FILM NOIR YAZILARI 1:

B TİPİ KARA FİLMLER VE KÜÇÜK STÜDYOLARDAN “UCUZ” BAŞYAPITLAR

Beğendiğiniz film türünün herkesten duyduğunuz, hemen her kaynakta referans gösterilen birinci sınıf örneklerini izledikten sonra halâ türe karşı bir açlık duyuyorsanız yeni bir arayışa girersiniz ve bu arayış sizi büyük bir ihtimalle “B Sineması” örneklerine götürür. Nedir kabaca B Sineması? B Sineması, daha düşük yapım maliyetleriyle kotarılmış filmler demektir. Görece daha az bilinen kadrolarla, çok daha kısa sürede, düşük bütçelerle ve çoğu zaman derme çatma koşullarda altında tamamlanmış filmlerdir bunlar. İşte ben bu B Sineması örneklerine bayılırım.

Kara film çalışmalarım sırasında, A Sineması örnekleri kadar B tipi kara filmleri de sevdiğimi fark ettim. Çoğu zaman, o dönemler daha fazla seyirciyi sinemaya çekmek için tercih edilen (bir bilet parasına) çifte sinema bileti (double bill) uygulaması için özel olarak çekilmiş B filmlerinin içinde hiç ummadığım kadar çok sayıda güzel kara film yer aldığını gördüm. Çekildiği yıllarda genelde ‘suç melodramı’ (crime melodrama) tipinde kabul edilen, son derece karamsar, boğucu filmlerdi bunlar ama değişik bir albenileri vardı. Çoğu uyduruk setlerde ve son derece az ışıkta, genelde çok daha az tanınan oyuncularla çekilmişlerdi ama “suç” merkezli hikayeleriyle farklı bir tat bırakıyorlardı.

blank

1940-1959 yılları arasında yoğun talebi karşılamak ve seyirciyi rakip stüdyoların kontrol ettiği sinema salonlarına kaptırmamak gibi ticari sebeplerle; (20th Century) Fox, Warner Bros., Paramount, MGM, RKO gibi en büyük stüdyolar başta olmak üzere Universal, Columbia hatta United Artists gibi stüdyolar da, üretime özel bölümler kurarak (second division) B kara filmler üretmişlerdi. Öte yandan; sadece düşük bütçeli yapımlara ağırlık veren stüdyolar da vardı ve gerçekten sağlam kara filmler ortaya koymuşlardı. Öncelikle aklıma gelenler; Allied Artists, Eagle Lion, Monogram, Producers Releasing Corporation ve Republic.

Alain Silver; kara filmin bir türe ya da bir kanona dönüşmesini (görsel ve işitsel açıdan benzer bir havaya bürünmesi) 1979 tarihli bir tespitiyle çok güzel örneklemiştir: 18 aylık bir süreçte çekilen sekiz film; The Big Clock (Paramount, 1948), Brute Force (Universal, 1947), Cry of the City (20th Century Fox, 1948), Force of Evil (MGM, 1948), Framed (Columbia, 1947), Out of the Past (RKO, 1947), The Pitfall (United Artist, 1948), The Unsuspected (WB, 1947) sekiz farklı yönetmene, sekiz farklı görüntü yönetmenine, sekiz farklı senariste sahiptir ve sekizi de birbirinden farklı yapımevleri tarafından (farklı stüdyolarda) çekilmiş olmasına rağmen ortak bir stilin izlerini taşımaktadır (Silver; 2001:7). Bu yazıda bahsettiğim filmleri seyretme fırsatı yakalayanlar da bu tespite hak vereceklerdir. Kara filmler; ister bir kanon, ister bir biçim, isterse bir tür olarak kabul edilsin, ister zengin kadrolu A tipi bir film olsun isterse üç-beş film üretmek amacıyla kurulmuş küçük bir stüdyo filmi olsun, tarifi çok da kolay olmayan ortak bir stile sahip oldukları izlenimini vermektedirler.

Büyük stüdyoların ürettiği kara filmleri başka bir yazımda ele alacağım, bugünkü konumuz çok sayıda B noir üreten küçük yapımevlerinin 1940-59 arasındaki çizgiüstü işleri olacak. 1940’lı yıllarda tıpkı büyük stüdyolar gibi küçük stüdyolar da dönemin ruhuna uygun filmler çekmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Bugün geriye dönüp baktığımızda, bir kısmı üzerinde henüz konsensüs sağlanamamış olsa da, sinema tarihindeki yüzlerce filmin bu konuda çalışmalar ortaya koyan sinema tarihçileri tarafından “kara film” olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz. IMDb’de bu rakam 11-12 yıl önce 400 küsurdu, yeni keşiflerle bugün ulaşılan rakam 600 küsur. Açıkçası, bazı kitaplarda biraz daha büyük rakamlardan da bahsediliyor. Sayısı kaç olursa olsun, bu filmlerin yarıdan fazlası B tipi kara film yani “B noir”dir.

