‘’Suçlular batıl inançlı ve korkaktır. Dolayısıyla onların kalplerine korku salmalıyım. Gecenin bir yaratığı olmalıyım. Kara, korkunç…’’ BATMAN (Karanlık Şövalye)
O anda pencereden içeri bir yarasa girer. Kara, korkutucu ve gizemli… Bruce Wayne kararını vermiştir. Geceye bir yarasa misali sızıp, suçluların kanlarını emecektir. Bruce Wayne ailesinden kalan serveti ve büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Wayne Enterprises’in karını harcayan sorumsuz, sığ bir playboydur. Harcamakla bitmeyecek kadar parası ve parmağının tek işaretiyle ona koşan kadınları vardır. Bu onun görünen yüzüdür. Yumuşak kalpli, sığ ve çoğu kez düşüncesiz…
Aslı ise görüneninden çok farklıdır. Karanlık çöktüğünde agresif, adalet için her şeyini verebilecek ve gözünü kırpmadan tehlikeye atılabilecek bir yaratık süzülür ay ışığında şeytanla dans etmek üzere. Fısıltılar vardır hakkında.
‘’Onu kovalıyoruz çünkü buna dayanıyor. Onu kovalıyoruz çünkü o kahraman değil, sessiz bir nöbetçi, dikkatli bir koruma… O, Kara Şövalye… O, Batman…’’
‘’Ailesi gece vakti sokakta bir hırsız tarafından öldürülen bir çocuk düşünün. Öncesinde malikânesinde ailesiyle rahat ve sıkıntısız bir hayat geçiriyordu. Fakat bir gece ailesi gözlerinin önünde öldürüldü. Bundan daha travmatik bir şey olabilir mi?’’ Bob Kane
Batman veya Yarasa Adam (orijinal adı ile Bat-Man) ilk kez 1939 yılının mayıs ayında severlerine merhaba dedi. ‘’The Dark Knight’’ ve ‘’The Caped Crusader’’ olarak da anıldı. Detective Comics’in 27. Sayısında arzı endam etmeye başlayan süper güçleri olmayan süper kahraman olarak… Yaratıcıları çizer Bob Kane, yazar Bill Finger’dır. İlk yaratıldığı yıldan bu yana Batman en çok bilinen süper kahramanlardan biri olmuş ve günümüzde de dev hayran kitlesini korumaktadır.
Batman’ın maskesinin ardında Bruce Wayne durmaktadır. Milyarder, sanayici ve çapkın olarak… Ailesinin bir sokak arasında öldürülmesine şahit olmuştur. Bu olaydan sonra kendini her alanda geliştirmiş yarasa kostümü ve gelişmiş ekipmanlarıyla birlikte suçla savaşmaya başlamıştır. Diğer süper kahramanlarda gördüğümüz insan ötesi güçler onda yoktur. O bunun yerine zekâsını, dedektiflik yeteneğini ve şirketinin yani parasının ona sunduğu tüm imkânları amacı doğrultusunda kullanır.
1938 yıllarının başında Action Comics yaratılan süper kahraman Superman’in ortalığı kasıp kavurmasından aldığı hızla sonradan DC Comics olarak bilinecek National Publications’un editörlerine daha fazla süper kahraman yaratma görevini verir. Sonuç olarak Bob Kane Bat-Man karakterini yaratır. Birlikte mesai tükettiği Bill Finger’in sözlerine göre ilk Batman Superman ile benzer çizgiler içermektedir. Kostümü kırmızımsıdır, eldiven yoktur ve maskeli balolarda katılan tarzda bir maske takmaktadır. Üstüne üstlük kahramanımız bunlar yetmiyormuş gibi yarasalarınkine benzeyen bir çift kanat takıyordur ve büyük bir amblemi vardır. Kahramanımız oradan oraya ipte sallanmaktadır. Aslında doğum sancıları çeken kahramanımız sizinde anlayacağınız üzere pek karizmatik değildir aguladığında…
Daha sonra Finger’in verdiği tavsiyelere uyulup kanatlar yerini pelerine, o basit maske yerini cübbemsi bir yüz maskesine bırakır ve kıyafete hâkim olan kırmızımsı renk çıkarılır. Ortaya tabi daha sonraki dönüşümleri de zaman içinde tamamlanarak şimdiki karizmatik gece şövalyesi çıkar. Finger Bruce Wayne ismini de kendisinin bulduğunu söyler.
