blank

Ülkemizde 50’li yıllarda doğmuş olan kuşak için Kilink oldukça bilinen bir şeydi. Öyle ki deyimlerin içine bile girmişti. Çok zayıf insanlara “kilink (klink, kılink) gibi” denildiğini mutlaka duymuşsunuzdur. Peki neydi bu Kilink? Kilink, Killing’in bizim dilimizde bozulmuş hali. Niye bozulmuş derseniz o konuya biraz sonra değineceğiz.

Killing bir İtalyan fotoromanı. Bildik fotoromanların aksine cinayet, suç, soygun gibi konuları ele almakta. Fotoromanın kahramanı, daha doğrusu kötü kahramanı olan Killing iskelet kostümü giymiş bir suçlu. Acımasız ve sinsi bir katil olan Killing’in en büyük yeteneği kendi yaptığı maskeleri kullanarak başkasının kılığına girebilmesi. Bu yeteneği sayesinde Killing hırsızlardan çalabiliyor veya katilleri öldürebiliyor. Genelde bir soygundan elde edilen para, altın, elmas veya ganimetin peşine düşen Killing, sevgilisi Dina ile planlar kurarak ganimeti her seferinde elde ediyor. Killing bazen masumları da acımasız bir şekilde öldürse de genelde suçluların canını alıyor ve bunlar çoğunlukla güçlü ve acımasız kadınlar oluyor. Killing’in öldürdüğü kadınların üstünde, her nedense yalnızca iç çamaşırları oluyor. Her ne kadar kötü ve acımasız birisi olsa da bazen bir masumun idam cezasından kurtulmasına veya bir polisiye olayın çözülmesine vesile olabiliyor. Polisiye olay demişken; Killing’in en uzun soluklu düşmanı, onu yakalayıp hapse tıkmak isteyen Müfettiş Mercier.(1)

blank

Killing nasıl “Kilink” olmuş? 60’lı yılların 2. yarısında kendisi için bir çıkış formülü arayan Atadeniz, Killing fotoromanını görüp film çekmek istiyor. Fakat telif hakkına takılmamak için bir şeyler yapma ihtiyacı duyuyor ve Killing’i “Kilink”e dönüştürüyor. Zaten fantastik ve avantür sinemamızın “sansürden kaçırma” ile “telif hakkından kaçırma” aralığında bir 100 metre engelli koşu olduğunu söylesek başımız ağrımaz. Atadeniz’in çektiği Kilink filmleri muazzam ilgi görüyor. Filmler, fotoromana sadık kalmıyor. Karma filmler olan ilk iki film, olayı daha çok fotoromanda yer almayan Uçan Adam (Süperman) ile  dünyayı ele geçirmek isteyen Kilink’in  çatışması eksenine yerleştiriyor. Aksiyonu kökleyen Atadeniz, iyi ki de fotoromana sadık kalmıyor ve çektiği başarılı ve hala zevkle izlenen Kilink filmleri, sinemamızda bir düzine Killing filminin çekilmesinin önünü açıyor. Killing karakteri bazı filmlerde isim belirtilmeden de kullanılıyor. (Cango Ölüm Süvarisi, 1967)

Bu yazımızda sözünü edeceğimiz şey ne Atadeniz’in çektiği Kilink filmleri, ne ona özenip 60’lı ve 70’li yıllarda çekilen Killing’ler. Sizlere 2000’li yıllarda Esat Şekeroğlu’nun TV için çektiği üç film olan “Bay Kilink – Kayıp Altınlar” (2008), “Bay Kilink İstanbul’da” (2011) ve Bay Kilink – Kanlı Elmas”’tan (2012) bahsedeceğim.

2008 yılında haber bültenlerini izleyenler Kilink filminin yeniden çekileceğini öğrenmişti. Hatta muhabirler halka Kilink hakkında sorular soruyordu ama ne yazık ki bin bir türlü süper-düper kahraman bombardımanına tutulan yeni kuşak Kilink’ten bihaberdi. Filmin yönetmeni olan Esat Şekeroğlu’ndan öğrendiğime göre filmler televizyon kanallarına satılmak üzere çekilmiş olsa da hatırladığım kadarı ile bu filmler herhangi bir TV kanalında gösterim şansı bulamadı. Youtube’da sinema temalı kanalların yaygınlaşması sayesinde Fanatik Sinema gibi kanallardan fantastik ve b-film severlere ulaşma şansı bulan filmlerin konularını kısaca anlattıktan sonra seri hakkındaki genel düşünücelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]Bay Kilink – Kayıp Altınlar (2008)

