Takvimler 2010 Eylül’ü gösterdiğinde, STAR TV’nin o zamanki kırmızı logosu altında, kırmızı vosvosuyla Behzat Ç. adında bir adam belirivermişti. Aslında Behzat Ç. tanıyanlar için yabancı bir karakter değildi. Çünkü Emrah Serbes’in yazdığı, Her Temas İz Bırakır ve Son Hafriyat kitaplarından da tanınan aykırı bir başkomiserdi o.
Emrah Serbes’in bu destansı kitaplarının ilk olarak dizi haline getirileceği haberi çıktığında, ağzından içkisi sigarası eksik olmayan bu anti-kahramanın ekranlarda nasıl yer alacağı bir hayli merak konusu halini almıştı. Nitekim ilk başladığı tarihlerde de ratinglerde oldukça düşük olan Behzat Ç.’nin ekran ömrünün pek uzun olmayacağı konuşuluyordu. Ancak o dönem pek de alışık olmadığımız şeyler gerçekleşmeye başladı. Belki de ilk defa bir televizyon dizisine sosyal medya bu denli etki ediyordu. Kanala atılan mailler, başta sözlükler ve twitter üzerinden oluşturulan kampanyalarla dizinin bitirilmemesi için çağrılar yapılıyordu. Sonuç olarak da kanal bu telkinlere kayıtsız kalmadı ve fenomen olacak bir işin önünü açtı. Böylece Behzat Ç. öncesinde yazılmış iki kitabın üzerine üç sezon dizi ve iki tane de sinema filmi ekledi.
Son günlerde Ekşi Sözlük’te çıkan, “Behzat Ç. dönüyor” haberlerine ek olarak, hikâyenin yaratıcısı Emrah Serbes’in attığı, “Görüşüyoruz olabilir” tweeti ise dizi hayranlarını bir hayli heyecanlandırdı. Hazır ekranların bu fenomen dizisi tekrar gündeme gelmişken, biz de en az dizi kadar etkili olan sinema filmlerini tekrardan ele alalım istedik. Dizinin kalitesini aratmayacak şekilde çekilen, “Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm” ve “Behzat Ç. Ankara Yanıyor” filmlerini gelin hep birlikte hatırlayalım.
Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm (2011)
Dizide ilk sezonun sonuna gelinmiş, hayranları sezon finalinin şokunu hala atlatamamıştı. Tam da bu sıralarda Behzat Ç.’nin beyazperdede izleyenleri ile buluşacağı müjdesi servis edilmişti. Peki, hikâye ne olacaktı? Sezon finalinde bıraktığı yerden mi devam edecekti yoksa diziden tamamen bağımsız bir senaryo mu karşımıza gelecekti?
Bu sorunun cevabı için dizinin en başına gitmekte yarar var. Emrah Serbes’in Behzat Ç.’yi yarattığı ilk kitap olan Her Temas İz Bırakır’ın hikâyesi, sanılanın aksine ilk sezonun tamamında değil, dizinin ilk bölümünde karşımıza çıkmaktadır. Aslında bu televizyonlarda pek de görmeye alışık olduğumuz bir yöntem değil. Sonuç olarak yaratılan dünyanın temeli olan kitabı, uzun soluklu bir dizinin ilk bölümü için tamamıyla kullanmak cesaret isteyen bir iş. Ancak bu yöntemle Behzat Ç. daha başlangıcında adımını sağlam bir şekilde atıp, geri kalan bölümler için Emrah Serbes’in oldukça güvendiği bir isim olan Ercan Mehmet Erdem’in ellerinde yükselişe geçmiştir. Artık geriye, ikinci kitap olan Son Hafriyat’ı bir şekilde projenin içine dâhil etmek kalmıştı.