‘’Bruce Wayne ismi bir İskoçya kahramanı olan Robert Bruce’dan geldi. Adams ve Hancock soyadlarını düşündüm. En sonunda aklıma Anthony Wayne geldi.’’
Batman’in karakteri, kişiliği ve görünümü aralarında The Mask of Zorro, The Baht ve Dracula gibi filmlerden, The Shadow, The Phantom, Sherlock Holmes, Dick Tracy gibi karakterlerden ve Leonardo Da Vinci’nin ‘’Uçan Makine’’ çiziminden esinlenmiştir.
Batman ve Yıllar
Batman ilk kez 1939 Mayıs’ında yayınlanmaya başladı. Finger’e göre Batman Pulp hikâyeleri tarzında yayınlanmıştır. Düşmanlarını öldürür ve merhamet göstermez. Ateşli silah kullanır. Yüksek satış rakamları kahramanımıza kendi çizgi roman serisini kazandırır. Yıl 1940…
Batman satış rekorları kıran komşusu Superman’le beraber bazen ortak bazen tek olarak yoluna devam etmektedir. Tabi zaman ona değişiklikler de kazandıracaktır. Çenesi daha belirgin çizilecek, yarasa kulakları uzatılacak bir yıl boyunca bu değişim devam edecektir. Batman’in kemeri 29. sayıda, yarasa şeklindeki aracı 31. sayıda, karakterin kökeni ise 33. sayıda ortaya çıkmıştır. Batman’in Pulp hikâyeleri kökeni ise 38. sayıda yareni Robin’in gelmesiyle beraber yumuşamaya başlar.
Batman’ın konuşabileceği bir Watson’ı olması fikrini de Bob Kane’e Finger vermiştir. Bu süre zarfında uzun soluklu düşmanları olan Joker ve Catwoman’ın tanıtılmasını izleyen süreçte diğer önemli bir olay da Batman’in düşmanlarını öldürmesidir. Fakat bu konu editör Whitney Ellsworth’ü rahatsız eder ve Batman’in düşmanlarını öldürmemesi üzerine karar alınır.
50’lerin ve 60’ların ilk yıllarında dikkate değer bir değişiklik ise Batman ve Superman’in aynı karelerde yer aldığı maceralardır. ‘’The Mightiest Team in the World’’ hikâyesinde ilk kez Batman ve Superman bir araya gelir ve bir takım kurar. Yıl 1952… Bu serinin başarısı ikiliyi 1986 yılına kadar yakın arkadaş ve iş ortağı olarak götürür.
Bu olayların yanı sıra 50’lerde Batman maceralarına katılmaya çalışan bir öğe de bilim kurgu motifleridir. Bunun nedeni ise bu öğelere yer veren Superman’in satış başarısıdır. Bu dönemdeki Batman maceraları garip dönüşümler ve uzaylılarla olan kovalamacayı konu alır.
60’ların başında Batman’in satışları iyiden iyiye düşmüştür ve öldürülmesi planlanmaktadır. Tam bu dönemde editörlük görevini devralan Julius Schwartz karakterde köklü değişikliklere gider. Bilim kurgu öğeleri yerini dedektiflik hikâyelerine bırakmıştır. Ekipmanlarda ve bazı karakterlerde de değişikliğe gidilmiş ve özellikle uzay menşei karakterler seriden çıkarılmıştır. Tv dizilerine yansıyan absürt-komedi tarzı da karakteri oldukça etkilemiş ve başlarda satış getiren bu değişiklikler sonrasında yerini düşüşe bırakmış aynı zamanda Batman karakterini de oldukça yaralamıştır.