Pedro (Mustafa Öksel) ve çetesi yaptıkları soygun sonucunda bir miktar altın çalarlar. Pedro altınlara tek başına sahip olmak için ortaklarını da temizler. Öldürülen ortakların arasında Kara Osman da vardır. Osman’ın ikiz kardeşi Köksal (Çetin Aksoy) ise malulen emekliye ayrılmak zorunda kalmış bir polis memurudur. İkizinin öldürülmesi üzerine yeniden göreve çağrılan Köksal, Kara Osman kılığında Pedro’nun peşine düşüp adalete teslim etmeye çalışacaktır.

Altınları yurt dışına çıkarmak isteyen Pedro, Kontes’ten (Osman Cavcı) yardım ister. Kontes Pedro’ya yardım etmeyi kabul etse de kafasındaki plan Pedro’yu öldürüp altınların üstüne oturmaktır. Bu amaçla Ajan101’i (Serhat Arvas) Pedro’ya gönderir. İşte tam bu noktada Bay Kilink, Ajan101’i öldürerek onun kılığına girer ve hikayeye dahil olur. Kilink Pedro’nun sevgilisi Arzu’yu öldürür. Kilink’in sevgilisi Suzi (Şebnem Ceyhan) ise Kilink’e ihanet ederek Pedro ile iş çevirmektedir. Köksal, İyi Kötü Çirkin’i hatırlatan final sahnesinde Pedro’yu alt ederken Kilink avucunu yalayarak kaçmak zorunda kalacaktır.

[/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]Bay Kilink İstanbul’da (2011)

Yılan Almula (Pervin Tekgül) ortağı Tony Montana (İhsan Gedik) ile birlikte altın deniz kızı heykelini çalmıştır. Heykelin peşinde olan Doktor No (Hanifi Simpil) hem Almula’yla bağlantı kurarak heykele müşteri bulmayı teklif etmekte hem de emrindeki Namur ve Bay Kilink’i (Erkan Demir) kullanarak heykeli Almula’nın elinden almaya çalışmaktadır. Namur ve Bay Kilink, Tony Montana’dan heykelin Almula’da olduğunu öğrendikten sonra onu öldürürler. Tony Montana kılığında Almula’ya ulaşan Bay Kilink, ondan heykeli ister. Almula heykeli vermeyi kabul eder ve sonrasında Bay Kilink’i tuzağa düşürerek ağır yaralar. Almula ve Namur onun öldüğünü sanır. Sevgilisi Suzi Bay Kilink’i Doktor Konyakçı’ya götürür. Konyakçı Bay Kilink’i mumyalayarak iyileştirir. Hatta iyileşmenin de ötesinde Bay Kilink artık kurşun geçirmez olmuştur! Bu arada Namur Bay Kilink’in kılığına girerek Almula’yı şaşırtmak istemektedir. Almula, Kilink sandığı Namur’u vurur. Gerçek Bay Killink ise Almula’nın yakalanmasını sağlar.

https://youtu.be/IyO1z7ismzA

[/box]

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]Bay Kilink – Kanlı Elmas (2012)

Kaçakçılık ve soygun işleri ile uğraşan Alfonso (Hanifi Simpil) ve Maria (Pervin Tekgül) pis işlerini gizlemek amacıyla hayırsever bir çift gibi görünmeye çalışmaktadır. Çalıntı bir elması görmek üzere gittikleri bir toplantıda Alfonso kalp kriz geçirerek ölür. Bu arada elması sahtesiyle değiştirip bir yere saklarlar. Elmasın gömülü olduğu yerin haritası dört parçaya ayrılıp toplantıda bulunan diğer kişilere dağıtılır. Maria’nın abisi Sarı (Nuri Alço) çevrilen dolaplardan haberdardır. Bay Kilink’i elması bulmak üzere görevlendirir. Maria, başta Alfonso olmak üzere elmas işinden haberdar olan herkesi temizleyerek elmasa tek başına sahip olmaya çalışır. Elması bulan Bay Kilink’i de saf dışı bırakmak isterken polise yakalanır. Bay Kilink ise her zamanki gibi sıvışmayı başarır.

https://youtu.be/1trFcKHXZeE

[/box]

blank

Biraz İroni ve Bol Kepçe Beceriksizlik Bir Arada!

