Erdogan Tünaş’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini Melih Gülgen’in yaptığı 1975 yapımı Babanın Oğlu, Cüneyt Arkın’ın klasik avantür-intikam filmlerinden toplumcu yapısı ile ayrılan, özünde dönemin sıkıntılarını da barındıran bir film.

Babanın Oğlu, 70’li yıllarda çekilmiş ve adında “baba” geçen Babanın Suçu, Babalık, Baba, Babacan pek çok filmden biri. Ancak filmin ismi ne kadar oğla gönderme olsa da asıl hikaye Baba Murat’ta biter. Oğul sadece babanın intikamı sırasında adalet olarak devreye girer.

mv5bnmuyndq4njutntywns00mmu0ltk2mwitzge1mjzjmmvlnzaxxkeyxkfqcgdeqxvyntg4ndg5nzg-_v1_Kısaca filmin konusunu özetlemek gerekirse, işçi Murat (Cüneyt Arkın) hak ettiği yevmiyesini alamayınca fabrika sahipleri ile ters düşer ve işçilerle birlikte greve gider. Fabrikanın kurucusu Haydar, işçilerin taleplerini karşılamayı istemekte, ancak yönetimi devralan yeni fabrika ortakları buna engel olmaktadırlar. Haydar’ın kendilerine ayak bağı olduğunu düşünerek onu öldürürler. Bir gün önce Haydar’la olan tartışması ve arkadaşlarının da yalancı şahitlik yapması sonucu Murat, mahkeme tarafından suçlu bulunarak hapse düşer.

Hapiste Murat’ı daha kötü günler beklemektedir. Koğuşdakiler ve koğuş ağası tarafından aşağılanır, ezilir. Bir gün dayanamaz ve koğuş ağasına karşı çıkar. Onunla dövüşür ve kazanır, yeni ağa artık Murat’tır. Cezaevinden çıktıktan sonra tek tek intikam alır. Kaybettiği oğlunun ve karısının izini bulur. Oğlu polis olmuş, karısı kötü yola düşmüştür. Murat filmin sonunda, son intikamını da aldıktan sonra oğlu tarafından vurularak ölür ancak oğluna gerçek kimliğini söylemez.

Cüneyt Arkın’ın fabrika işçisi Murat’ı canlandırdığı yapım Murat’ın ve işçi dostlarının bir günü ile başlar. Sosyal içerikli bu bölümde yeşil parkası ile Murat adeta bir Deniz Gezmiş olarak karşımıza çıkıyor. İşçileri bilinçlendiren, grev haklarını kullandıran “Sizin geleceğiniz için BEN aç kalıyorum.” diyerek açlık grevine giden Murat yavaş yavaş filmde bir kahramana dönüşmektedir.

Murat’ın mapushaneye düşmesi ile ezikliği iyice artar. Genel Cüneyt Arkın filmlerinin aksine (Bu yönden filmi bir parça da olsa Hınç’a benzetebiliriz) filmin büyük çoğunluğunda Murat ezilen, aşağılanan bir karakterdir. Mapushane hayatında da bu aşağılanma devam eder ve Murat’ı isyan noktasına getirir. Bu noktadan sonra Murat karanlık tarafa geçerek intikam için bütün engelleri insanüstü bir güçle aşar, ancak sonunda oğlu ile karşı karşıya gelerek macerasını onun ellerinde bitirir.

babanin-oglu-cuneyt-arkin-deniz-erkanat-lobi-kart-mb32237_2780688_r1

Nasıl? Bir Star Wars tadı var değil mi? Ancak Murat asla oğlunu Darth Vader’ın Luke’a yaptığı gibi karanlık tarafa çekmeye çalışmaz. Hatta onun geldiği bu noktadan dolayı her baba gibi gurur duyar. Kendi yolunun doğru olmadığını bilse de hikayesini bitirmek için intikamına devam eder.