1970’lerle beraber Batman gecelerin sert savaşçısı imajına geri döndürülmeye çalışılmıştır. Yıl 1986’yı gösterdiğinde devreye giren Frank Miller yaşlanmış ve yıpranmış olan karakterimizi alır ve onu eski görkemli günlerine geri götürür. ‘’Batman: The Dark Knights Return’’ hikâyesi o güne kadar görülmemiş bir ilgiyle karşılanır ve çizgi roman tarihinde kilometre taşı olarak kabul edilir. Batman artık yılların ona verdiği bir tecrübe ve haklı bir şöhrete sahiptir. Bunu hem sayfalar üzerinde hem de beyaz perde de sonuna kadar kullanacaktır.
Birde Batman’ın yaşadığı şehre ve kullandığı son teknoloji cihazlara bir göz atmak gerekir.
Yarasa Sinyali
Batman maceralarında kullanılan en belirgin unsurlardandır. Batman Gotham Şehir polisinin onur üyeleri arasında zamanla yerini almıştır. Polis ona ihtiyaç duyduğunda şehrin her tarafından rahatlıkla görülebilen bu sinyali gönderir. Sinyal yarasa şeklinde bulutlu gökyüzünde belirdiğinde bu yetiş Batman feryatlarının ışıklı halini oluşturur.
Mağara
Batman kendisiyle ilgili tüm gelişmiş ekipmanı ve kostümünü bu mağarada saklar. Mağarada teknolojinin son haddi olan güvenlik kameraları, titanyumdan yapılan güvenlik kapıları ve gelişmiş bilgisayarlar bulunmaktadır.
Gotham Şehri
Şehir gotik havasıyla dikkat çekmekte ve kahramanının karanlık, tehlikeli havasını sonuna kadar yansıtmaktadır. Puslu, kapalı havası, suç dolu sokakları, kirli, çürümüş mekânlarıyla öne çıkar. Superman’ın temiz, parlak, fütüristik şehrinin tam zıttıdır. Batman hayatını bu şehri suçlulardan temizlemeye adamıştır. Şehir başlı başına Batman’ın karanlık tarafını temsil eder.
Batmobil
Batman’in yarasa şeklindeki arabasıdır. Gerektiğinde uçabileceği şekli de alabilen araç son derece modern bir dizayna sahiptir. Hızlıdır ve eklenip, çıkarılabilen ölümcül silahları barındırmaktadır.
Düşmanları
Batman’ın düşmanları çizgi dünyada görülebilecek en kötü ve tehlikeli düşmanlardır. En çok bilinen düşmanları 1930’lu ve 40’lı yıllarda yaratılmıştır. The Joker, Catwoman, Penguın, Two-Face, Riddler, Mad Hatter, Scarecrow ve Clayface… Bunlardan en ölümcül ve hayranları tarafından en çok ilgi gören düşmanı ise The Joker’dir.
‘’Planı olan bir adam gibi mi duruyorum? Benim ne olduğumu biliyor musun? Ben arabaları kovalayan köpek gibiyim. Yakalasam bile onunla ne yapacağımı bilemem. Anlarsın ya… Ben sadece yaparım.’’
‘’Zenginler neden tuhaftır biliyor musun? Çünkü buna paraları yetiyor…’’ The Joker
Batman Film Serisi
Batman tıpkı diğer süper kahramanlar gibi vakti geldiğinde sayfalar üzerinden çıkıp beyazperde de boy göstermeye başladı.