blankPeki B noir denince akla hangi filmler gelir? 1940’lı yıllarda Monogram’ın “When Strangers Marry” (1944 ) ile “Decoy”u (1946), Film Classics’in “Blonde Ice” (1948), “Inner Sanctum” (1948) ve “C-Man”i (1949), 1950’li yıllarda ise Lippert’ın “Blackout”u (1954), Filmakers’ın “Private Hell 36” (1954) ile “Crashout”u (1955), Astor’un “Cast a Dark Shadow” (1955) ile “Time Without Pity”si (1957), American International Pictures’ın “Female Jungle”ı (1956) öne çıkan kara filmlerdir ve B tipi noir’ler içinde haklı bir şöhrete sahiptirler. B noir’ler içinde muhtemelen en şöhretli film Avrupa’da çekilen ve Filmorsa, Mercury Productions, Corinth ve Alexander’ın ortaklaşa ürettiği “Mr. Arkadin”dir (1955). Harry Lime ve radyo serilerine özel bir emek harcadığım için bu düşük bütçeli Orson Welles şaheserini ve farklı kombinasyonlarındaki birbirinden değişik sahneleri ayrıca bir yazımda değerlendiriyor olacağım. En kötü şöhretli B noir ise, Ed Wood Jr. üstad’ın Howco’dan çıkan “Jail Bait”i (1954) olsa gerek. Bu film, tıpkı üstadın diğer filmleri gibi, bir tür bağımsız organlar topluluğudur ve iler tutar hiçbir yanı yoktur. O kadar kötüdür ki, “iyi” olarak bile nitelendirilebilir.

Gelelim düzenli ve disiplinli olarak B noir üreten ve/veya dağıtan küçük yapımevlerine. Çalışmalarım sırasında, çok sayıda noir üreten/dağıtan küçük stüdyoların içinde 4 tanesinin ön plana çıktığını tespit ettim. Bunlardan ilki Allied Artists. Bu yapımevinin; “The Gangster” (1947), “Southside 1-1000” (1950), “Cry Vengeance” (1954), “Riot in Cell Block 11” (1954), “World for Ransom” (1954), “The Big Combo” (1955), “Murder is My Beat” (1955) ve “The Phenix City Story” (1955) filmleri B tipi kara filmler içinde birinci sınıf işlerdir diyebilirim.

İkinci yapımevi ise Eagle Lion. Eagle Lion’ın, düşük bütçeli kara filmlere büyük bir katkısı olduğu su götürmez. “Whispering City” (1947), “Raw Deal” (1948), “T-Men” (1948), “Behind Locked Doors” (1948), “He Walked by Night” (1948), “Hollow Triumph” (1948) ve “Port of New York” (1949) benim çok sevdiğim kara filmlerdir ve hangi temel kaynağa başvurursanız başvurun, yolunuz bir Eagle Lion yapımına çıkar.

Düzenli olarak B noir üreten küçük yapımevlerinden belki de en dikkat çekicisi Republic’tir.

“Hoodlum Empire” (1942), “Strangers in the Night” (1944), “The Great Flamarion” (1945), “Strange Impersonation” (1946), “House by the River” (1950), “City That Never Sleeps” (1953), “Accused of Murder” (1955) ve “Terror at Midnight” (1956) bu stüdyonun öne çıkan yapımlarıdır.

Son olarak çok özel bir yapımevinden bahsetmek istiyorum: PRC yani Producers Releasing Corporation. 1940-1948 yılları arasında film üretimi ve dağıtımı işiyle uğraşmış olan bu yapımevi inanılmaz derecede düşük bütçelerle, genelde dandik stüdyolarda, birkaç gün içinde çektiği filmlerle adını Amerikan Sinema Tarihi’ne altın harflerle kazımayı başarmıştır. PRC’nin kıytırık koşullarda kotarılmış 3 kara filmi; “Apology for Murder” (1945), “Detour” (1945) ve “Raibroaded!” (1947) bu alandaki en önemli filmler arasında yer almaktadır.

Bu küçük girizgâhtan sonra size, küçük yapım ve/veya dağıtım şirketlerinin ürettiği ve demin kısaca andığım birkaç sağlam B tipi kara filmi önereceğim. Seçimlerim sadece Republic, Allied Artists, Producers Releasing Corporation ve Eagle Lion içindekilerden olacaktır. A tipi kara filmleri bitirir, sever ve büyük bir ‘seyir açlığı’ çekerseniz kıyıda köşede kalmış bu “ucuz” başyapıtları kaçırmayın derim ben. Her biri çamura bulanmış bir elmas gibidir. İyi seyirler..

