Acıma yetime git bi çay koy!
Semra Uygun beyazperdenin en tehlikeli öksüzleri ile ilgili bir dosya hazırladı. İşte en evlat edinilmeyecek sinema karakterleri!
Orphan: Kendi halinde bir kız çocuğu sanılıp evlat edinilen ve eve getirilen bu gudubet kızımız bir köşede boyuna TRT 2’nin İngilizce ders veren fiyonklu teyzesi gibi fiyonguyla oturup resim yapmaktadır. Sessiz, sakin ve içine kapanıktır. Ta ki üvey kardeşlerini darp edene ve ebeveynlerine ayıplı şeyler söyleyene kadar. O yetim halinin altında bir femme fatale olduğunu, 85 beden memelere sahip olduğunu ve babasını ayartıp evin kadını olmaya çalıştığını anladığımızda ise artık çok geçtir. Yetmez ama evet.
Mama: Ormanda yetişmek zorunda kalan ve Mogli’ye dönen iki küçük kızımız, amcaları tarafından bulunup tekrar ev ortamına adapte edilirler. Fakat bu uğursuz ikili yanlarında bir de ormandaki yıllarında onlara annelik etmiş biricik hayaletimiz Mama’yı da getirmişlerdir. Mama kızlarının tekrar ormandaki tekinsiz evlerine dönmelerini, korkunçlu ninniler söylemeyi, evde olsa yemezsin demeyi, terliği roket yapıp fırlatmayı istemektedir. Bunun için de ev halkına etmediği eziyeti bırakmaz. Ana yüreği işte.
The Omen: Düşünün ki yetiminiz şeytanın oğlu. (Düşünemedi.) Bu çocuk hizmetçiyi kandırıp mutfaktan kurabiye aşırmak gibi haylazlıklar yerine hizmetçinin bir iple pencereden kendini asmasına sebep olur. Babası oğlunda bir iş olduğunu anlar. Benim çocuğum neden bedava stick için Max alıp Vailand’a gitmek yerine mezarlıklarda dolaşıyor diye kara kara düşünür. Oğlum kırmadan oyna şununla, evladım annenin üstüne bisiklet sürülmez, çocuğum kan o pis e e dese de nafiledir. Ölümler ve intiharlar artar. Herkes gibi o da oğluna karşı koyamaz. Şeytana uyar. Bir baba olarak oğlunun kahramanı değil müridi olur. Ne de olsa Damien’da şeytan tüyü vardır.
Acacia: Aslında yetim Kim Jin-sung başta ağaç resimleri çizen normal bir çocuktur. (Bir çocuğun ağaç resimleri çizmesi ne kadar normalse) Fakat zamanla evlat edinildiği evdeki Akasya ağacını annesi olarak görmeye başlar. (Manyaklık burada başlıyor) Sonra da yağmurlu bir gecede ortadan kaybolur. (Geçmiş olsun) Aslında evlat edinildiği evde gayet huzurluyken üvey annesinin kendi çocuğu olur ve Kim Jin-sung’dan kurtulmaya karar verir. Zaten kötü de resim yapıyordur. Üvey oğlunu al sen seversin diye akasya ağacının dibine gömer. Fakat bu karar birtakım kanlı ve çiçekli olayların da başlangıcı olacaktır. O sırada fonda şu türkü vardır: Kim Jin-sung’um gelir yanıma, kanı kaynar kanıma, dehşet saçar canıma, akasyalar açarken.
Bless the Child: Cinlere perilere zerre inanmayan Maggie O’Connor bir gün kız kardeşinin eve getirdiği ve onun himayesine bıraktığı otistik kızı Cody ile tanışır. Cody bir şeytan mıknatısıdır ve Maggie hayatında görmediği ayinleri, the church of satan’ları, the satanic bible’ları, Marilyn Manson’ları Cody sayesinde görür. Çünkü Cody çılgın bir çetenin şeytana ulaşmadaki tek aracıdır. Can-ı gönülden bağlandığı kızının 666 parçaya bölünmesine razı olmaz. Fakat durum bir hayli tehlikelidir. Çünkü karşısında keserim topunu diye tehdit eden balkon amcaları yoktur. Ona bir tek satanist avcısı Agent John Travis ve temizlikçi kılığındaki melekler yardım edebilir.
The Orphanage: İnsanın ruhunu sıkan, içine fenalık getiren yetimhanemizde birtakım hayaletli işler dönmektedir. Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la yetiştiği bu yetimhaneyi ziyarete gelir. Her şey ilk başta tipik bir bayram ziyareti gibidir. Fakat Laura oğlu Simon’un görünmeyen bir çocukla arkadaş olduğunu görür. Olay orphanception’a döner. Her gördüğüne inanmaması gerektiğini geç anlayacaktır. Her şey yıllar önce oynanan bir saklambaçla başlamıştır. Un, dos, tres, toca la pared saklanmayan ebe!
Öteki Sinema için yazan: Semra Uygun
Nefis bir yazı, dehşetten titreyerek okudum, ibret aldım (evlat edineni…). Teşekkürler! ;-)
Damien candır ya.