Kıymeti Bilinmeyen Harika Bir Film: Bandslam (2009)

14 Temmuz 2017

Gençlik filmleri, hayvanlı filmlerden sonra en katlanamadığım türdür. En büyük dertleri mezuniyet balosu, ponpon kızların liderliğini alma mücadelesi olan zırzopların hikâyesi hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Belki lisedeyken de böyle bir çevrem olmadığı içindir. Buna karşın favori gösterilmeyen tarafın sırf kendi emeğiyle kazanmasını, kazanamasa da gönüllerin şampiyonu olmasını anlatan underdog filmlerini severim. Ama bu piyasa da kalabalık. Bir yanda Rocky gibi ödül canavarları var, diğer yanda Step Up gibi işi seriye dökenler. Peki bu iki türü bir araya getiren Bandslam neden sevgi ve saygımı kazandı?

blank

Bandslam’in kahramanı müzik hakkında engin bilgilere sahip olan Will Burton. Geçmişinden kaçan Will, bunu geçici bir süre için başarıyor da: Annesinin yeni işi için yaşadığı felâketten ötürü acımasızca itilip kakıldığı okulundan ayrılıyor ve New Jersey’ye taşınıyor. Burada önce İnsan Bilimleri dersini birlikte aldığı Sa5m’le (5 söylenmiyor), sonra son sınıf öğrencisi Charlotte’la tanışıyor. Son derece karizmatik olan Charlotte’un bir anda eski çevresinden ayrılıp Will Burton gibi itilen insanlarla arkadaşlık etmeye başladığını anlıyoruz ama bunun sebebini sır gibi saklıyor. Onun yerine Will’i uyum sağlaması için kreşte çalıştırıyor. İnsan Bilimleri dersi için birlikte vakit geçirdikçe âşık olmaya başladığı Sa5m’e yakınlaşması için taktikler veriyor. Bu arada yeni grubuyla okul için büyük öneme sahip Bandslam yarışmasına hazırlanması için Will’in engin müzik bilgisinden faydalanıyor. Ancak Will’in geçmişi ve Charlotte’un “sırrı” kahramanlarımızı yeni travmalara sürüklüyor.

İşte böyle bir konuya sahip olan Bandslam kesinlikle bir gençlik filmi gibi hissettirmiyor. Bunun en önemli sebebi karakterler. Yan karakterler biraz karikatürize ama ana karakterlerden taviz verilmemiş. Hem Will, hem de Charlotte hayatlarını derinden etkileyen sorunlarla uğraşıyor. Her ikisi de hem birbirlerini, hem de etrafındakileri etkileyecek kadar güçlü kişiliklere sahip. Ön plandaki bir diğer karakter olan Sa5m de yaşına göre olgun ve insan sarrafı olan bir karakter. Karakterler arası ilişkiler de başarıyla resmedilmiş. Ana karakterlerine garip bir aşk yaşatmak gibi bir hataya düşmemiş. Charlotte, karşı cinsten dostu olanların çok iyi bildiği “casusluk” görevini yerine getirirken Will, özellikle filmin ikinci yarısında Charlotte için bir çapa görevi görüyor. Hal böyle olunca Bandslam, gençlik filmlerine duyduğum nefretten etkilenmiyor.

Sevgimi ise yazar Josh A. Cagan’ın maharetli kalemi sayesinde kazanıyor. Filmin her ihtiyacı için pratik ve işleyen çözümler bulmuş Cagan. Gençlik filmidir diye seyircileri aptal yerine koymamış. Dış sese mi ihtiyaç var? David Bowie’ye mektup yazdırmış. Bazen sahnelerde bir taşla birden fazla kuş vurmuş. Örneğin bir müzik grubu olarak uyum sağladıkları ilk sahne filmin finalini açıklıyor. Will’in özür dilemeye geldiği sahne de öyle. Söz finalden açılmışken, yazar Josh A. Cagan’ı özellikle bu noktada takdir ettiğimi söylemek istiyorum. Bir değil, iki ters köşeyle ilginizi canlı tutuyor. Dahası, Will’in sahnede yaptıklarından ibaret olan ikinci ters köşe final performansının önünü açarken hikâyenin bütün düğümlerini çözmek gibi bir meziyete sahip. Aslında Bandslam, özellikle Underdog filmlerinin bütün klişelerini bünyesinde barındırıyor. Bir araya geliş, sorunları aşıp yükseliş, her şeyin bitecekmiş gibi olduğu “son badire” ve final. Ancak yukarıda bahsettiğim unsurlar bu klişeleri ustaca gizliyor ve filmin taze hissettirmesini sağlıyor.

Filmin işçilik konusunda da önemli bir sıkıntısı bulunmuyor. Friends’in Phoebe’si Lisa Kudrow ve o dönemde High School Musical’la şöhret basamaklarını tırmanmakta olan Vanessa Hudgens filmin en ünlü oyuncuları. Bu tür filmlerde başroller genellikle şarkı söyleyebilen oyunculara verilir. Bandslam, Charlotte rolünü aslen şarkıcı olan Aly Michalka’ya vererek risk alıyor. Rolüyle ödüllere aday olan Michalka, filmin en dramatik sahnesinde bile teklemiyor. Kurguda Someone To Fall Back On şarkısının evrimi gibi öne çıkan sahneler keyif veriyor. Müziklere de değinmeden geçmemek lazım. Eski şarkıların modernize edilmiş ve skalaştırılmış versiyonlarından oluşan soundtrack fevkalade başarılı. Yönetmen Todd Graff, tüm oyuncuların enstrümanlarını gerçekten çalmasını istemiş, hatta bunu sözleşmelerine yazdırmış. Duyduğunuzla gördüğünüzün tutarlı olması seyir zevkini arttırırken oyuncular bu alanda da takdiri hak ediyor.

Bandslam maalesef kıymeti bilinmeyen bir film. Eleştirmenlerin olumlu görüşlerine rağmen 20 milyonluk bütçesinin 12 milyonunu çıkarabilmiş. Yine de üç yıl sonra gelen, sürpriz bir hit olan ve aynı konuyu üniversiteye taşıyan Pitch Perfect serisinden başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Lisenin uyumsuzlarının zaferini anlatan bu bağımsız filmi nasıl edineceğinizi bilmem (ben tamamen şans eseri denk geldim) ama filmin ve müziklerin türünü sevenlerin kaçırmamasını tavsiye ederim.

blank

Kaan Zanbakcı

1976, İstanbul doğumlu. Sinema denen sanatın ne kadar büyülü bir şey olduğunu 1986’da, Şişli Site sinemasında izlediği Return of the Jedi ile farkına vardı. 10 yıldır çevirmenlik yapıyor. Önce Divxplanet bünyesinde, ardından Öteki Sinema’da film eleştirileri yazdı. Sender’in açtığı senaryo atölyelerine katıldı. Hayalî İcraat adında bir bilimkurgu/fantastik sinema sitesi hazırladı ancak o büyüklükte bir siteyi tek başına hazırlamanın zorlukları, hosting firmasının saçmalıklarıyla birleşince 6 yılda büyük mesafe kat eden, 800’ü aşkın makale içeren sitesini kapadı ve Öteki Sinema’ya geri döndü.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ölümsüz Klasik: Casablanca (1942)

Sinema tarihinde zamanlaması açısından öngörülü veya talihli kabul edilebilecek bazı
blank

Erken Dönem İşkence Pornolarından: Mark of the Devil (1970)

1970 yılı mahsulü Mark of the Devil, insanlık tarihinin en