Güneşli Avustralya’dan merhaba! 4-5 Nisan tarihleri arasında, Güney Avustralya eyaletinin başkenti Adelaide’de çizgi romanla dolu bir haftasonu geçirdim. Bu tür etkinliklere katıldığımda hep yaptığım gibi izlenimlerimi Öteki Sinema okurlarıyla paylaşayım dedim.
Adelaide’e sebeb-i ziyaretim, Adelaide Üniversitesi’nde düzenlenen Inkers and Thinkers (Çiniciler ve Düşünürler) sempozyumuna katılmaktı. Üç doktora öğrencisi, Aaron Humphrey, Amy Maynard ve Troy Mayes’in organize ettiği sempozyumda, akademik çizgi roman çalışmalarıyla ilgili sunumların yanısıra, üreticilerden de katılımlar olacaktı.
Sempozyum günü gelip çattı. Sabah 9’da başlayan programa yetişmek üzere gece 3.30’da evden çıktım. Şaka olsun diye birbirini yumruklayan genç adamların ve arada kendi kendine yüksek sesle gülen yaşlı bir adamın olduğu tren yolculuğunun ardından havaalanına vardım. Adelaide’e kazasız belasız ulaştım ve sempozyumun açılış konuşmasına 5 dakika kala üniversiteye girdim.
Açılış konuşması, Avustralya’nın önde gelen grafik romancılarından Bruce Mutard tarafından gerçekleştirildi. Bruce Mutard genel olarak çizgi roman/grafik roman piyasasından, Avustralya’da işlerin nasıl yürüdüğünden ve kimsenin çizgi roman yaparak geçinemediğinden bahsetti (tabii Marvel/DC vb yerlere çalışan üreticiler hariç). Çizgi roman dağıtım ağının iyi olmaması, Avustralyalı bağımsız üreticileri zor durumda bırakıyordu, Mutard’a göre.
Gün boyu pek çok ilginç konuşma oldu, çizgi romanlarda mekan temsilleri, çizgi roman toplulukları, çizgi romanların geleceği (dijital çizgi romanlar ve ötesi), çizgi romanların “dili” gibi pek çok konuya değinildi. Benim sunumum uzun bir günün sonunda, saat 5.00’teydi. Yorgunluktan ayakta duramayacak haldeyken, mevzunun hararetinden kendime geldim. Sunumum, Türkiye, Fransa, Almanya ve Avustralya’dan bir grup arkadaşımla giriştiğimiz #Dirençizgiroman projesiyle ilgiliydi. Gezi Direnişi’nden ilham alarak başladığımız bu çizgi roman antolojisinde farklı yazar ve çizerlerden öyküler, ilüstrasyonlar ve yazılar yer alıyor. Çoğunlukla yüz yüze gelmeden, online teknolojileri kullanarak kollektif olarak ürettiğimiz işin doğasını, Gezi Direnişi’nin kısa bir özetiyle beraber, online aktivizm çerçevesinde anlatmaya çabaladım. Projeyle ilgili haberlerimizi yakında Öteki Sinema’dan da okuyabilirsiniz.
Geceyi, Melbournelı çizer Bernard Caleo ve belgeselci arkadaşı Daniel Hayward’ın yaptığı Graphic Novels! Melbourne! filmini izleyerek ve yakındaki bir barda birkaç bardak bira yuvarlayarak tamamladık. 48 saattir iki saat uykuyla duran bünyemi usulca hapishane benzeri hostel odamın ranza yataklarından birine bıraktım.
Inkers and Thinkers organizatörlerinden Aaron, o haftasonu Adelaide’de gerçekleşecek Oz Comic-Con’da Comics Studies (Çizgi Roman Çalışmaları) panelinde konuşmacı olarak katılır mıyım diye sormuştu Adelaide’e gitmeden önce. Eğlenceli olabileceğini düşünerek kabul ettim. Panelde Bruce Mutard, ben ve sempozyum organizatörlerinden Aaron ve Amy vardı. Sabah 10 gibi ulaştığım convention alanında kendimi insan selinin içine bıraktım. Konuklar arasında Benedict “Sherlock” Cumberbatch, Firefly dizisinden Jewel Staite, Scrubs dizisinin iki oyuncusu (avukatı ve “The Todd”ı canlandıranlar), Hobbit’ten birtakım cüceler ve saire vardı.
Ben de olaya konuk kontenjanından dahil olduğum için bu ünlülerle aynı muameleyi göreceğimi düşünmüştüm (!), fakat ne bir limuzin, ne bir kırmızı halı, ne de Jewel Staite’le karşılıklı kırmızı şarap içme keyfini yaşayabildim. Malum, akademik mambo jambo organizasyonun pek de ilgi çeken atraksiyonlarından biri değildi.
Benedict Cumberbatch’le fotoğraf çektirmek isteyen insanların oluşturduğu kuyruğu görünce convention merkezinin o tarafından uzak durmaya karar verdim. Yerel çizgi roman sanatçılarının standlarına gittim, onlarla muhabbet ettim, kitaplarını satın aldım. Akabinde onların dahil olduğu panellere de katıldım.
