Haneke’den toplumun temeline şiddetli bir saldırı…

Öteki Sinema için yazan: Üner Altay

blankBirçok korku filmi yönetmeni “aslında gerçek korku ekranda değil gündelik hayattadır” der ya, bu film de adeta içinde hayalet, vampir vs. olmayan ve gündelik hayatta geçen bir korku filmi. Kendimize “10 korku filmini arka arkaya izlemek mi yoksa ıssız bir sokakta tekinsiz ve bıçaklı bir tip tarafından köşeye sıkıştırılmak mı?” diye sorsak herhalde tercihimizi ilkinden yana kullanırdık. Bunun nedeni korku filmlerinin bir tehlike unsuru olmadıkları için bizi daha az korkuttukları gerçeğidir. Başımıza bizzat gelen şeylerin bizleri daha çok korkuttuğu konusunda hemfikirizdir sanıyorum. Geçen gün, ismi lazım değil, “önemli” bir zattan “önemli” bir imza almam gerekiyordu. Bu aşamaya gelmek için saatlerce sıra bekleyip, birçok başka işlemden geçmiştim ve reddedilmem (ki bu yasal değil ancak keyfi bir reddiye olabilirdi) bütün bu işlemleri tekrar yapmam gerekeceği anlamına geliyordu. “Önemli” zat, tam imzayı atacağı sırada su koyverdi. “İmzayı atmayacak mı yoksa?” diye ne kadar korktuğumu anlatamam. Hayattaki tek fonksiyonu paraf ve imza atmak olan bu adam yüzünden tekrar işkenceden geçecektim! Herhalde Kafkaesk durum dedikleri böyle bir durum olsa gerekti. Neyse, en sonunda adamın artistliği geçti de imzayı verdi. Sokağa çıktığımda sigarayı bırakmış olmama rağmen ilk işim karşıma çıkan ilk büfeden bir paket sigara almak oldu. İşte, gündelik hayatın bir anda korku ya da gerilim filmine dönüşmesine bir örnek.

Birçok Hitchcock filminin haksız yere hapse atılan ya da pis bir işe bulaşan insanlar hakkında olması tesadüf değildir. Herhangi bir röportajına bakın, “gerilim ustası” Hitchcock’un gerçek hayatta polisten korktuğunu söylediğini göreceksiniz. “Bir adam iki dolarlık park cezası nedeniyle polisle tartışmış ve nezarete atılmış. Nezaretteki başka bir sanıkla kavga etmiş ve adamı yanlışlıkla öldürmüş. Bu yüzden de ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmiş. Şimdi bu adama ‘keşke en başta polise hiç bulaşmayıp o iki doları verseydin’ demez misiniz?” gibi bir örneği de vardır hatta. Gerçek hayattaki korkunun önemli bölümü bireyler arasındaki hiyerarşik düzey farklarından kaynaklanır. Çünkü toplumu kurumlar yönetir ve kurumların yönetilmesi için de bireyler çeşitli basamaklarda görevlendirilir. Bu sayede bir birey koca kurum adına hareket etme hakkına sahip olur. Haneke de gerçek hayattaki korkulara değinen bir yönetmendir. Bu kadar çok kuralı olan modern bir uygarlığın bir anda nasıl kaosa sürüklenebileceğini en iyi anlatan yönetmenlerden biri o olsa gerek. Bu açıdan Haneke’nin de devletin kurumlarıyla ve bürokrasiyle derdi olan biri olduğu, filmlerinin de bundan pek tabi nasibini aldığından da söz edilebilir.