Emrah Serbes devlet içindeki illegal yapılanmaları anlattığı ikinci kitabını dizi içinde kullanmak yerine, sinema filmi olarak aktarma yolunu seçmiştir. Böylelikle yazarın oldukça güçlü olan bir başka hikâyesi kendisine beyazperdede yer bulacaktı. Dizinin efsane statüsüne çıkmış ilk sezon finalinden sonra, bağımsız bir hikâye ile vizyona gelecek olması en başta dizi hayranlarında şüphe uyandırmış olsa da kitabı okuyanlar ne derece muazzam bir hikâye ile karışılacaklarını bilmekteydi.
Filmin konusuna gelecek olursak, cinayet büro ekibi, polis ve polis yakınlarını öldüren bir seri katil ile karşı karşıyadır. Kendine Red Kit diyen bu adam, Ankara’nın birçok yerinde çukurlar kazıp, kurbanlarını buralara gömmektedir. Kızı Berna’nın hayaliyle boğuşan Behzat Ç. bir taraftan da tüm cinayet büro elemanlarını çıldırtacak seviyeye gelen Red Kit’in izini sürmektedir.
Film tabii ki Son Hafriyat kitabının birebir uyarlaması değil. Kitapta kızını yeni kaybetmiş Behzat Ç. konuşmamakta, suskunluğuyla iletişim kurmaktadır. Ve tabii ki kitapların vazgeçilmezi olan Toroslar, filmde de bize eşlik etmez. Bunun yerine dizide kullandıkları Albea’dan son model arabalara geçişe eşlik ederiz. Aslında filmi bu denli önemli kılan ve 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin en değerlilerinden yapan da dizi ile kitabın iyi bir şekilde harmanlanması. Birçokları için dizinin iyi yazılmış bir bölümü olan Seni Kalbime Gömdüm, o yaz Behzat Ç.’yi özleyenlerin hasretini bir nebze olsun dindirmişti.
Tabii ki televizyon ekranından uzak olmanın avantajı da sonuna kadar kullanılmıştır. Kitaplarda ağzından düşürmediği Samsun 216 sigarası ile bilinen Behzat Ç. filmde de o meşhur sigarasıyla arz-ı endam eder. Ancak burada ilgi çeken ayrı bir nokta var. Filmin yapımcısı olan Adam Film, Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin televizyon ekranlarında da oynayacağını varsayarak, sigaralı çekilen tüm sahnelerin, bir de sigarasız olanlarını çekmiştir. Nitekim filmin televizyon ekranlarında yayınlanan versiyonlarında da sigarasız bölümler kullanılmıştır. Bu bile aslında Behzat Ç. projesinin ne kadar “düşünceli” bir iş olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Gelgelim filmin anlatısına. Yönetmen Serdar Akar esasen diziden ve kitaptan bağımsız bir şekilde filmin mizah tarafına oldukça ağırlık vermiş durumda. Dizide de önümüze sıkça gelen komedi sahneleri, film içinde adeta bir parodiye dönüşmüş durumda. Özellikle filmin kötü karakteri Red Kit’in yancıları Gorbaçov ve Pembo’nun filmin mizah dozajını yukarıya çektiği aşikâr. Ancak onlar filmin mizahını bir yandan yukarıya çekerken bir yandan da Red Kit’in derdinin tam olarak anlaşılmasının önüne geçiyor. Evet, Red Kit devlet içindeki yapılanmadan dolayı ailesini kaybetmiş bir adam. Ancak kitaptakinin aksine karakter derinliği es geçilmiş durumda. Bu da filmin özelinde, bir noktadan sonra Red Kit ile ilgili soru işaretlerini beraberinde getirmektedir.
Filmin bir diğer eksi yönü ise cinayet büro. Kitaplarda Behzat Ç.’de olan özelliklerin, teker teker cinayet büro elemanlarına dağıtılması diziyi tek adam hüviyetinden çıkarıp, onları tamamen bir ekip haline sokmaktadır. Örneğin; kitapta Behzat Ç. için geçen, radyo dinlemez telsiz dinler betimlemesinin dizide Akbaba için kullanılması, Berkan Şal’ın oynadığı bu karakteri daha fazla ön plana çıkarmaktadır. Ancak filmin, kitaptan uyarlanmasından doğan boşluk Hayalet, Akbaba ve Harun gibi dizinin dinamolarını bir adım geride bırakmaktadır.