Uluslararası çizgi roman sanatçıları panelinde, çoğunlukla Amerika piyasası için çalışan Avustralyalı çizerler vardı. Kanadalı Agnes Garbowska (My Little Pony çizgi romanlarıyla biliniyor), ve Amerikalı Brad Walker (Green Lantern, Action Comics vs) dışında kalan panelistler – Nicola Scott (Birds of Prey, Secret Six, Earth 2, Legends of the Dark Knight), David Yardin (X Factor, A+X, Aria), Doug Holgate (The Amazing Joy Buzzards, Zack Proton), Jon Sommariva (Gemini, Free Realms), Tristan Jones (Ghostbusters, Teenage Mutant Ninja Turtles, Hoax Hunters) – Avustralya’nın farklı kentlerinde yaşıyorlardı. Avustralya’da yaşayıp Amerika’ya iş yapmanın işleyişinden bahsettiler.
Nicola Scott, Amerika’daki bir convention’a katılarak profesyonel çizerliğe başlamış ve şu anda editörler/yazarlarla email yoluyla iletişim kurarak çalışmalarını sürdürüyormuş. Her ay bir çizgi roman bitirmenin (kimisi sadece kurşun kalem ya da çini işini üstlenirken, kimi renklendirme ve kapak dahil her işi üstleniyor) zorluklarını anlattılar. Çizgi roman yazarı/çizeri olmak isteyenlere tavsiyeler verdiler: “yazın, çizin, başladığınız işleri tamamlayın ve kendi imkanlarınızla/internette yayınlayın”.
Bağımsız Avustralya çizgi romanları panelinde, Dean Rankine (Simpsons, Itty Bitty Bunnies in Rainbow Pixie Candy Land), Paul Mason (Soldier Legacy) ve Ryan K. Lindsay (Fatherhood, Ghost Town, The Devil is in the Details), Avustralya’da bağımsız üreticiler olmanın ne demek olduğunu anlattılar. Dean Rankine, Simpsons ve başka bir çok çocuk dergisinde çizerlik yaparken, kendisine ait olan Itty Bitty Bunnies projesinde daha yetişkinlere yönelik bir iş ortaya koyduğunu belirtti. Paul Mason ve Ryan K. Lindsay, çizgi roman üretiminin yanısıra eğitmenlik ile geçimlerini sağladıklarını söylediler. Mason Queensland’de akademisyen olarak çalışırken, Lindsay Canberra’da ilkokul öğretmenliği yapıyor. Her ikisi de çizgi romanlarla üretici olmanın yanısıra araştırmacı olarak da ilgileniyor. Mason’ın doktora tezi çizgi romanların işleyişiyle ilgili, Lindsay ise çizgi roman eleştirileri ve editörlüğünü üstlendiği, Daredevil hakkında yazılar içeren Devil is in the Details kitabıyla biliniyor.
Rankine, Mason ve Lindsay’nin ardından sıra bizim panelimizdeydi. Panele dört kişi ve bir köpeğin geleceği yönündeki geyiğimizin ardından hemen hemen 25 (yirmi beş!) kişinin salonu doldurmasıyla keyfimiz yerine geldi. Demek çizgi romanlarla akademik düzeyde ilgilenen convention katılımcıları yok değildi. Önce sırayla kendimizi tanıttık ve çizgi romanla olan alakamızdan ve çalışmalarımızdan bahsettik. Ben çocukluğumda çok çeşitli çizgi romanlar okuma imkanı bulduğumu, bunun ilgimi ve sevgimi depreştirdiğini ve bunun zamanla akademik bir ilgiye dönüştüğünden bahsettim. Yeşilçam’ın nevi şahsına münhasır çizgi roman uyarlamarına değinmeyi de unutmadım. Sonrasında seyirciler bize sorular yönelttiler. “Çizgi romanlar ve grafik romanlar arasında ne fark var?” (cevap olarak formatla, çizgi romanların tarihiyle, pazarlama stratejileriyle bezeli uzun bir muhabbete giriştik). “Comics Code Authority ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” (kısaca, tasvip etmiyoruz), “Neden çizgi romanlara karşı bir önyargı var?” (resimli metinlerin çocuklar için olduğuna, “basit” olduğuna dair bir anlayış var).
Son olarak Avustralya’da oldukça kaliteli bağımsız grafik romanlar ve çizgi romanlar üreten Gestalt Comics’in paneline gittim. Yayıncı Wolfgang Blysma ve Changing Ways serisinin yazar/çizeri Justin Randall çalışmalarını anlattılar. Gestalt, asıl olarak Amerikan piyasasına açılmayı isteyen ve orijinal işler yayınlayan bir şirket. Yayınladıkları The Deep, Changing Ways ve Rombies gibi serilerin film/tv uyarlamaları yapılmak üzere hakları satın alınmış durumda. Elbette bu işler zaman alıyor ve bazı yapımlar henüz çekilmeye başlamadan çöpe atılabiliyor, fakat Gestalt için şu anda işler iyi gidiyor gibi görünüyor. Wolfgang Blysma, ortağı Skye Ogden ve Gestalt çizerlerinin maceraları Avustralya televizyonu ABC’de yayınlanan Comic Book Heroes adlı bir belgesele de konu oldu.
Gestalt panelinin tamamını dinleyemeden çıktım, çünkü yetişmem gereken bir uçak vardı. Kafam ve çantam çizgi romanlarla dolu olarak Sydney’e geri döndüm. Son karede güneş batarken çizgi roman okuyan bendenizin kafasından bir düşünce balonu çıkıyor ve içinde “hayat güzel be” yazıyordu.