blankKayıtsızlığın en uç noktası nedir? Herhalde öldürmektir. Almanya doğumlu Avusturyalı Haneke, Avusturya doğumlu Alman Hitler’in hatalarından elbette ders çıkaracak. Hatta Haneke’nin Avrupa toplumundaki kayıtsızlığı kıyasıya eleştirmeyi görev edinmiş olduğu bile söylenebilir. Benny’s Video ise Avrupa toplumunun en küçük ünitesi olan çekirdek aileye odaklanıyor. Avrupalı üst-orta sınıf bir aile nasıl ve ne kadar şiddete sebebiyet verebilir? Haneke’nin bu soruları sorarken bize sunduğu, Avrupa’da çokça bulunan şehirli bir ailedir. Anne; Anna, baba; Georg ve ortaokul öğrencisi oğulları Benny. Anna ve Georg’un iyi kazandıran işleri vardır ve Benny’nin de konforlu yaşamında pek sıkıntısı yokmuş gibi gözükmektedir. Buna rağmen arkadaşlarıyla başka bir evde yaşayan ablasından öğrendiği bir “piramit oyunu” oynamaktadır. Bizim memlekette de bir ara yaygın olan “Titan” tarzı bir geometrik oyundur bu. Benny, oyunun kurucusu olarak iki kişi seçer ve o iki kişi ve yeni katılanlar da aynı işlemi sırasıyla uygularlar. Piramit belirli bir sayıya ulaşınca kurucu pozisyonundaki oyuncu alt katmanların üyelerinden toplanan parayı alıp çekilir, şimdi onun seçtiği iki kişi kurucu pozisyonuna yükselmiştir ve oyun böylece devam eder. “Piramit” herhangi bir mal değiş tokuşu olmadığı için illegal bir oyundur ama oyunun kullandığı organizasyon/kurumlaşma biçimi de bir o kadar Avrupalıdır. Filmin başındaki temalardan birinin bu piramit oyunu olması illegal bir arzunun ne denli rasyonel bir biçimde hayata geçirilebileceğini göstermek için olabilir.

Benny’nin en önemli hobisi video kamerasıyla etrafı çekmek ve sonra bunları izlemek/izletmektir. Bir nevi “Peeping Tom”dur yani. Siyah perdeleri örtülü odasından dışarıyı bile bir video kamera ve televizyon vasıtasıyla seyretmektedir. Odasına o kadar kapanmıştır ki babası sık sık pencereyi açıp odasını havalandırmasını ister ondan, kendisini görüntülere o kadar kaptırmıştır ki pencereyi açmak gerektiği bile aklına gelmemektedir belki de. Geceleri yatağına uzanarak video izler ve ondan sonra uyur. Bir gün sık sık video kaset kiraladığı dükkanın vitrinine bakan bir kızla tanışır ve kızı evine davet eder. Anna ve Georg şehir dışındaki çiftliklerine gittikleri için Benny hafta sonunu yalnız geçirmektedir. Bu arada, çiftlik mevzusu açılmışken; film bir domuzun bir mezbaha tabancası ile öldürülüşünün yavaş çekimde verilmesiyle başlar. Buradaki mezbaha tabancası Coen Biraderler’in İhtiyarlara Yer Yok (No country For Old Men, 2008) filmindeki seri katil Anton Chigurh’un kullandığı aletin gaz basıncı değil kurmalı mekanik basınç kullanan bir modelidir. Daha sonra Benny aynı görüntüleri kıza izletirken bu çiftliğin ailenin kiraladığı çiftlik olduğunu anlarız. Aile, çiftliği hafta sonları dinlenmek için kullanmaktadır. Benny de bu çiftlikte geçirdikleri bir gün bir domuzun öldürülüşünü videoya almıştır. Eskiden tarımsal ve hayvansal üretim için kullanılan çiftlikler artık burjuvazinin şehir yaşamından kaçma ve stres atma merkezleri haline gelmiştir. Film, pre-modern döneme ait bir kurumun modern dönemde neye indirgendiğini de bu sayede gösterir. Çiftliği filmde sadece domuz öldürme görüntüleri üzerinden izleriz. Benny’nin televizyon izlediği zamanlarda da Avrupa’dan dehşetli görüntülerin yer aldığı haber programları görünür ekrandan. Bunun dışında da kiraladığı video kasetler vahşi aksiyon filmleridir.

