Programını basına duyururken bülten uzamasın diye kısa filmleri yazmayan, yine aynı sebepten kısa film ödüllerini basına göndermeyen, yalnızca uzunları duyuran film festivallerini,

Kısa film yönetmenlerini yurtlarda, misafirhanelerde ağırlayıp yemekhanede yemek yedirirken; jürileri ve ünlü konukları 5 yıldızlı otellerde, özel akşam yemekleriyle ağırlayan kısa film festivallerini,

Kısa filmlere telif ödemek için ikna etmeye çalıştığım festival yöneticisiyle konuşurken araya girip ama uzun filmlere de telif ödenmiyor diyen arkadaşı,

Kısa filme destek adı altında kafelerde, barlarda filmler gösterip yiyecek içecek satarak kâr elde eden ama telif ödemeyi aklının ucundan bile geçirmeyen işletme sahiplerini,

Dünyada kabul gören bir kısa film standardı varken, kafasına göre standartlar belirleyen, bu nedenle ülkede çekilen “bazı kısa filmlerin” başvurabileceği “bazı kısa film festivallerini”,

Belediyelerin parasıyla yapıldığı için kamu hizmeti sayılan festivallerin, o festivallerin organizasyonunu yapmak için anlaşan kişi veya şirketlerin kendi özel atölyelerinde çektirdikleri filmleri festival yarışma ve gösterim programına ön elemeden geçirmeden almalarını,

Antalya Film Festivali’ni protesto etmek için İstanbul’da yapılan “Ulusal Yarışma’da” kısa ve belgesel filmlerin olmamasını, ulusal sinema deyince akla yalnızca uzun filmlerin gelmesini,

Sinemayı kendi malı zanneden, onlardan başka kimsenin film ve etkinlik yapma hakkının olmadığını düşünen yarım akıllıları,

Kısa filmin tıpkı korku sineması, Asya sineması, Hollywood sineması gibi uzmanlık gerektiren bir alan olduğunu bile bilmeyen insanların, kısa film hakkında iddialı paneller, söyleşiler yapıp bilgi kirliliğine neden olmasını,

Eskiden 3 kişi bir araya gelince kısa film yapardı, şimdilerde 3 kişinin bir araya gelince kısa film festivali yapmaya başlamasını,

Geçen yıl ilk kez yapılan bir kısa film festivalinde ödül alan yönetmene festival direktörünün, “bu ödül senin önünü açacak”, derken aslında yıllar önce yönetmenin aldığı Altın Portakal’ın bile herhangi bir kapıyı açmadığını bilmediği için alay konusunu olmasını,

Kısa filmcilerin festival seçmeyip önlerine gelen her organizasyona ve insana filmlerini teslim edip sonrasında şikâyet etmelerini,

Kısa filmleri yurt dışındaki marketlere götürdüğünü iddia edenlerin bugüne kadar hiçbir somut sonuç elde edememiş olmasını,

Bırak İngilizceyi kendi dilini bile konuşup yazamayan kısa film yönetmenlerinin yurt dışındaki yapımcılara ulaşma hayalini,

Ülkedeki “Cannes Corner” aldatmacasını,

Üniversitelerdeki sinema bölümlerinde kısa film eğitimi verilmediği halde öğrencilerin kısa film yapmadan mezun olamamasını,

Hala ustalaşmış bir kısa filmcimizin olmamasını, birkaç iyi kısa film çektikten sonra yönetmenlerin reklam, dizi, uzun metraj gibi alanlara kaymasını,

Kısa film yönetmenleri bile çektikleri filmlerden para kazanamazken bazı kalpazanların kısa filmlerden para kazanma planlarını,

Eser işletme belgesinin bir sansür mekanizması olarak kullanılmasını,

Her sene olduğu gibi, bu sene de geçmişte iyi kısa film yapmış birçok yönetmenin bakanlık desteği alamamasını,

Son yıllarda festivallerde boy gösteren kısa filmlerin büyük kısmının fonlar tarafından desteklenmemiş filmler olmasını,

Birkaç yıldır yaygınlaşmaya başlayan film forumlarında daha şimdiden şaibelerin konuşuluyor olmasını,

Festivallerin birbirine çok benzemesini, okumadan birbirlerinin yönetmeliklerini kopyalamalarını, o yönetmelikteki çoğu maddenin güncellenmesi gerektiğini,

Hala kargo ile DVD isteyen festivallerin olmasını,

Warner Bros. filmlerini internetten indirip bilet satarak gösterenleri,

Ve daha birçok şeyi, bilmiyorum ne yapacağız?

Sidar Serdar Karakaş

blank

Sidar Serdar Karakaş

Çok küçükken kiralık VHS’lerden dayısıyla birlikte zombi filmleri izledi. Zombilerden çok korktu. Büyüyünce o filmleri George A. Romero’nun yaptığını öğrendi. Üstada hayran oldu. Sinema öğrencisiyken Andrzej Zulawksi filmlerini keşfetti. Zulawksi filmleri ona her zaman güç verdi. En zor anlarında kurtarıcı filmi Possession (1981) oldu. 2006 yılında Öteki Sinema’yı düzenli okumaya başladı. Korku filmlerini ve B Filmleri burada sevdi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Adı İster Jason, İster Freddy Olsun, O…

Adı ister Jason, ister Freddy olsun, o, yetişkin otoritesinin suçlu
blank

Sinema Salonları Eski Cazibesini Koruyor mu?

Sinemaseverler için sinema salonları eski cazibesini koruyor mu, yoksa ev