Erişte westernlerin izini sürerken rastladığım filmlerden biri Beş Hikaye. Beş Hikaye adından da anlayacağınız üzere beş ayrı hikayeden oluşuyor. Bizi ilgilendiren tarafı ise bu hikayelerden birinde kovboyların ve kızılderililerin sinemamızda ilk defa arz-ı endam eyliyor olması.(1) Kovboyların ilk defa görünmesine karşı Beş Hikaye’nin hafızalardan silinmesinin sebebi ise hikayelerin ve genel olarak filmin oldukça vasat olması.
1962 tarihli filmin Beş Hikaye’nin yapımcısı (Akar Film), yönetmeni ve senaristi Nuri Akıncı. Hikayelerin tamamı yabancı hikayelerden alıntılanmış.
Hikayelerin ikisi, yaşı geçmiş kıraathane müdavimi abilerin bıyık burarak anlattığı cinsten çapkınlık hikayeleri. Ama yılın henüz 1962 olduğunu ve çoğu hala şeyin ima ile anlatıldığını hatırlatmamıza gerek yok: “Yatağa uzanırlar ve ekran kararır!” Diğer üç hikaye ise çapkınlık hikayelerini dengelemek istercesine iyilik, fedakarlık, kuşlar, böcekler tarzı şeylerden seçilmiş. Her hikayede 5-6 oyuncu oynuyor. Rol dağılımını tam oturtabilmem için güvenilir kaynakların(2) yanında güvenemediğim birkaç kaynaktan da yararlanmak zorunda kaldım çünkü 6 hikayenin rol dağılımı da değişik ve bunu tam olarak veren tek bir kaynak bulamadım. Hatamız olursa affola…
Şimdi dilerseniz hikayelerimize göz atalım:
1. HİKAYE
Evli bir kadın olan Sinyora (Merih Meral) kilisede gördüğü Sinyor Gomez’e (Önder Somer) aşık olur. Daha sonraki günlerde kilisenin papazına Sinyor Gomez’in peşine düştüğünü ve her fırsatta rahatsız ettiğini söyleyerek ondan Gomez’i uyarmasını ister. Papaz Gomez’i uyarır. Daha sonraki günlerde Sinyora her gün Gomez hakkında yeni bir şikayet ile gelmeye başlar. Ne olduğunu anlayamayan Gomez şaşkındır. Çünkü kadının yakınından bile geçmemiştir. Sinyora en sonunda papaza gelerek Gomez’in bahçedeki ağaca tırmanarak eve girmeye kalktığını ve eve girmeye kalktığını söyler onu son bir kez sert bir şekilde uyarmasını ister. Gomez bu son uyarıdan sonra kendine verilen mesajı anlar ve kocası iş için Cenova’ya gitmiş olan Sinyora’nın bahçesindeki ağaçtan tırmanarak Sinyora ile buluşur. Meğer Sinyora her şeyden habersiz olan Gomez’e ilan-ı aşk etmek için papazı kullanmıştır.
Filmdeki İtalyan-İspanyol karmaşası da ilginçtir!
2. HİKAYE
Gelelim asıl hikayemize. Kovboy ve kızılderililerin sinemamızdaki debut’ı ikinci hikayemiz sayesinde gerçekleşiyor. Bill (Ahmet Sert) ve Jack (Orhan Yıldız) beraber yolculuk eden iki arkadaştır. Jack kasabaya yıllar sonra dönecek ve nişanlısı Madlen’i görecektir. Kasaba’ya varmak için geçmeleri gereken Apaçi bölgesinde Jack’in atı sakatlanır ve atı vurmak zorunda kalırlar. Yola tek atla devam ederler. İleride önlerine Apaçiler çıkar. Apaçiler’in ilk hücumunu savuştururlar ama tekrar saldıracakları kesindir. Ellerinde onları ikinci defa püskürtmeye yetecek cephaneleri olmadığı gibi atları da tektir. Bir kişinin Apaçileri oyalarken diğerinin atı alıp kaçması gerekmektedir çünkü iki kişilik kurtuluş umudu yoktur. Çöp çekmeye karar verirler. Kısa çöpü çeken atı alıp kaçacak, diğeri de kendini feda ederek Apaçiler ile çatışacaktır. Jack kısa çöpü çeker ve istemeyerek atı alıp gitmek zorunda kalır. Bill ise çatışarak ölür. Bilin cesedi başında iki çöp yan yana durmaktadır ve iki çöp de aynı uzunluktadır. Klasik westernlere benzeyen bu öykü hain kızılderili şablonunu da aynen kopyalamayı ihmal etmemiş olsa da küçük, sade, naif ama güzel bir başlangıçtır.
3. HİKAYE
Üçüncü hikayemiz kızları çok hasta olan orta halli bir aileyle ilgilidir. Küçük kızın kurtulması için Amerika’da beyin Ameliyatı geçirmesi gerekmektedir. Anne (Nevin Aypar), ameliyat için gereken 10.000 Lira’yı bulmak için düğünden kalan gerdanlığını satmaya kalkar ama kuyumcu (Murat Tok) gerdanlığı değerinin çok altında almak izter. Bunun üzerine anne, gerdanlığı satmaktan vazgeçer. Yan tarafta konuşmayı dinlemekte olan tekinsiz adam (Hulusi Kentmen), kadını takip ederek gerdanlığı çalar. Kuyumcu gerdanlığı düşük fiyattan almak istese de hırsız gerçek ederini bildiği için 10.000 Lira’dan satar ve parayı gerdanlığı çaldığı eve bırakır. Kuyumcu hırsızı ihbar eder, hırsız tutuklanır ve bir iyilik yapmanın verdiği gönül rahatlığı içinde hapse girer.
4. HİKAYE
Dördüncü hikayemiz Don Giovanni’nin hikayesinden bir kesittir. Zamanını kadınları kandırıp kendine aşık etmekle geçiren Don Juan, zengin bir evli kadınla ilişki kurmuştur. Daha önce de aynı evin hizmetçisi ile ilişki kurmuştur. Hizmetçi (Aysel Gürel) bunu öğrenince hem intikam almak hem de durumu lehine kullanmak ister. Kendisine asılmakta olan evin beyine, kendisiyle evlenmesi şartı ile karısının ihanetini müjdeler. filmin içindeki beş hikaye içinde en zayıfı olan Don Juan hikayesi Aysel Gürel’in 4. filmi olması açısından da açısından da ilginçtir. Ayrıca Gürel’in ilk filmde hizmetçi olarak, ve aynı kıyafetle kısa bir süre göründüğünü de hatırlatalım.
5. HİKAYE
Beşinci ve son hikayemiz balon satarak hasta annesine (Birsen Menekşeli) bakan küçük bir kızın (Parla Şenol) yılbaşı dileklerinin gerçekleşmesini anlatır. Bütün gün balon satan küçük kız yolda gördüğü noel babadan dileklerini gerçekleştirmesini ister. Ama noel baba tayyare piyangosu satan kostümlü bir işçiden başka bir şey değildir. Tüm balonlarını satan küçük kız, son balona noel babadan isteklerinin ve ev adresinin yazılı olduğu bir kart iliştirerek gökyüzüne bırakır. Balon zengin ve iyi kalpli olan bir adamın evine gider. Adam derhal küçük kızın istediği soba, palto ve kemanı alır ve küçük kızın evine bırakır.
Dipnotlar
(1) Fantastik Türk Sineması, G.Scognamillo-M.Demirhan, Sf:102, Kabalcı Yayınevi
(2) Ansiklopedik Türk Filmleri Sözlüğü, Agah Özgüç Sf:139, Horizon International