Türk korku sineması, ana teması olan üç harfliler üzerinden hikayeler anlatmaya devam ediyor. Çağan Irmak, filmografisindeki her işte bazen küçük bazen de devasa fantastik dokunuşlar yapan bir sinemacı ancak eleştirmenler dahil hiç kimse onu bir korku filmi yönetmeni olarak işaretlemedi çünkü onun için ¨fantastik¨, hikayeye hizmet eden bir enstrüman ve bunu kullanmayı tıpkı Atıf Yılmaz gibi çok iyi beceriyor.
Atıf Yılmaz’ın Fantastik Sineması yazımız için tıklayın!
Çağan Irmak filmleri, fantastiğin sularına girip yol almaktan çekinmeyen ancak başka bir derdi olan işler… Şu an Blu TV, Puhu TV gibi platformlarda izlediğimiz butik dizilerin öncülü olan Kabuslar Evi bile sadece bir korkutma gösterisi olarak yorumlanamaz. Bu hikayelerde gördüğümüz şey, canavarlardan ya da hayaletlerden ibaret değildi. Yalnızlıklarımız, pişmanlıklarımız, olmak istediklerimiz ve olamadıklarımız üzerine hesaplaşmalar sundu bize…
Dedim ya, Çağan Irmak salt bir korku filmi yönetmeni değil, o fantastiği çok seven, bunlarla beslenerek büyüyen ve yeri geldiğinde bu enstrümanı kullanmaktan çekinmeyen biri ve şimdiye kadar çektikleri içinde tür sinemasına en ait işi olan Çocuklar Sana Emanet filminde bile durum böyle… Filmin başarılı iç mimarı Kerem (Engin Akyürek), mutlak kıskanılacak bir yaşam sürerken bir anda büyük bir felaket yaşıyor ve artçısı olan yoğun bir travma süreciyle baş etmeye çalışıyor. Tedaviler, ilaçlar, hiçbiri çare değil ve bu giderek artan kabusların sebebi sadece onun suçluluk duygusu olamaz, ki filmin böyle bir şaşırtmaca amacı yok zaten. Yani finalde her şeyin karakterin kafasında olduğunu anlayıp, fizik kanunlarına bağımlı bir dünyaya çakılarak tatminsiz bir şekilde salondan ayrılmayacaksınız. Her ne kadar bu sadece bir korku filmi değil desem de, şekil itibariyle katıksız bir canavar filmi, hani şu ecnebilerin ¨monster movie¨ dediklerinden.
Ne yani Türk sinemacıları canavar filmi mi çekiyor? Evet, aynen öyle! Ama işte bu filmlerin en büyük meselesi; canavarı inandırıcı ve korkutucu gösterebilmek, musallat olduğu karakteri de düzgün bir oyuncuya emanet etmek. Ben korku filmlerinde CGI kullanımına mesafeli yaklaşan bir seyirciyim ancak Çocuklar Sana Emanet’in VFX ekibinin elinden çıkan işi tuttum! İlk gördüğümüz andan itibaren bir başkalaşım yaşayan yaratığın tasarımı ve uygulaması iyi. CGI karakterin fiziksel ortamdaki karakterle etkileşimi de öyle… Kerem rolünde izlediğimiz Engin Akyürek, kendi kariyerinde ilk defa bu tür bir filmde oynarken dengeli ve inandırıcı bir oyun veriyor. Günümüzün yakışıklı oyuncular trenindeki en yetenekli isim olduğuna inanıyorum. Çağan Irmak kadronun geri kalanını da çalışmaya alışık olduğu usta isimlerden kurmuş. Muhteşem Osman Alkaş ve tabii ki Şerif Sezer. Şerif Sezer’in canlandırdığı Şifacı nine çok gerekli bir karakter olarak karşımızda.
Bu filmin sektörel bir etkisi olacağına inanıyorum. Tıpkı Issız Adam’ın içimizdeki plakseveri uyandırması (inanmayan Kadıköy’de bir tur atsın, plak işi bambaşka bir yere gelmiş) ya da Unutursam Fısılda’nın estetik etkisinin Arif V 216’da karşımıza çıkması gibi… Çağan Irmak , her yıl rekor üretime ulaşan Türk korku sinemasındaki cin filmi sağanağında, hacıyı-hocayı karıştırmadan üç harfliler üzerine bir film çekmeyi akıl ediyor ve çok da iyi ediyor. Burada harika bir reçete var. Senaryoda hiçbir zorlama yok. Çocuklar Sana Emanet, doğaüstü fenomenlerle olan ilişkimizin aslında kadim zamanlardan geldiğini gösteren, bunun İslam’dan çok folklorla ilişkili olduğunu gösteren bir örnek. Umarım başka sinemacılar da bunu tatbik etmeye başlarlar, zira Sure-ayet isimli korku filmlerinin uyduruk cin çıkarma ritüellerini izlemekten gına geldi!
Usta bir yönetmenin A sınıfı oyuncularla fantastiği ana akım sinemaya taşıma fikri hoşuma gidiyor ama Çocuklar Sana Emanet’in başardığı başka şeyler de var. Seyirciyi sahte dolmalarla finale kadar oyalamaması, bazı karakterleri gereksiz bir şekilde başımıza musallat etmemesi ve hayvanlara iyi davranan bir film olması gibi… Korku filmlerinden hoşlanıyorsanız mutlaka izleyin, hoşlanmıyorsanız yine izleyin çünkü başta da yazdığım gibi filmin tek derdi korkutmak değil daha büyük ve çok gerekli bir metni var. Tür sinemasının eleştiri gücünü arkasına alan Çağan Irmak toplumcu bir korku filmine imza atıyor. İyi seyirler…