İlk çekilen Batman filmini usta yönetmen Tim Burton yönetti. Burton filmi yönetme görevini 1986 yılında aldı. Senaryo yazılmadan önce usta yönetmen önce filmin atmosferini belirledi. Tim Burton’ın gözünden yansıyan gotik hava film gösterime girdiğinde seyircisini ziyadesiyle memnun edecekti. Burton, Batman için Mel Gibson, Pierce Brosnan, Kevin Costner, Charlie Sheen gibi o dönemin parlayan aktörlerinin adı geçse de seçimini Michael Keaton’dan yana kullandı. Keaton rolüne öyle bir oturdu ki ondan sonra gelen Batman adaylarının işi çok zor oldu. Joker rolüne ise Jack Nicholson düşünüldü ve filmin karından pay alma şartı kabul edilerek zor zanaat rolü kabul etti. Film izlenme rekorları kırarken çizgi roman uyarlamalarının da önünü açmış oldu. Batman, 1989…
Burton büyük bir başarı elde etmişti. Devam filmi çekilmesi kaçınılmazdı. Tim devam filmini çekmeyi istemedi aslında ama karşısına sağlam bir senaryo getirilince filmi çekmeyi kabul etti. Filmin kadrosuna bu kez Catwoman rolüyle Michelle Pfeiffer, Penguın rolüyle ise Danny DeVito katıldı. Batman ise değişmemişti. Michael Keaton yine karanlık şövalye olarak karşımızdaydı. Bu kadar öne çıkan karakter aynı anda kullanılınca yapım asıl kahramanını gölge de bıraktı. Film gişede ilki kadar başarı gösteremese de eleştirmenlerden övgü almayı başardı. Batman Return, 1992…
Batman Return filminin uğradığı mali başarısızlık Warner Bros’un baskılarını arttırdı. Stüdyo filmin genel izleyici kitlesine hitap etmesi gerektiği konusunda karar aldı. Yeni projenin yapımcılığını, geçen iki filmin yönetmenliğini üstlenen Tim Burton omuzladı. Yönetmen koltuğunu da Joel Schumacher geçti. Buna rağmen filmin gidişinden memnun kalmayan Michael Keaton Batman rolünden ayrılmak istediğini söyledi ve yerine Val Kilmer getirildi. Keaton kadar başarılı olamasa da oyuncu rolünde sağlam durmayı başarmıştı. Batman’ın yareni Robin rolü içinse Leonardo Di Caprio’nun adı fısıldandı ama rol Chris O’Donnell’e verildi. Batman’in azılı düşmanlarından olan Riddler rolü içinse yönetmen, özellikle popun kralı Michael Jackson’ı istiyordu ama istediği olmadı ve onun yerine rol Jim Carrey’e gitti. Batman Forever 1995’te seyirci karşısına geçti. Fakat istenen başarı elde edilemedi.
Tarih 1997’yi gösterdiğinde Batman ve yoldaşları bir kez daha beyaz perde de boy gösterdi. Bu filminde yönetmeni Joel Schumacher’di. Bu kez Batman rolünde George Clooney vardı. Ona Uma Thurman, Arnold Schwarzenegger eşlik etti. Fakat bu filmde gişede istenen başarıyı gösteremedi ve olumsuz eleştirilere maruz kaldı. Tüm zamanların en kötü çizgi roman uyarlaması olarak sinema tarihindeki yerini aldı.
Sonrasında 2005 tarihine kadar havada asılı kalan birçok projeye rağmen Batman onu bir kez daha seyirci karşısına çıkarabilecek gözü bulamadı. Batman Begins sancılı dönemlerden geçecekti. İlk olarak filmi yönetmek için David Fincher adı anılmaya başlandı. Fakat Fincher önce sıcak baktığı bu projede yer almayı sonrasında reddetti ve onun yerini Chistopher Nolan aldı. Nolan çok az bilgisayar efekti kullandı. Batman’ın olması gereken gotik ve karanlık yapısını sonuna kadar korudu. Sonuçta ortaya finansal ve eleştirisel anlamda başarılı bir yapım çıktı. Filmde Batman karakteri bu kez Christian Bale’e emanetti. Ona usta oyuncu Michael Caine Alfred rolüyle eşlik etti.
Başarılı olan her yapımın laneti niteliğinde ki devam filmi bu projede de değişmedi. Nolan bu filmi çekmek istemediğini belirtti ve ekledi.
