kafasıyla gırla film çekildi. Mark Millar’ın çizgi romanından uyarlanan Kick Ass bunların içinde eli yüzü düzgün, eğlenceli bir film olarak çıkarken,
Geçtiğimiz sene ilki gerçekleşen, Neil Gaiman ve Kevin Smith gibi, çizgi roman, sinema, edebiyat alanlarının popüler isimlerinin yer aldığı Graphic Festivalinin ikincisi 20-21 Ağustos tarihlerinde, Sydney Opera Binası’nda düzenlendi.
Hala tek gerçek Dylan Dog filmi, aslen bir Dylan Dog filmi olmayan Dellamorte Dellamore. Eğer ikisinden birini tercih edecekseniz, onu izlemenizde fayda var.
Geçtiğimiz 2 sene taqwacore’un git gide artan bir popülarite yaşamasına tanıklık etti. Önce Kanadalı yönetmen Omar Majeed’in belgeseli Taqwacore: The Birth of Punk Islam geldi.
Beat Kuşağı’nın en önemli üç eseri nedir diye sorulsa, sanırım genel kanı -belli bir sıralama olmaksızın- Howl, On The Road (Yolda) ve Naked Lunch (Çıplak Şölen) olacaktır.
Genel olarak röportajlardan ve gündelik hayatından görüntülerden oluşan Love and Anarchy’de, Mu Mesons konserlerinden ve Sounds of Seduction partilerinden arşiv görüntüleri yer alıyor.
The Killbillies, adından anlaşılacağı üzere, öldürme içgüdüleri yüksek taşralıları anlatan bir filmdir. Film iki düşman aile arasındaki kan davasına odaklanır.
Blacula tüm vampirlerin, hatta tüm canavarların beyaz olduğu bir geleneği Afro-Amerikalı kültürüne uygulayarak oldukça yenilikçi bir bakış açısı getirmiş ve yepyeni bir çığır açmıştı...