Şüphesiz Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm, kusursuz bir film değil. Ancak gerek dizinin getirmiş olduğu popülarite, gerek oyuncuların birbirleri ile uyumu, gerekse Emrah Serbes’in yazdığı güçlü roman, Serdar Akar’ın kendine has anlatısıyla birleştiğinde seyir zevki yüksek bir polisiyeyi karşımıza getiriyor. Böylelikle hem Son Hafriyat gibi başarılı bir kitap kendine beyazperdede yer buluyor, hem de Behzat Ç.’nin televizyonlara sığmayacak kadar değerli bir proje olduğunu kanıtlanıyordu.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor (2013)
Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi projesi üçüncü sezonun sonunda final yapma kararı almış, ancak bunun tam da öncesinde yeni bir sinema filminin müjdesini vermişti. Dizinin finalinde, Behzat Ç. rozetini ve silahını badem bıyıklı emniyet müdürünün cebine sıkıştırmış ve kırmızı vosvosuyla yollara koyulmuştu. Artık herkes Behzat Amirin o yoldan döneceği sinema filmini beklemeye koyulmuştu.
Artık elde beyazperdeye aktarılacak bir kitap kalmamasından dolayı yeni filmi, dizinin senaristi Ercan Mehmet Erdem kaleme almıştı. Bu noktada ilginç olan senaristin filmi kaleme almasından sonra yaşanan Büyük Haziran Direnişi. Nitekim filmin ismi Behzat Ç. Ankara Yanıyor’du ve enteresan bir şekilde Gezi Direnişi ile birçok benzerlik taşıyordu. Hatta daha sonrasında yapılan açıklamalarda “Geziden nemalanıyorlar” denilmesin diye birçok sahnenin çıkarıldığı da dile getirilmişti. Ancak her ne olursa olsun Behzat Ç. projesi toplumcu bir işti. Bu nedenle filmin finalinde söylenen “Çatışmıyorlar, direniyorlar” sözü filmin özelinden çıkıp, o dönemin bir Türkiye gerçeğini yansıtmayı başarmıştır.
Filmin konusuna değinecek olursak, aslında hikâye dizinin bittiği yerden başlamaktadır. Behzat Ç. görevi bırakmış, onun yerine badem bıyıklı, malum oluşumdan bir başkomiser cinayet büronun başına geçmiştir. Yeni başkomiserin tek derdi, üstlerine iyi gözükerek yükselmektir. Nitekim cinayet büro da pek umurunda değildir. Büronun ele avuca sığmaz tayfası ise bu durumdan oldukça mutsuzdur ve Behzat Ç.’ye devamlı olarak göreve dönmesi konusunda telkinlerde bulunurlar. Tam da bu sırada öldürülen İç İşleri Bakanı sonrası, memleket yangın yerine döner. Her yerde eylemler ve direnişler de arkasından gelir. Cinayet büronun yeni başkomiseri Himmet, İç İşleri Bakanı cinayetine ağırlık verirken, diğer cinayetleri hiçe sayar. Bu yüzden de Tahsin Müdür, Behzat Ç.’yi geçici göreve çağırır. Onun göreve dönmek gibi bir niyeti olmasa dahi işlenen tüm cinayetlerin birbiri ile bağlantılı çıkması olayları içinden çıkılmaz bir duruma sokar.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor, ilk filmde izleyenlerini hayal kırıklığına uğrattığı her konuya aslında ikinci filmde bir revize getiriyor. Dizinin efsane kötüsü Ercüment Çözer, ikinci filmde tüm karizmasıyla karşımızda. Ayrıca yine ilk filmde pek ortalarda gözükmeyen cinayet büro elemanları ikinci filmde sazı eline alıyor. Gerek hikâyenin içine kattıkları mizah gerekse filmin gidişatına verdikleri katkıyla en az dizideki kadar varlıklarını hissettiriyorlar. Ayrıca mizah demişken, ilk filmin bomba karakterleri Gorbaçov ve Pembo’ya da parantez açmadan olmaz. Senarist Ercan Mehmet Erdem ilk filmin en çok beğenilen bu ikilisini sırıtmayacak bir şekilde hikâyenin içinde dâhil ediyor ve hem izleyenlerin gönlünde taht kuruyor hem de filmin mizah dozunu yukarıya taşıyor. Bana kalırsa Gorbaçov ve Pembo’nun çekilmesi muhtemel tüm Behzat Ç. filmlerinde olması gerekiyor. Bir nevi filmlerin imzası niteliğini bile taşıyabilirler. Tıpkı her filmde farklı bir renge bürünen Hayalet’in gömlekleri gibi.