blankSaatleri Ayarlama Enstitüsünden çıkan 2009 yapımı Kutluğ Ataman’ın Aya Seyahat filmi gerçekten çok ilginç. Yönetmenin festival filmi konseptinde çektiği bir belgeselimsi ile karşı karşıyayız. Ataman bu filminde hikayeyi gerçeklere dayandırarak hem bir toplum taşlaması yapıyor hem de resmi tarihi irdeliyor.

1957 yılında Erzincan’ın araba girmemiş bir köyüne arabası bozulan bir politikacı gelir. Köylüye vaat üstüne vaat veren politikacı o günlerde gündemde olan Rusya’nın uzaya uydu yollaması haberini de köylülerle paylaşır. Köylülerden oy dilenir. Gel zaman git zaman köydeki bir grup kafasına aya seyahat fikrini takar ve bunun için girişimlere başlar.

Filmimizin bu ana hikayesi tıpkı Twelve Monkeys‘in (1995) atası olarak görülen kısa film La Jetée (1962) gibi siyah beyaz fotoğraflarla ilerlerken, Erzincan şivesi ile konuşan bir anlatıcı ile seyirciye aktarılıyor. Filmin güzel yanı da bu bölümü. Oysa ki aralara kitaplarından, televizyonlardaki tartışma programlarından tanıdığımız bilim adamları, araştırmacılar, gazeteciler girip hikayeyi yorumlamaya başlayınca Aya Seyahat bir anda ucuz bir mockumentary’ye (belgeselimsiye) dönüşüyor. Sadece siyah beyaz fotoğrafların büyüsüne seyirciyi bırakıp konuyu aktarsaydı kısa ve güzel bir başyapıtımız olabilirdi.

blank

Kutluğ Ataman hikaye kısmında hem Anadolu insanının meraklı, alaycı tiplemesini işlerken bir yandan da komedi unsuru olarak sunup akademisyen tayfasına sırtını dayayarak aslında bu tiplemelerin ne kadar da acımasız çizildiğini gösteriyor. Örneğin köyün hocasını ele alırken adamın köylü kızlarına üfürmesi, ahiretten çok bugünü düşünmesini göstermek için minareye sarıldığı sahne klasik bir din adamı portresi çizerken daha sonra röportaj kısmında bunun eleştirisini veriyor.

Ataman bu tarz bir mockumentery çekmesinin asıl sebebini “Sakın bize anlatılan gerçek de, gerçekten bu şekilde kurgulanıyor olmasın?” olarak özetlemiş. Ancak dediğim gibi filmin güzelliğini de gölgeleyen bir duruma neden olmuş.

blank

Bir fotoğraf sever olarak siyah beyaz hikaye kısmını hem fotoğraf sanatı açısından hem de hikaye olarak çok beğendim. Oldukça eğlenceli ve komik. Hikaye anlatıcısı da yöre ağzı ile yaptığı esprilerle hikayeyi daha eğlenceli bir hale sokuyor.

Yurtiçi ve yurtdışında birçok festivalde gösterilen yapım pek tutulmasa da yine de beğenen bir kitleye ulaşmış. Çok herkese tavsiye edebileceğim bir film değil. Ancak kaç tane Aya seyahat temalı filmimiz var ki bu filmi es geçelim? Sırf konusu için bile seyredilmesi gerekir. En çok merak ettiğim ise fotoğrafların nasıl bir ekipmanla çekildiği. Gerçekten de 1957’de çekilmiş gibi bir hava yakalanabilmiş fotoğraflarda. Keşke bir gün filmin fotoğrafları da bir sergiye konu olabilse.

blank

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

The Dark Knight Rises / Kara Şövalye Yükseliyor (2012)

Son yılların detayları tırtık tırtık eden en önemli serilerinden biri,
blank

The Food of the Gods / Dev Tohumu (1976)

The Food of the Gods senaryosu mantık hataları ile dolu