blankNolan’ın Batman Üçlemesi tamamlandı ama gözüpek Batman hayranları için macera devam ediyor. Frank Miller’ın 1986 yılında yayınlanan ve Batman algımızı baştan aşağı yeniden kuran fenomen eseri The Dark Knight Returns (DKR), Warner Bros ve DC Comics işbirliğiyle iki bölümden oluşan bir animasyon film olarak sinema dünyasına kazandırıldı.

Sadece DVD sektörüne sürülen  DKR’nin ilk bölümü 25 Eylül 2012’de satışa sunuldu, bir buçuk saatlik ikinci bölüm ise 2013 kışında seyirciyle buluşacak.  Peki çizgiroman tarihinin en kritik eserlerinden birinin animasyon uyarlaması olan DKR seyredeğer bir çalışma mı? Frank Miller’ın orijinal eserinin hakettiği kaliteye yaklaşamasa da DKR, Nolan filmleri ile özellikle Batman’i sevmeye başlamış çiçeği burnunda yarasa hayranlarının es geçmemesi gereken bir yapım.

DKR, rutin Batman evreninin yakın geleceğinde geçen bir hikaye. İkinci Robin Jason Todd’un Joker tarafından öldürülmesi üzerine suç savaşçılığından emekli olan Bruce Wayne artık elli beş yaşındadır ve Gotham’da verdiği savaşı bitirememenin ezikliği ruhuna işlemiştir. Batmansiz bir on sene geçiren Gotham şehri kendilerine Mutantlar diyen bir çetenin baskısı altında ezilmektedir ve artan suç oranlarına karşı polisin eli kolu bağlıdır. Tüm bunlara ek olarak geçirdiği ameliyatın ardından yüzündeki yara tamamen yokolan Harvey Dent kayıplara karışmıştır ve ne planladığını kimse bilmemektedir. Bruce Wayne’in Harvey’i durdurmak için yarasayı uyandırması şarttır. Önce Harvey, sonra mutantlar yarasanın boş bir efsaneden ibaret olmadığını yeniden hatırlamak zorundadırlar.

Frank Miller’ın DKR çizgiromanı, üzerine konuşulması çok zor bir eser. Bunda Miller’ın aşırı muhafazakar bir zihniyete sahip olması ve eserlerine bu muhafazakarlığı bazen alenen bazen de kriptik bir şekilde işlemesinin payı büyük (Sin City ve özellikle 300 de bunu fazlasıyla görüyoruz). Amaçlarına ulaşamamış bir Bruce Wayne’in kendiyle hesaplaşma sürecini ve Gotham’da suçla savaş için gittikçe daha sert bir Batman’e dönüşümünü anlatan DKR’nin Batman’in devam çizgiromanlarına ve sinemadaki macerasına katkısı yadsınamaz ölçüde. DKR-Part I bu yeniden dönüş kısmını ekrana taşırken, seneye seyretme şansını bulacağımız Part II ise Batman’in Gotham’da yarattığı vigilante etkiyi, peşinden gelen milis kuvvetleri ve bu etkinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından tehlikeli görülüp bastırılma çabasını anlatacak. Özellikle bu ikinci kısım içeriğinden ötürü Miller’ın tartışmaya açık faşist kimliğinden izler taşıdığı için özel bir önem taşımakta. Çizgiromanı okumayıp methini duyan, ancak Part-I’i seyredip çok da etkilenmeyen seyirciler muhakkak olacaktır, onlara mesajım asıl olayların ikinci kısımda kendini göstereceği.

blank

Part-I’ı büyük merakla bekleyen bir Batmankolik olarak bir miktar hayalkırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Animasyonu gayet kaliteli ve akıcı bir film olmasına rağmen Part-I’de Frank Miller’ın eserine yaraşır bir estetik özgünlük bekliyordum. Önceki DC animasyonlarından farklı bir tekniğe gidilmemesi üzücü olmuş çünkü söz konusu olan gerçekten özel muamele hakeden bir Batman uyarlaması. Ne yazık ki hikayenin anlatımı da çok sıkıştırılmış, süreklilik olarak bir sorun olmasa da çizgiromanın verdiği dramatik etki DKR-Part I’da hissedilememekte. Orijinal esere uyumluluk konusunda bir problemimiz yok, hiçkimse hikayeyi farklı yerlere çekmeye yeltenmemiş. Ancak seyrettiğimiz animasyonun önceki DC animasyonlarından hissedilir bir farkı yok. Batman külliyatını bilmeyen ama merakla animasyonlarını seyretmeye başlayan birinin DKR-Part I’ın Batman’in en beğenilen hikayelerinden birinden uyarlandığını anlaması imkansız.

