Mondoasfalto adlı fanzin ile street-art karışımı diye tabir edebileceğimiz ilginç bir projen var. Nasıl bir proje bu, iyice bir anlatır mısın?
Mondoasfalto’nun özelliği tek sayfa, sticker şeklinde üretilmesi ve asfalt üzerine yapıştırılarak okuyucuya ulaşması. Okuyucular sadece yere bakarak okuyabilirler: Ele almak yok, arşiv yok, her türlü yıpranmaya açık, tamamen korumasız. Mondoasfalto’yu insanlarla buluşturduktan sonra fanzinin asfalttaki deformasyon süreci ve insanların tepkileri kamera veya fotoğraf makinası ile kaydedilip sonuç yeniden asfalta taşınır ve asfalt üzerinden değişim paylaşılır. Daha sonraki aşaması bir video-dergiye dönüşebilir. Amaç, alışılagelmiş malzeme ve tekniklerin dışında kalan araçlarla zihinsel bir imge yaratmak. Kavramsal (conceptual) sanatla fanzin sanatı birçok platformda kesişiyor. Mondoasfalto bir fanzin mi yoksa sokak sanatı (street art)mı tam oturmuş değil aslında, her iki platformda da görmek mümkün olabilir. Caddeler ve sokaklar, her türden sanatın sergilenebileceği ve birçok içeriği bir arada barındırabilecek potansiyelde geniş alanlar. Dolayısıyla, mondoasfalto uygulama alanı bakımından sokak sanatı olarak değerlendirilebilir ancak çıkış noktası fanzin kültürüne dayanıyor çünkü mondoasfalto, yine fotokopi makinesi yardımıyla oluşturulan bir kolaj sanatı.
Mondoasfalto’yu nerelerde görebiliriz? Ve bu bahsettiğin asfalta yapıştırılan, tek sayfalık fanzinde neler var?
İlk sunumu sokaklarda, yollarda ve kaldırımlarda oldu. Herhangi bir adresi yok, yürünen ve taşıtların kullandığı bütün güzergâhlarda karşınıza çıkabilir. İçerik her şeyle ilgili olabilir. Sanat, edebiyat, politika, savaş; hayatta var olan her şey, ‘şarkı sözü’ bile bir içerik teşkil edebilir. Önemli olan bunu fanzin sanatına sadık kalarak üretmek. Benim mondoasfalto ile yapmak istediğim, insanların kendilerine sunulan iletişim araçları ile yetinmemeleri ve manipülasyon iplerini koparıp, alternatif bir yapılanma gerçekleştirmeleri. Bu türde çalışmanın en sevdiğim tarafı; sınırsız malzeme, belli bir biçime bağlı kalmadan anlatma özgürlüğü.
Aslında video art sanat-çısısın. Mondoasfaltoyu yapmaya nasıl başladın,. nereden esti?
Fanzin çıkarmak benim için yeni bir kavram değil. 90lı yıllarda Esat Başak’la Mondo Trosho adlı fanzini çıkartmıştık. Bu işe bulaşmamın ilk adımı fotokopi makinası sayesinde oldu. Fotokopiden yararlanarak, kendi tasarladığım konulu slaytları dia makinası ile çeşitli mekân ve konserlerde gösterdim Sonra devreye video kameralar girdi vs. Mondoasfalto ise, bir gün evimin önünde yapılan asfaltlama çalışmasını görüp kamerayla kayıt yaparken (video art için), sıcak asfaltın üzerinde gezinen silindirin arasından akan beyaz sıvıyı, asfalttan tüten dumanı gördüğümde çok etkilenmem sonucu ortaya çıktı. Aynı zamanda çalışan işçilerden birinin elinden düşürdüğü kağıdın sıcak asfalta yapışması ve silindirin üzerinden geçmesi bana basılı yayın organlannın üretim biçimlerim çağrıştırdı. Mondoasfalto fikri böyle oluştu.