“STRANGERS IN THE NIGHT” (1944)

Bana gelmiş geçmiş en büyük “operatör yönetmen” kimdir diye sorarsanız, cevabım tektir. Bir saniye bile düşünmem, ‘Anthony Mann’ derim. Mann; düşük bütçelerle olağanüstü işler çıkaran, harikulade bir yönetmen, eşi menendi olmayan bir dahi. Robert Siodmak’la beraber en sevdiğim kara film yönetmeni. Anthony Mann, sinemada ekonomik hikaye anlatımının Steinbeck’idir. Makine gibi işleyen bir kurgu, kısa, sade ama vurucu ve etkileyici bir anlatı onun imzası gibidir. Republic Pictures’ın “Strangers in the Night”ı (1944) Mann’ın en zayıf işlerinden biri. Ama gel gör ki bu 50 küsur dakikacık film; tuhaf hikayesi, sarsıcı kurgusu ve süper görüntü çalışmasıyla kaya gibi bir B noir.    

“DETOUR” (1945)

“Out of the Past” (1947) ve “Detour”u (1945) peşpeşe izlediğim gün, kara filmler üzerine kitap yazmaya başladım, “Detour”un bendeki etkisi bu denli derindir. Benim kelimelerim “Detour”u (1945) övmeye yetmez. Karşımızda B filmlerin “Citizen Kane”i var.

“Küçük” filmlerin büyük yönetmeni Edgar G. Ulmer; kariyerinin en önemli işine imza atıyor. A tipi noir’ler için “Double Indemnity” ne ise B tipi noir’ler için de “Detour” odur.  “The Postman Always Rings Twice” (1946) ile beraber, varoluşçuluğun sinema perdesindeki ilk büyük yansımalarından biri. Başyapıt!

blank“APOLOGY FOR MURDER” (1945)

Her ne kadar birçok kaynak tarafından aynı olaya yani Albert Synder’in sigorta parası için karısı ve karısının aşığı tarafından öldürülmesi (New York, 1927) vak’asına dayandırılıyor olsa da bu filmi kendi gözleriyle gören herkes bilir ki, “Apology for Murder” (1945), “Double Indemnity”nin (1944) düpedüz kopyasıdır. Hatta sahne sahne kopyalanmış yerleri bile var. Ama ne kopya? Ann Savage tıpkı “Detour”da olduğu gibi döktürüyor. Hikaye alabildiğine karamsar. Umut yok. Çıkış yok. “Apology for Murder” (1945) saf kara film.

“THE GANGSTER” (1947)

Daniel Fuchs’un kendi romanından uyarladığı senaryo zımba gibi. Harika bir dış ses, filmi ‘hardboiled’ topraklara sürüklüyor. Gelmiş geçmiş en önemli sanat yönetmenlerinden Gordon Wiles yönetmen koltuğunda. Wiles’ın izlerini her sahnede görüyorsunuz; bir tablo, bir ayna, bir yağmur sahnesi dev bir metafora dönüşebiliyor.

Barry Sullivan, sinizmin doruklarındaki Shubunka rolünde harikalar yaratıyor. Boğucu bir fırtınayı andıran “The Gangster” (1947) B noir’ler içinde bir pırlanta.

“RAW DEAL” (1948)

Belki de ustanın “en iyi 10 filmi”nden biri bile değil ama inanın yine bir Anthony Mann şaheseri. Bu sefer kadrosu iyi… Dennis O’Keefe ve son anda kadroya dahil edilen Claire Trevor göz dolduruyorlar. Müthiş bir kaçış sahnesi, sarpa saran karanlık ilişkiler, dur durak bilmeyen bir kovalamaca ve kara filmlerde nadiren rastlanan bir özellik olan kadın anlatıcı (dışses). Mann, sıkı bir kurguyla sarıp sarmaladığı son derece karanlık bir öyküyü daha B sineması literatürüne sokmayı başarıyor. “Raw Deal” (1948) tepeden tırnağa bir kara film.