blank

Ailenin evi bir çiftliğin tersine alabildiğine tertipli, minimal ve soğuk bir biçimde döşenmiştir. Bizler evde yalnız kalan gençler hafiften yakınlaşacaklar herhalde derken Benny mezbaha tabancasını çıkarır ortaya. Tabancayı kıza verip kendisini vurmasını ister. Kız bunu yapmayı reddedince Benny kızı korkaklıkla suçlar ve silahı alıp kızı karnından vurur. Kız odanın ucuna doğru zorlukla kaçar. Bu bölümü Benny’nin odanın o kısmını çekmekte olan video kamerasından izleriz: Acı içinde kıvranıp bağırmakta olan kızı susturamayan Benny, onu bir kez daha vurur. Kız hala kıvranmaktadır. Benny kızı son bir kez daha vurur, bu sefer muhtemelen kafasından. Bu cinayeti işledikten sonra Benny sakin bir biçimde etrafı temizler, küvette kan bulaşan çarşafları yıkar ve kaloriferin üzerine asar. Bir ara süt içmeye mutfağa gider; tezgaha döktüğü sütü de tıpkı kızın yerdeki kanlarını sildiği gibi sakince siler. Temizlik ve tertiplilik onun modern varoluşunun içkin bir parçası olmuştur. Neyi temizlediğinden ziyade nasıl temizlediği daha önemlidir. Bir yandan cinayetin izlerini temizleyen Benny, bir yandan da arkadaşlarıyla dışarı çıkıp diskoya gitmek gibi hafta sonu programlarını da ihmal etmez. Ne de olsa hafta sonu eğlence içindir. Bir berbere gidip kafasını sıfıra vurdurup bir “skinhead” haline gelir. Burada kuşkusuz bir Nazi göndermesi de vardır ve Haneke “Avrupa Nazi mentalitesinden ne kadar kurtuldu acaba?” diye sormaktadır.

Hafta sonu sona ererken anne ve baba eve geri döner. Benny kısa süre sonra cesedi ebeveynlerine gösterir. Anne telaş yapar, ama belli ki anneden daha üst bir makamda çalışmakta olan ve stresle çok daha profesyonelce mücadele etmeyi beceren baba onu hemen susturup sakinleştirir. Avrupa hayatı her zaman her yerde profesyonel olayı gerektirmektedir. Hemen mantıklı bir biçimde durum analizi yapılır: Benny’nin yakalanması hem onlar hem de Benny için iyi olmayacaktır. Benny işlediği suçtan ötürü en iyi ihtimalle akıl hastanesine kapatılacaktır; oğullarını gözetimsiz evde yalnız başına bırakan aile ise yine birtakım yasal sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır. Kurumsal yapı bu örnekte ailenin aleyhine işleme potansiyeline sahiptir. Kurumsal yapının “islah” kanadından uzak durmaya, yani cinayeti gizlemeye, karar verirler.

blank

Anne ve baba arasında cesetten nasıl kurtulmaları gerektiğine dair bir tartışma geçer. Cesedi “borulardan geçecek kadar küçük parçalara” nasıl bölebileceklerini konuşurlar. Georg’un Benny’i sorgulamasından anlaşılan cinayetin görgü tanığı olmadığıdır. İşte, ceza mekanizmasında bir çatlak yakalamışlardır. Eğitim, sağlık, güvenlik vs. üzerine bu denli düşünülerek meydana getirilmiş bir toplumsal sistemin bile insan vicdanına ihtiyaç duyuyor olması ne kadar ilginçtir. Kocaman devlet, polisleri, yargı sistemi falan derken biz yine de bu sistemin pek de hesaba katmadığı bir olguya sıkışıp kalırız; polise teslim olma değil de daha ziyade en başta cinayeti işleme/işlememe konusuna. Eğer toplumun güvenlik mekanizması seni suçlayacak delilleri bulamıyorsa sen de suçsuzsundur! Rasyonel bireyler, rasyonelliklerini illegal işler için de kullanmayı akıl etmişlerdir. Georg, cesetten kurtulma işini üzerine alır ve karısıyla oğlunu Mısır’a tatile gönderir. Anna ve Benny’nin, Avrupalıların zaman zaman hayvan yerine koydukları insanların ülkelerinden biri olan Mısır’da akla gelebilen tüm aptal oryantalist turist hareketlerini sergilediklerini görmek seyirciyi daha da dehşete düşürür. Bu arada ilginç bir şekilde Mısır tabii ki Piramitlerin ülkesidir! Benny’nin filmin başında oynadığı piramit oyunu ve daha genel olarak Avrupa’daki kurumların yönetim mekanizmasını oluşturan geometri anlayışının belki de doğulu bir kökeni olabileceğini, dolayısıyla Batının tek düşünce kaynağı olmadığını hatırlatır bize Haneke. En azından Benny’nin rasyonel piramit anlayışı ile Mısır’ın mistik piramit anlayışının bir karşılaştırılmasının yapıldığını söyleyebiliriz. Aile reisi Georg söz konusu pisliği temizlerken anne ve oğul stres atmaktadır! Ancak hakkını yemeyelim, Anna zaman zaman kendini tutamayıp kenarda köşede veya yatakta uyumaya çalışırken ağlamaktadır. Ancak niye ağladığını bilemeyiz. Belki de ona küçük kızın cesedini hatırlatan vicdanı işkence etmektedir. Yazının sonunda bu mevzuyu erkek, kadın ve çocuk konusuna da bağlayabiliriz. Ayrıca bu tatil kısmında kuşkusuz şehirli Avrupalının senelik rutinini oluşturan “sene boyunca sorumluluklarını yerine getir sonra tatile çık” düsturu da dehşet verici bir hal almaktadır. Benny’nin bu formüldeki sorumluluğu cinayet işlemek olarak gözükmektedir!

