Öğretmenlik tüm dünyada kutsal kabul edilen mesleklerden biridir. Öğretmenliğin bir standardı vardır ve bu standardı belirleyen hukuki ve ahlaki çeşitli normlar mevcuttur. Bir doktorun ömür boyu bağlı olmak zorunda olduğu Hipokrat yemini kadar olmasa da öğretmenlerin de, toplumun izlediği, takip ve kontrol ettiği geleneksel bazı normlara sıkı sıkıya bağlı kalması beklenir.
Öteki Sinema için yazan: Gülnur Karakaş Tandoğan
Bu nedenle beyazperdede konusunu eğitimin oluşturduğu filmler, öğretmenlerin eğitimsel sorumlulukları ekseninde eğitici-öğretici-mesaj verici olma gayretindedir (En bilineni için bkn: Dead Poets Society). Sinemada öğretmen stereotipi; tembel, asi, sorunlu öğrencilere akıl veren, onlara doğru yolu gösteren, tatlı sert bir davranış şekliyle seviyelerine inip, onları çaktırmadan yola getiren idealist eğitim neferi şeklindedir. Hal böyleyken, seyirci öğretmenleri sinemada yaramaz öğrencileri dizginleyen bir “kahraman” olarak görmeye alışmışken, birileri çıkıp dokunulmazlığı üst seviyede bir meslek grubunu deyim yerindeyse yerin dibine sokmaya cüret etmiştir. Bad Teacher bu tür bir girişimin doruk noktasıdır. Niye mi? Cevabı Elizabeth Halsey’de gizli.
7. sınıfların öğretmeni Elizabeth (Cameron Diaz), meslektaşlarının aksine farklı motivasyonlarla bu işi yapmaktadır. Kısa çalışma saatleri, sömestr tatili ve yazın çalışmama imkanlarının cazibesine kapılarak öğretmen olmaya karar vermiştir. Tek hedefi, istemeyerek yaptığı bu işten kendisini çekip kurtaracak paralı bir koca bulabilmektir. Mesleğine karşı duyduğu bu ilgisizliği ve isteksizliği doğrultusunda bir öğretmenin yapmaması gereken ne varsa kendisinde mevcuttur. Okulda esrar içme, derste moda dergileri karıştırma, küfürlü konuşma, velilerden rüşvet alma vb. Elizabeth için oldukça olağandır. Okula gelen zengin çocuğu yeni öğretmeni (Justin Timberlake) etkileyebilmek içinse her yolu denemeye hazırdır.
Sınıfta kaç öğrenci olduğunu, hatta öğrencilerinin ismini bile bilmeyen Elizabeth, ders saatlerini öğrencilere film izlettirerek geçirir. Aslında ciddi bir sinefildir diyebiliriz kendisi için. Stand and Deliver, Lean on Me, Dangerous Minds gibi eğitimsel kült filmler yanında Scream gibi korku filmlerini bile derste öğrencilere izletmekte sakınca görmemektedir. Aslında bu yönüyle School of Rock’ı ciddi anlamda anımsatmaktadır. Ancak Bad Teacher’ın farkı, Elizabeth’in gerçekten öğretmen olması ve hiçbir şekilde “öğretme” isteğine sahip olmamasıdır. School of Rock dışında etkilendiği bir diğer film olarak “Bad Santa” yı da dile getirebiliriz. Zira orada da kutsal kabul edilen Noel Baba figürü, çocuklardan nefret eden alkolik bir hırsıza evrilmişti. Bu nedenle ciddi anlamda Bad Teacher’a fikir verdiği düşünülebilir. Elizabeth’in de burada yaptığı, aslında seyircilere “Noel Baba diye bir şey yok” demekten başka bir şey değildir.
Hollywood’un en pahalı oyuncularından Cameron Diaz, podyumlardan sinemaya transfer olalı bir hayli zaman oldu. Mankenlik özgeçmişi olduğu için can verdiği karakterlere baktığımızda daha çok fiziksel açıdan önde olduklarını görebiliriz. Ancak şunu da belirtmekte fayda var, Diaz’ın mimikleri ve enerjisi komedi filmleri için de bir hayli uygun. Jim Carrey’le birlikte oynadığı The Mask (Maske) filmi ile oyunculuk kariyerine başladığını ve en bilinen işlerinin başında There’s Something About Mary’nin (Ah Mary Vah Mary) geldiğini düşünürsek, Diaz’ın komedi filmlerindeki başarısını da değerlendirebiliriz. Nitekim Bad Teacher’da da filmi komik kılan Diaz’ın oyunculuğu oluyor. Uzunca bir dönem ilişki yaşadığı Justin Timberlake ile ayrıldıktan sonra aynı filmde oynayacakları gündeme geldiğinden beri ise Bad Teacher başta magazincilerin dilinden düşmemişti. Timberlake ise sinema kariyerini, son dönemde rol aldığı kalburüstü filmlerden (The Social Network, Inside Llewyn Davis vs.) ötürü yavaş yavaş geliştiriyor. Fakat bu filmde çok başarılı olduğu söylenemez. Hatta yalnızca magazinel açıdan filme dikkat çekmek amacıyla dahil edildiği izlenimini, zayıf oyunculuğuyla pekiştiriyor bile diyebiliriz. Filmin bir diğer öne çıkan oyuncusu How I Met Your Mother’dan herkesin tanıdığı ve sevdiği Jason Segel. Ancak o da, filmin Elizabeth karakterine odaklanan senaryosu nedeniyle oldukça geri planda kalıyor. Elizabeth’in can düşmanı, korkusuz eğitim neferi Amy’i canlandıran Lucy Punch ise, birçok yıldız ismi geçerek filmin en başarılı diğer oyuncusu olarak görevini layığıyla yerine getiriyor.
Filmin soundtracki yazılmadan olmaz. Daha açılışta, Bad Teacher’ın 80’lerin havasını taşıma gayretine Rockpile’in “Teacher Teacher” şarkısı eşlik etmekte. Film boyunca da Judas Priest, Dio ve Whitesnake gibi babaların sesini duymaya devam ediyoruz. Bu açıdan, filmin müziklerinin kalitesini konuşmaya bile gerek yok sanırım.
Yönetmen Jake Kasdan ise, daha çok televizyon dizileriyle gündemde olan bir isim. Aslında bu filmde en büyük şansı iyi senaristlerle çalışması. The Office gibi, televizyon için “fazla” diyebileceğimiz bir dizinin senaryosunda parmakları olan Gene Stupnitsky ve Lee Eisenberg, komediye olan hakimiyetlerini Bad Teacher’da da konuşturarak, Elizabeth gibi komik bir karakteri başarıyla yaratıyorlar.
Film her ne kadar birçok kişinin “Zaman Kaybı”, “İzlemez Olaydım”, “Vaktime Yazık Oldu” listelerinin tepesinde olsa da, 2014 yılında ikincisinin çekimlerine başlanıyor. Yönetmen koltuğunda yine Jake Kasdan oturacak. Cameron Diaz’ın da projeye sıcak baktığı söyleniyor. CBS’nin de filmi dizi şeklinde televizyona taşıyacağını belirtelim. Son tahlilde mesaj kaygısından uzak, fikri neyse zikri de aynı olan ve finalde bile bu düşüncesinden taviz vermeyen cesur ve rahat bir film Bad Teacher. Yakaladığı 80’ler havasıyla birlikte, gelecekte kült olma ihtimali de göz ardı edilmemeli.