Toplumsalcılık ile başlayan, Cüneyt Arkın’ın başta adeta Deniz’i canlandırdığı film süper-antikahraman Punisher’a dönüşen Murat ile son bulur. Bu savrulma o kadar hızlı olur ki ne ara böyle bir noktaya geldiğimizi de anlayamayız.  

Film ne kadar toplumsalcı olsa da kadına bakışı ile adeta bin yıl geriden gelir. Murat’ın eşi ile olan konuşmaları gerçekten dudak uçuklatacak cinsten. Örneğin eşi Nevin’in çalışmak istediğini söylediği sahnede şu şekilde bir diyalog geçer.  

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Murat- Aç mısın açıkta mısın be kadın!

Nevin- Çalışıp sana yardımcı olmayı düşündüm.

Murat- Ben istemiyorum o kadar.

Nevin- Peki.

Murat- Bırak elindekini, bırak da şu çocuğu yatır, bir daha da yatağında uyutmazsan fena yaparım. [/box]

Bundan sonra da Nevin hapishanede Murat’ı iki kere ziyaret eder ve iş bulduğundan, zengin olduğundan bahseder. Saçları yapılmış, makyajlı, modern şehirli bir kadındır artık. Murat o kadar sinirlenmiştir ki sonraki sahnede ağanın onu ezmesine artık dayanamaz ve patlar. Yani Murat’ı karanlık tarafa çeken ilk olay Nevin’in iş bulması olur. Filmin sonlarında ise Nevin’i karanlık bir odada dağılmış bir vaziyette alkol alırken görürüz. Çalışan kadın sonuçta kötü yola düşmüştür!!

babanin-oglu-cuneyt-arkin-deniz-erkanat-lobi-kart-mb32237_2780689_r1

Filmin en büyük başarısı bence ilk yarıdaki işçi-işveren ilişkilerindeki tutumu olsa da özellikle avantür sinemasını sevenler için asıl patlama Murat’ın dışarı çıkıp intikam almaya başlamasında yaşanır. Hınç kadar olmasa da sert sahneler, uzun dövüş sekansları ile intikam büyük bir ihtişamla alınır. Vinçlere asılan, tuvalette çıplak bir şekilde bağlanan patronlar, yalancı şahitler ile Murat intikam dünyasında yaratıcılığını da konuşturmakta adeta Takashi Miike’ye ders vermektedir.

Umut Tümay Arslan’ın Yeşilçam’da erkek kimliği üzerine yazdığı “Bu Kabuslar Neden Cemil?” kitabı aslında beni film ile tekrar tanıştırdı. 80’ler video kuşağından bir çocuk olarak bütün Cüneyt Arkın külliyatını seyretmiş de olsam Hınç, Yıkılmayan Adam gibi 70 sonları filmlerinden pek azı aklımda kalmıştır. Babanın Oğlu da seyrettikçe hatırladığım ve hakkını teslim ettiğim bir seyirlik. Öncelikle toplumsal altyapısı ile Cüneyt Arkın’ın diğer filmlerinden ayrılıyor. Ancak özellikle kadına bakışı, çalışan kadın imajının kötülenmesi gibi konularda oldukça çağ dışı söylemler içeriyor. Yazar da kitabında bu konulara dem vurarak filmde erkeklik tasviri üzerinde duruyor. Eğer Yeşilçam filmlerinden hoşlanıyorsanız edinmeniz gereken bir kitap diyebilirim.

Son söz olarak Babanın Oğlu Cüneyt Arkın külliyatında farklı konumu ile öne çıkan bir yapım. Eğer senaryodaki kadına bakışı ya da zengin gençlerin arabayla durup açlık grevindeki işçilerle dalga geçmesi gibi saçma sahneleri de sineye çekersek, işçi hakları ile ilgili sözleri ile mesajını doğru veren, baba-oğul çatışmasını ise teğet geçen iyi bir aksiyon filmi.

Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Mist / Öldüren Sis (2007)

Frank Darabont’un uyarlayıp yönettiği The Mist, gelmiş geçmiş en iyi
blank

Mum and Dad (2008)

Özünü Texas Chainsaw Massacre'a (1973) borçlu olan Mum and Dad,