Tatil bittikten sonra Avusturya’ya dönen aile eski hayatlarına devam etmeye çalışır. Bize aile, okul gibi kurumlardan bahsederek başlayan film, son olarak yine modern devletin oldukça mühim bir kurumunda; polis karakolunda biter. Benny karakola gidip suçlarını itiraf etmiştir. Bunu neden mi yapmıştır? Belki de çocuk olduğu için. Cinayet işlese de suçunu gizleyecek kadar “pişmemiştir” çünkü. Benny’e göre annesi ve özellikle de babası mensup oldukları modern toplumda (gerekirse etik olmayan yollarla) nasıl ayakta kalacaklarını bilecek yaştadırlar çünkü. Benny, polis sorgusundan çıktığı sırada anne ve babası da karakola getirilmişlerdir. Anne ve babasına bakıp “pardon” der. Sadece bu kadar… Neden sadece “pardon” demiştir? Kurum üyelerinin bazen koca kurumu temsil etme özellikleri olduğundan bahsetmiştik. Belki de Benny bu hakkını kullanıp bütün ailenin suçunu itiraf ettiği için özür dilemiştir. Ancak kurumların şöyle ilginç bir tarafı vardır: eğer Benny anne ve babasından gizli polise gelmeseydi büyük ihtimalle asla bu suçu itiraf edemezdi çünkü en kaba hesapla iki oya karşı bir oyla kararı reddedilecekti. Baba, duyguları hiç işe karıştırmadan suçu bu noktaya kadar gizlemeyi başarırken, anne suçu gizlerken duygusal bir buhrana girmekte, Benny ise çocukluğun getirdiği saf yanıyla en sonunda gidip suçu itiraf etmektedir.

blank

Benny’nin kızı öldürürken bir mezbaha tabancası kullanıyor olması da kızcağızı ne kadar “öldürülebilir” gördüğünü de göstermektedir. Burada biraz mezbaha kültürüne değinmek gerekiyor sanırım. Örneğin Müslüman ve Hıristiyan toplumlardaki kesimlerde oldukça farklı yöntemler kullanıldığını tahmin edebiliyorum. Bu yöntemlerin ayrıştığı ilk nokta da büyük ihtimalle hayvanın ilk öldürüldüğü anda başlıyor. Yurt dışında Türklerin yoğun olarak yaşadıkları mahallelerdeki marketlerin vitrinlerinde “Günlük helal et bulunur” yazdığı dikkatinizi çekmiştir. Bizler kasaptan ya da marketten aldığımız etlerin otomatik olarak helal olduğunu (helal biçimde kesildiğini) varsayarak hareket ettiğimiz için, daha doğrusu etrafta haram et neredeyse hiç olmadığı için(?) Türkiye’de böyle tabelalar pek yoktur. Mezbahalar kültürümüzün başka bir cins canlıyı öldürme işlemini sistematize ettiği kurumlardır. Yine Hitler’e dönersek, çalışma kamplarındaki toplu cinayetler de mezbahaları andıran bir biçimde işlenmiştir. İnsanın kendisinden farklı bir noktada (öldürülebilir) konumladığı canlıları öldürme biçimleri de varlıkbilimsel manada önemli bilgiler içermektedir. Mezbahalarda yaşanan dehşet verici öldürme hikayelerini kendi gözünüzle görmek için “Earthlings” isimli, Jaoquin Phoenix’in seslendirdiği belgeseli izlemenizi tavsiye edebilirim.