Gelelim üç film hakkındaki genel görüşlerime. Kayıp Altınlar ve Kanlı Elmas’ın senaryosunu Esat Şekeroğlu yazarken Bay Kilink İstanbul’dan filminin senaryosunu Hakan Büke yazmış. Öyküler genel olarak Killing fotoromanlarına daha yakın konuları işliyor: Soygun, cinayetler ve hırsızlardan çalan bir Bay Kilink. Ayrıca bol entrikalı olay örgüsü de bunu destekliyor. Esat Şekeroğlu’ndan net cevap alamasam da öyküler Killing fotoromanlarının entrikalı yapısını örnek alsa da herhangi bir fotoroman macerasından uyarlanmamış.

Film, hiç gerekmediği halde, bir miktar ironi içeriyor, kendiyle dalga geçiyor: Sinema ve çizgi romanlardan alınan karakter adları (Konyakçı, Doktor No, Tony Montana vb.), “Abi beni geçen hafta gelen sirkten ödünç aldılar, çekimler bitince geri verecekler” diye bas bas bağıran kostümleri, her üç filmde elden ele dolanarak sahibini arayan kırbaç ve oyuncak papağan gibi aksesuarları ve Kontes rolünde Osman Cavcı’yı oynatmak gibi bir takım abuklukları başka türlü açıklamak zor. Ama filmin geri kalan kısmı tamamen beceriksizliklerden mamuldür, onu da belirtelim!

Bir defa filmin bol entrikalı yapısı ile durağanlığının tezatlığı izleyiciyi yoruyor. Aksiyona önem verip filmi akıcı hale getirmek, berbat oyunculara rağmen bu filmleri bir miktar katlanılabilir hale getirebilirdi ama maalesef böyle bir çaba yok. Kavga sahnelerinin yokluğunu geçtim, sırtına dayanmış silahı hasmının elinden alma ve hatta kaçan hasmını canhıraş bir biçimde kovalama gibi sahnelerde bile isteneni veremeyen oyuncularla böyle bir çabaya nasıl girilebilir ki zaten?

blank

Bay Kilink’in kostümüne değinmeden edemeyeceğim. 1967’de çevrilen filmde bile hiçbir potluk, kırışma olmadan Yıldırım Gencer’in üstüne cuk oturan kostüm gerçekten çok başarılıydı. Ama Esat Şekeroğlu’nun çektiği filmlerde ise 1967 standardının da altına düşüldüğünü görmek üzücü. Bay Kilink’i oynayan oyuncuların (Serhat Arvas, Erkan Demir) uzun saçlı olması zaten kötü tasarlanmış olan kostümün maske kısmında potluk oluşturuyor

Esat Şekeroğlu’nun çektiği üç Bay Kilink filmini herkese öneremeyeceğim. Ne kadar uslanmaz bir b-filmsever ve Kilink hayranı olursanız olun bu filmlerin düzeyi içinizi sızlatabilir. Kim bilir, her şeye rağmen bu filmleri izlemek 60’lı yılların imkansızlıkları içinde, hala zevkle izlediğimiz fantastik/avantür filmlere imza atan usta yönetmenlere ve usta oyunculara daha büyük saygı duymanızı sağlamak gibi faydalı bir işleve de vesile olabilir diye düşünüyorum.

[box type=”info” align=”” class=”” width=””](1) https://en.wikipedia.org/wiki/Killing_(comics)[/box]

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

1 Comment Leave a Reply

  1. Esat Şekeroğlu abi 90’lardan beri filmler yapan bir yönetmenimiz, filmleri genellikle parodi tarzında, dalgacı bir havadadır, yeşilçam yönetmenleri semih evin, oğuz gözen, necati aslan ve tevfik polam ile tarzları yakındır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Dünyanın Dört Bir Yanı Cehennem: Men Behind the Sun Serisi

Hem Nanking Katliamı, hem de Unit 731 hakkında az sayıda
blank

Kaybedince Hatırladıklarımız: Özcan Tekgül

1955 yılında daha 14 yaşındayken annesiyle gittiği film setinde yönetmen