‘’Hikâye beni çekebilecek mi? Kendime şunu soruyorum. Kaç tane iyi ikinci devam filmi var ki?’’
Fakat sonuç değişmedi. Yönetmen koltuğunda yine Nolan vardı. Batman rolü Christian Bale’in kollarındaydı bir kez daha. Çekici düşman Joker’i ise o yıl kaybettiğimiz Heath Ledger oynuyordu. Yıl 2008’i gösterdiğinde Dark Knight seyirci karşısında salına salına yürüdü. Film olumlu eleştiriler aldığı kadar olumsuz eleştirilere de hedef oldu. Ama bu yapımda en çok dikkati çeken ise Batman değildi. Joker karakteriyle ‘’nasıl oynanır’’açmazına yanıt veren adam Heath Ledger oldu. Ledger zamansız ölümü sebebiyle göremedi belki ama filmde alkışlanan neredeyse tek performans onunkiydi ve ödüle boğuldu.
Batman yıllardır birçok kuşağı gerek beyazperde gerekse çizgi roman sayfalarında büyülemeye devam ediyor. Bize adaletin varlığını hatırlatıyor. Bir yerlerde bunu sağlamaya ant içmiş bir şövalye olduğunu bugün ve yarın…
Güzel bir yazı olmuş. naçizane bir ekleme de benden gelsin. Gotham ismi de gothic america kelimelerinin kısaltmasından gelmektedir.
christopher nolan gerçekten baştan yarattı ve bizlere mükemmel 2 film sundu. 3.sü ise son yayınlanan fragmanı ile tarihe geçecek gibi… Batman’i onunla daha çok sevdim :)
”batman begins olması gereken gotik ve karanlık yapısını sonuna kadar korudu.”
Buna katılamıcam onun dışında harika bir yazı. Fakat Nolan’ın Batman’in gotik ve karanlık havasını mahvettiğini düşünüyorum. Özelllkle gotham şehri çok başarısız bit tasvir. Onun dışında hikayenin işlenişi ise harika.
Bence Nolan Gotham’ı modern dünyaya gayet güzel uyarladı. Zaten onun amacı Batman’i olduğunca gerçeğe yakın yapmaktı ve gotik bir kent ya da gotik bir Batman olması beklenemezdi.
Ve Nolan kafasına göre de işler yapmadı, Tim Burton filmlerini izleyenler göndermelerin olduğunu farketmiştir zaten.
Nolan’ın en büyük başarısı efsanevi Batman karakterini gerçek-ötesinden çekip alarak gerçekliğe yaklaştırması.Fantastik öğelerin en aza indirilmesi.Bruce Wayne’nin nasıl ve neden Batman’e dönüştüğüne kafa yorması.Haliyle Gotham şehri de eski Batman filmlerinin ve çizgi-romanın aksine daha ete ve kemiğe bürünmüş bir halde.Gotham,Nolan’ın filmlerinde gerçek anlamda bir suç şehri.Böylece karşımızda hayali bir kentten fazlası duruyor.New York,Londra,İstanbul gibi bir kent bu.Yönetmen Nolan,Batman’i tabir-i caizse yeniden diriltti,hem de ne diriltme.Batman’in düşmanları da bir o kadar gerçekçi değil mi artık?Örneğin ikinci filmdeki Joker;bir psikopat,bir meczup,bir katil,bir suçlu ya da soyguncudan fazlası değil mi?O,şehirde şiddetli bir terör estiren;ama gerçekte ne ulusal,ne etnik,ne dini,ne sağ,ne de sol,hiçbir politik amacı olmasa da daha çok bir teröriste benzemiyor mu?Yeni-üçüncü-filmde de Batman’in sıradaki düşmanı Bane sıradan bir suçlu değil;o bir terörist.Tim Burton’ın itiraf ettiği gibi Nolan Batman ile bir inanılmazı başardı.Sayesinde artık çizgi-romanlar ve onların sinema uyarlamaları ciddiye alınır oldu.