Ayrıca hem Amerika’daki mezbahalardaki hayvan öldürme yöntemleri hem de mezbaha çalışanları arasındaki ırk ve cinsiyet ayrımcılığı gibi konulara değinen “Zoontologies: The Question of the Animal” adlı kitabı da bu noktada önermeden geçemeyeceğim.

Korku ve gerilim filmlerinde kasap bıçağı, elektrikli testere, mezbaha tabancası vs. gibi aletlerin şiddet unsurları olarak kullanılmalarının nedenlerinden biri de insanlar olarak hayvan veya bitki konumuna (öldürülebilir, tüketilebilir vs.) düşürülmekten duyduğumuz korku olabilir. Hitchcock’un Sapık’ı ölü hayvanların içlerini dolduran bir taksidermistti örneğin. Biraz daha detaya girersek; Texas Chainsaw Massacre filmindeki cani aile işsiz kalmış mezbaha çalışanlarından oluşmaktaydı ve eskiden hayvanları öldürdükleri teknikleri ellerine düşen gençlerin üzerlerinde kullanıyorlardı. Ayrıca hayvan konumdan kaçınak sadece insan hayattayken başına gelen bir şey değil: savaşlarda ateşkes yapıldığında taraflar ölülerini değiş tokuş ederler. Neden? Ölülerin geleneğe uygun biçimde gömülmeleri, “hayvan leşi gibi” ortada bırakılmamaları için. Benny ve ailesi ölen kızı geleneğe uygun biçimde gömmeyerek de onun insanlığına hakaret etmiş oluyorlar. Ölüyü gömmek insan kültüründe o kadar önemli bir yer tutar ki bir süre birlikte yaşadığımız hayvanları bile ölünce gömeriz.

blankAnna ve Georg’un mevcut konumlarını, yani statükoyu korumak için böyle yaptıklarını söyleyebiliriz. Kurumlar zaten statükoyu korumak için kurulmuşlardır çoğu zaman. Aile de bir kurum olduğuna göre o da kendi statükosunu korumaya çalışacaktır. Peki toplumun kuralları ile toplumun en küçük ünitesi olan ailenin çıkarları çatıştığı zaman ne olacak? Ailenin bir kurum olarak ne düzeyde şiddet ürettiğini sanırım gazetelerin üçüncü sayfalarından biliyoruz. Belki de etrafımızdaki her türlü kurum şiddet üretirken her ailenin şömine başında gülüp eğlendiğini düşünmek de bizim problemimizdir. Basit bir örnek olarak; aynı apartmanda yaşadığı bekarlara kan kusturan ailelerin hem apartman genelinde hem de kendi içlerinde ne denli şiddet üretme kapasitesine sahip oldukları apaçık ortada olan bir konudur. Benny’s Video, bir buçuk saat içerisinde Avrupa’nın çeşitli kurumlarına o kadar çok eleştiri yöneltiyor ki, bütün bunları bir yazıda kaleme almak mümkün değil gibi gözüküyor. Örneğin isminde “video” kelimesi geçen bir film, batılı bireyin görsellikle kurduğu ilişki konusunda da dünyalar kadar şey söylüyor olsa gerek ama sırf bunu irdelemek için bile bir bu kadar daha yazmak lazım. Öyle bir film ki, üzerinde ne kadar düşünülse ve ne kadar yazılsa bitmez. Haneke, filmleri ve o garip sakallarıyla batı uygarlığının öcüsü gibi adeta.

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Leave a Reply

  1. yazıda film baştan sona anlatılmış…
    insanlar ödevlerini burada paylaşıyorlar fakat yazının başında izlemeyenler için bir uyarı yapılabilirmiş.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Temple of Trust (2009)

2009 yapımı Temple Of Trust, buluntu ile kurgu evliliğinin, adam
blank

The Cannonball Run Serisi

The Cannonball Run (1981), seksenlerin sonunda TRT’de Pazar sabahlarının vazgeçilmez