“HE WALKED BY NIGHT” (1948)

Bir dönemler; emniyet soruşturmasının aşamalarını anlatan ve bir tür gerçekçi kurgu yakalayan, belgeselvari polisiyeler meşhurdu. Literatürde “police procedural” adı verilen bu tarz filmlerin içinden önemli kara filmler de çıkmıştır. En meşhuru “The Naked City”dir (1948).  “The Street with No Name” (1948) aklıma gelen bu tarzdaki bir diğer kara film. “He Walked by Night” (1948) da onlardan biri. Bu sefer emniyet güçleri bir suçlunun peşinde… Çember yavaş yavaş daralıyor ve soruşturma genişledikçe bizler emniyet güçlerinin düşünme biçimine ve çalışma stiline vakıf oluyoruz.

blank

Görüntü yönetmeni John Alton’un ‘chiaroscuro’ stili üniversitelerde ders niyetine okutulacak kadar kusursuz. “He Walked by Night”ın Los Angeles kanalizasyonlarında geçen kovalamacası ise unutulacak gibi değil.

blank“HOLLOW TRIUMPH” (1948)

Aşağı yukarı tüm kara filmleri tükettiğim ve artık ‘kara film benzeri’ filmleri incelemeye başladığım yıllarda, tamamen tesadüfen izlediğim bir şaheser. Bendeki kaydı “The Scar” adında olduğu için ilk etapta “Hollow Triumph” (1948) olduğunu anlamamıştım. Başkasının kimliğine bürünme filmlerinde (impersonation movies) bir tepe noktası, bir zirve. Karıncalar üzerinden kurduğu olağanüstü metaforu, tedirgin edici müzikleri, gerilim dolu karanlık hikayesi ve korku verici finaliyle bir minimal sinema hazinesi, B tipi sinemanın medar-ı iftiharı olan bir kara film başyapıtı.

“CITY THAT NEVER SLEEPS” (1953)

Birçok B tipi kara film, üç-beş ana karakter arasında geçen gerilim dolu bir hikayeye dayanır. Bu karakterlerin birbirleri arasındaki ilişki genellikle yüzeyseldir. “City That Never Sleeps”de (1953) ise son derece iyi yazılmış, detaylı bir senaryo var, bütün karakterler kanlı canlı. Daha önce defalarca ele alınmış birkaç hikaye birleştirilmiş ve dramatik çatı hayli güçlendirilmiş.

Ana karakterin üzerine adeta karabasan gibi çöken olaylar silsilesi çok kısa bir zaman dilimine sıkıştırılmış, tempo asla düşmüyor. Hemen hemen okuduğum tüm kara film kitaplarında söz bir şekilde “City That Never Sleeps”e (1953) getirilmiştir. Kaçırılmaması gereken bir kabus.

“THE BIG COMBO” (1955)

Yine bir John Alton şaheseri olan “The Big Combo” (1955), “siyah beyaz kontrastına dayanan chiaroscuro tekniği nedir?” sorusunun bir numaralı cevabıdır. Bu filmin görüntü çalışmasını unutmanız imkansız. Senaryo Philip Yordan’dan, yönetmen koltuğunda ise Joseph Lewis oturuyor. “The Godfather”deki (1972) Don Barzini karakteriyle hatırlayacağınız Richard Conte, “Mr. Brown” rolünde kariyerinin en iyi 2 oyunundan birini veriyor (şahsi kanaatimce diğeri, “Thieves’ Highway”deki Nick Garcos rolüdür). Herşey dört dörtlük. Bu filmde, daha sonra birçok filmde kullanılan sayısız trük vardır (işitme cihazı sahnesi gibi). “The Big Combo” hem içerdiği yüksek dozda şiddet, hem de imâ ettiği sayısız cinsel göndermeyle (oral seks sahnesi, eşcinsel tetikçiler), eşi benzeri olmayan 10 numara bir kara film.  Kaçırmayın.

KAYNAKLAR

  • HIRSCH, Foster. 2001; “ THE DARK SIDE OF THE SCREEN : FILM NOIR ” [ilk basım : 1981], Da Capo Press İkinci Baskı, California (ABD)
  • LYONS, Arthur. 2000. “DEATH ON THE CHEAP: THE LOST B MOVIES OF FILM NOIR ”, Da Capo, (ABD)
  • MULLER, Eddie. 1998. “ DARK CITY: THE LOST WORLD OF FILM NOIR ”, St. Martin’s Press, New York (ABD)
  • SILVER, Alain ve URSINI, James. 2001. “ FILM NOIR READER ”, Limelight Edition Altıncı Baskı [birinci basım : 1996], New York (ABD) –  (Silver ve Ursuni ; 2001 : )
  • SILVER, Alain ve WARD, Elizabeth. 1992. “ FILM NOIR: AN ENCYCLOPEDIC REFERENCE TO THE AMERICAN STYLE ”, The Overlook Press 3. Baskı [ilk basım : 1979], New York (ABD)
  • imdb.com
blank

Ertan Tunc

Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler, giallolar ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir. İletişim: ertantunc@gmail.com

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sinema Denemeleri 6: RoboCop’un Sağ Kolu

Tüm RoboCop literatürü haklı olarak sol kolun akıbetinden bahseder çünkü
blank

Barbar Conan’ın Beyazperde Serüveni

Conan, tartışmasız olarak en sevilen barbarlardan biri! Son filmi bahane