Bir diğer hatalı seçim seslendirmelerde olmuş. Bruce Wayne’in Peter Weller tarafından seslendirilmesi ne kadar doğru bir hamle ise Komiser Gordon’a David Shelby’nin sesini vermesi de o kadar büyük bir trajedi. Shelby hikayedeki Gordon ile yaşıt olmasına rağmen sesi fazlasıyla enerji yüklü, öyle ki Bruce Wayne’den çok daha genç bir karaktermiş izlenimi yaratıyor. Kafamdaki Jim Gordon kesinlikle Shelby değildi, öyle ki filmin Gordon’a yer verdiği sahneleri hızlı geçmemek için kendimi zor tuttum. Bunun dışında kendini öne çıkaran bir seslendirme performansı bulunmamakta. Hikayeye Part II’de dahil olacak Joker’i ,Lost’un Benjamin Linus’ı Michael Emerson seslendireceğinden belki beklediğim performansı orada yakalarım diyorum. Mark Hamill’in efsane Joker’ini yeniden işiteceğimizi sanmıyorum ama gene de kalburüstü bir Joker sunacağının ümidindeyim.

Çok fazla hayal kırıklığından bahsettim, şimdi de filmi neden seyretmeniz gerektiğini söyleyeyim. Miller’ın orijinal eserine büyük sevgi besleyenlere yetersiz gelecek de olsa DKR-Part I Batman tarihinde hareketli görmeyi en çok istediğimiz sahneleri bize layıkıyla sunmasıyla gönlümüzü almasını biliyor. Batman’in dürbünlü tüfek ile gökdelenlerde Harvey Dent ile çatıştığı bölüm ve Mutant lideri ile girilen sert mücadele çoğumuzun yirmi beş senedir ekranlarda görmek istediği sahnelerdi. DKR-Part I bunları destansı başarıyla sunamasa da eline yüzüne bulaştırmıyor. Genel olarak aksiyon kareografilerindeki başarı, Part II’deki çok önemli bazı dövüşlerin de kötü kotarılmayacağının sinyalini veriyor.

Nolan’ın üçüncü Batman filmini Knightfall üzerinden değil de DKR üzerinden çekmesi sinemadaki Batman ile ilgili en büyük dileklerimdendi. Aslında Nolan’ın bunu tamamen es geçtiğini söylemek de haksızlık olur, zira Dark Knight Rises dikkatli gözler için pek çok noktada DKR referansları içeren bir filmdi (Bane’in tasarımının bile çizgiromandaki Bane’den çok DKR’nin Mutant liderini andırdığını söylemek olası). Üçüncü filmin Knightfall odaklı olması bir miktar üzücüydü ama DC ve Warner DKR’nin unutulmadığını bu yeni projeyle bize göstermiş oldular. Kronik bir Batman fanatiğinin nefret etmeyeceği ama bayılmayacağı da bir animasyon olan DKR – Part I, her şeye rağmen seyredilmeli. Part II’nin çok daha sürükleyici olacağına inanıyorum, ümidimi yitirmedim.

Gelecekte yeni bir reboot’un değil de DKR’nin iyi bir yönetmen tarafından beyazperdeye taşınması dileğiyle…

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Star Wars: The Clone Wars (2008)

Bu ara bende mi bir problem var bilemiyorum. Ancak büyük
blank

Wall-E (2008)

Öncelikle Pixar’ın Walt Disney‘e geçtikten sonra yumuşayacağını düşünüyordum. Ancak Wall-E