Video art alanında çalışmaların nasıl gidiyor? Şu ana kadar neler yaptın, bundan sonrası için neler planlıyorsun?
1997 yılında “Video Dream Project” adı altında halen sürdürdüğüm video art performanslarına başladım. Yurt içi ve yurt dışında birçok festival, sergi ve organizasyonlarda müzik grupları ile performanslarım oldu, hâlâ devam ediyor. Tasarım, animasyon, sanat yönetmenliği ve kendi üretmiş olduğum slaytlar (dia makinesi) ile görsel enstalasyonlar yapıyorum.
Video art çalışmalarında eski tekniklerle, analog çalıştığını söylüyorsun. Bu tercihinin sebebi nedir?
Her ne kadar video ve televizyonun başrolde olduğu işlere imza atsamda teknolojinin esiri olmuş değilim. Bilgisayar programlarım kullanmak yerine mümkün olduğunca basit yöntemlerle, gündelik hayatta kullandığımız objeleri birer sanat objesi haline dönüştürmeye çalışıyorum. Ya da ekranı yansıtıcı olarak kullanıp onu bezeyip süslüyorum. Örneğin, gözde objelerim arasında çatal, kaşık, makas, bıçak ve hatta reçel bile var. Hepsi hayatımızın organik bir parçası aslında… Çatal, yemek yemeye yarayan bir aletken dünyadaki açlığı ya da kişilerin doyumsuzluğunu simgeleyebiliyor. Her objenin bir mesajı var. Amacım; gözden kaçan şeylere dikkat çekmek. Nesnelerin objektif düzenini bozmak ve gündelik hayattaki fonksiyonlarının dışına çıkarak bildiğimiz görüntülerinden farklı algılanmasını sağlamak. Bir yandan da iletişim araçlarının, özellikle televizyonun insan üzerindeki etkilerine gönderme yapmaya çalışmak. Televizyon, sistem tarafından müthiş bir uyuşturucu malzemesi haline getirildi ve bilinçli olarak algı eşiği düşürülmeye çalışılıyor. Topluma yeni bir şey kazandırılmıyor. Televizyonu kanallar atıldığında oradan çıkan enerji kaynağını, video kamerayı ve istediğim objeleri birleştirerek ve dışarıdan müdahale ederek, kendim şekillendiriyorum. Bu şekilde ben ona hükmetmiş oluyorum.
Bu tarz çalışmak video art sanatçıları arasında yaygın olmayan bir şey mi? Bu çalışma şeklini tercih etmen seni diğer video art sanatçıları arasında çıkıntı yapıyor mu?
Bu tür işlerle uğraşan herkesin hamuru neyle yoğurulduysa onun üzerinden kendini ifade etmeleri önemli olan. Analog çalışmalar hâlâ şaşırtıcı. Yapılışı, sunum biçimiyle bu dokuların bıraktığı etkiyi seviyorum. Üretim anında kendi içinden yeniden keşfedilmeye hazır anlar yığını…
Mondoasfalto adı nereden geliyor?
Asfaltın bende bıraktığı etkiden.
Eğitimin nedir? Video art dışında neler yapmaktasın?
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. Video art dışında, birkaç alternatif sinema sitesinde yazıyorum (sinematik, öteki sinema, korkusitesi), çizim yapıyorum.
Sence çıkıntılık nedir? Çıkıntı deyince aklına nasıl bir insan modeli geliyor?
Çıkıntı deyince insan modelinden çok, antremde duran, bol çıkıntılı ve ikide bir çarpıp sağımı solumu morarttığım büyük konsol aklıma geliyor. En büyük çıkıntı benim için odur. Hepimiz bir çıkıntı değil miyiz?
Senin tanıdığın en büyük çıkıntı kim?
İnsanoğlu…
Senin yaptığın en büyük çıkıntılık nedir?