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor filminin mizahı dışında ise pek iyi şeyler söylemek mümkün değil. Birbirinin içine fazla geçmiş konular adeta çorba olmuş bir hikâye izlenimi yaratıyor. Her ne kadar Ercüment Çözer karakterine duyulan sempati, ona karşı tek bir kötü söz söyletmeyecek dahi olsa, filmin içinde varlığı tamamen muamma. Daha başka bir deyişle Ercüment Çözer’i hikâyenin içine dâhil etmek için diğer konuların ucu açık bırakılmış durumda. Bu da filmin bütününü oldukça zedeliyor. Aynı şekilde filmin aksiyon sahnelerindeki özensizlik de çok fazla göze batıyor. Böylesine hareketli bir filmde daha fazla olması gereken aksiyon hem yeterince doyurmuyor hem de mevcut olan sahnelerdeki “çekelim de bitsin” havası dikkatli sinema izleyicilerinin gözüne batıyor.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor şüphesiz net bir sinema filmi değil. Devam etseydi ne olurdu sorusu altından filizlenen standart bir dizi bölümü görüntüsünde. Ancak her şeye rağmen alışılan ve sevilen karakterlerle tekrardan buluşmak, Behzat Ç. hayranlarını sevindiren bir husus. Alınan tepkilerden ötürü ekranlara veda eden Behzat Ç.’nin kalitesini düşürmedikten sonra, standart bir dizi bölümü edasıyla beyazperde için çekilmesinin etik olarak bir problem yaratacağını düşünmüyorum.
Ülkemizde televizyondan sinemaya uyarlanan işleri düşündüğümüzde, Behzat Ç. bu projeler arasında kalitesi ile inci gibi parlayan bir iş. Yönetmeninden, senaristine, oyuncusuna kadar çıktığı ilk günden bu yana takdiri hak ettiği aşikâr. Projenin iki filmle beyazperdeye aktarılması ise Behzat Ç.’nin ele avuca sığmaz karakteriyle yakından ilgili. Anlattığı keskin olayları televizyon ekranından yansıtırken kimi zaman kendisine muhalif olan kesimden tepki çeken Behzat Ç. varsın beyazperdede daha çok yer alsın, daha özgür olsun. Onlar beyazperdede yer aldıkça, hayranları eski bir dosta kavuşmanın verdiği mutlulukla sinema salonlarına koşacaktır.
Öteki Sinema için yazan: Polat Öziş
Not: Bu yazı kaleme alınırken Behzat Ç.’nin yaratıcısı Emrah Serbes, dizinin tekrar ekrana döneceği ile ilgili Cumhuriyet’e bir röportaj verdi. Bu röportaja göre dizinin, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden 5 gün önce başlayacağı ve daha keskin bir Behzat Ç.’nin karşımızda olacağını beyan etti. Geleceği ne olur ne biter bilinmez ama Behzat Ç.’yi yeni projelerde ekranda görmek, hayranlarını her halükarda sevindirecek bir durum. Umarım, kaostan beslenmeyi seven Emrah Serbes, tüm bu yaşanan gelişmelerden sonra intikamını Behzat Ç. vesilesiyle alıp, karakteri büyük bir değişimin içine sokmaz. Ya da bir başka deyişle Behzat Ç. iyiden iyiye kendini ülke gündemine endeksleyip yeni bir Kurtlar Vadisi olarak geri dönmez…