Kendime ve başkasına gülebilmek.
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli sanatçılarından.. İşlerini takip etmeye devam ediyorum. Çok başarılı olmuş..
sevdim ben de konsepti
seviyoruzz seniii :)
Asfalta kusmak, işte yirminci yüzyıl!
Fanzinler en cok ait olduklari yere, sokaga gitmisler, guzel olmus :).
Fanzin fanzin olalı böyle güzel bir konsept görmedi. Tebrik ederim canım. Seviyoruz seni ;)
Nurdan canımızdır…
Ama bu konuda bir eleştiri yapmam gerekli umarım yapıcı olur:
Bir çevreci olarak, geri dönüşümü olmayan bu yaklaşımın çevre kirliliğine sebep olduğunu düşünüyorum.
Belki çölde bir kum tanesi gibidir bu kirletme ama sisteme karşı duruşu olan bir üretimin çevre kirliliği konusunda da duyarlı olması gerekiyor.
Asfalt üzerindeki bu sayfalar kirliliğin içinde yerini alacaktır maalesef…
Dışavurum konusunda başarılı bir konsept ancak Nurdan’ın çevre kirliliği noktasını atladığını düşünüyorum.
“Etrafı b** götürüyor” “benim fanzinimden mi birşey olacak” yaklaşımını bilinçli bir çevreciye yakıştıramayacağım gibi sistemin kirlettiği yaşam alanlarımız konusunda daha dikkatli yaklaşmaya ve çevreci duruşundan ödün vermemeye davet ediyorum Nurdan hanımı. :)
Ağacın üstüne a işareti çizen bilinçsiz anarşist gibi, sokağı kirletmekle tepki ortaya konulmuyor maalesef…
Konsept iyi, yaratıcılık dorukta ama o minik detay bence geneli etkiler…
Kirlenmek de güzeldir… Üretmek ise en güzeli!
Nurdan’ı Peyote’deki Trubadoor konserlerinde yaptığı performanslardan hatırlıyoruz. Audio ile videonun uyumu üzerine yoğurulmuş fikirler, şimdi bir fanzin de hayat buluyor.
Sokak size neyi ifade ediyor? Bizce özgürlüğü…
Fikirlerin özgür olmadığı, youtube’un 2 senedir yasaklı olduğu bir ülkede çabalayıp duruyoruz. Tebrikler ve Tanrı yardımcımız olsun.
Uleyn Lizard seninde politik olacagın tutmuş. :)
Kirlenirsen yıkanırsın temizlenirsin devamlı kirlenirsen hastalanırsın sağlıksız bir durumdur.
Üretmek ise güzeldir ama mesela çevreyi kirleten, zarar veren fabrikalar da üretiyor nükleer santraller de üretiyor…
Nurdan’ın üretimi monodtrashodaki gibi bir fanzin olsaydı desteğim sonsuz olurdu hatta sorgusuz :)
Ancak ben sorgulayan birisi olarak fanzin kadar büyük bir satıhı asfalta yapıştırmanın üretkenlik , dışavurum ve çevre kirliliği açısından sağlıklı olup olmadığını sorguluyorum.
Belki birazda ürettiğimizin paylaşılma kaygısı bende daha fazla…
Eğer sokak senin için özgürlük ise o zaman çırılçıplak gezilmesini de destekle :) veya isteyen işesin, orta yerine …sın (gerçi yapıyorlar istanbulda) vs vs yani sokak herşeyin yapıldığı yer değil. Hatta sokak masumiyetin kaybolduğu yerdir büyük şehirlerde.
Mesela bana deniz özgürlük hissi verir… neyse işin felsefi yanı bir kenara ben bu yapıcı eleştirime üretmenin sahibinden, benim öne sürdüğüm çevre kirliliği hipotezini çürütecek bir cevap veya yaklaşım beklerdim belkide yüreğimize su serperdi :)
What a great imagination you have!
Love it!