Ali Veli Deli (1986), yönetmenliğini Feridun Kete’nin, yapımcılığını Tufan Güner’in yaptığı bir film. Senaristin kim olduğunu ne filmin jeneriğinden ne de başka bir yerden öğrenemiyorum. Jenerikte Bademli köyü muhtarına bile teşekkür edildiği halde senaristin ve hatta yönetmenin adı yok! Belli ki bu muhteşem senaryoyu yazan kişi büyük bir tevazu örneği göstererek adını gizlemeyi tercih etmiş.(*)
Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın
Feridun Kete, yönetmenliğe 60’lı yılların sonunda başlıyor. Zorro Dişi Fantoma’ya Karşı (1969), Dişi Akrep (1972), Süper Kadın Dehşet Saçıyor (1972) gibi maskeli kahraman/süper kahraman tarzı B-filmlerden sonra erotik avantür filmlere yöneliyor. 1977 yılında sinemaya ara veren Kete, 1986 yılında sinemaya geri dönüyor.
Ali Veli Deli filminin başrollerini Komedi Dans Üçlüsü ve Asuman Arsan paylaşıyor. 1985 yılında Charlie Chaplin’e olan benzerliği TRT’nin gözünden kaçmayan tıp fakültesi öğrencisi Erol Köse, Hakan Rullas ve Murat Akkaya ile birlikte Komedi Dans Üçlüsü’nü kuruyor. Komik playback ve dans şovlarıyla ilgi çeken üçlü, TRT ekranlarının yanı sıra gazinoların da vazgeçilmezi oluyor. Bazen kısa bir hikayeyi oluşturacak şekilde birbiri ardına dizilen şarkı parçalarında oluşan kolajlar, bazen de taklitli playbacklere eşlik eden ve her saniye değişen müziğe senkron olmaktan başka kaygısı olmayan danslarıyla seksenli yıllarda çok seviliyorlar. 1993 yılında üçlü dağılınca herkes kendi yoluna gidiyor. Erol Köse müzik yapımcılığı yaparken Hakan Rullas reklam ve 3d tasarım sektörüne atılıyor. Murat Akkaya ise yanına aldığı 2 yeni kişi ile birlikte Komedi Dans Üçlüsü’nü sürdürmeye çalışıyor.
Ali Veli Deli, çocukluğumda bir arkadaşın evindeki videoda izlediğim, tahminen 2001 yılında Yeşilçam TV veya benzeri sinema kanalarından birinde tekrar izleme fırsatı bularak içindeki “cevheri” keşfettiğim ve o gün bu gündür aradığım bir film. En nihayet Youtube’da bulunca bu film hakkında bir inceleme yazısı yazmadan edemedim!
Film klasik bir “köyden indim şehre” parodisi olmayı amaçlamış. En azından çeşitli müzikler eşliğinde hoplayıp zıplayarak abartılı taklit ve mimikler eşliğinde dans eden üç adam ile trajedi çekmek pek iyi bir fikir olmayacağına göre Feridun Kete’nin bir parodi çekmeyi amaçladığı su götürmez. Başlıkta neden “gül çiçeği” veya “inek hayvanı” der gibi “komedi parodisi” tamlamasını kullandığımı açıklamadan önce filmin konusunu anlatayım.
Ayşe Ana (Asuman Arsan) kumarbaz eşi Nuri (Sedat Demir) ve üç haylaz oğlu Ali (Erol Köse), Veli (Hakan Rullas) ve Deli Murat (Murat Akkaya) ile birlikte köyde yaşayan bir kadındır. Nuri durmadan kumar borcu açmakta, Ali, Veli ve Deli de çalışmayarak haylazlık peşinde koşarak tarla işlerini savsaklamaktadır. Nuri günün birinde ölür. Daha doğrusu aniden mezar taşına dönüşür. Çünkü Nuri’nin öldüğünü kahvedeki konuşmalardan öğreniriz, bir sonraki sahnede de üç kafadarı mezar başında dua ederken görürüz. Nuri’nin neden öldüğünü falan öğrenemediğimize göre en doğrusu onun aniden bir mezar taşına dönüştüğünü kabul etmek olmalı! Evin masraflarını karşılamak için evden ayrılıp İstanbul’a çalışmaya giden üç kardeş bir inşaatta çalışmaya başlar. Hayat hepsini başka işlere savurur: Ali, sesi playbackten playbacke değişen ünlü bir türkücü, Veli bir aktör, Deli Murat da (tek bir yumruk atarak) acımasız bir mafya babası olur. Şöhret sarhoşluğu içinde kaybolup gitmeden önce onları toparlamak gene Ayşe Ana’ya kalacaktır.
Erol Köse, Hakan Rullas ve Murat Akkaya, dans ettikleri, playback yaptıkları şekilde oynuyorlar. Rol yaparken de abartılı mimikleri ve jestleri kullanıyorlar. TRT’deki adamlar haklıymış! Erol Köse, İbrahim Tatlıses çakması bir türkücüyü canlandırdığı halde bana da fena halde Charlie Chaplin‘i anımsatıyor. Üçlünün ürkünç bakışlı baby-face’i Hakan Rullas, kitabi jön replikleri patlatıyor. Elinde bir piştovla mafya babalığı yapan Murat Akkaya ise bana Charlie Chaplin’in bir başka tiplemesi olan Adenoid Hynkel’i hatırlatıyor. Murat Akkaya’nın mafya babası performansı (on sigarayı birden yakması, piştovla sekreterini oynatması) akıllara zarar! Gözlerini hiç kırpmadan kameraya sabitleyerek konuşan kahvecinin yerine benim gözlerimin yandığını söylemeden edemeyeceğim. 1986 yılında tahminen 25 yaşında olan Mine Şenhuy’u üfürükçü Esma Teyze olarak oynatma konusuna ise hiç girmeyeceğim. Filmin en sağlam oyuncusu hem dış görünüş hem de rol yeteneği ile baskın köy kadını rolüne cuk oturan Asuman Arsan oluyor. Ah bir de asenkron dublajlar filme jilet atmasa!
Filmin bir “köyden indim şehre” parodisi olmayı amaçladığını söylemiştim en başta. Eh bunu azıcık başarabiliyor, az da olsa o filmlerin klişeleriyle dalga geçebiliyor ama bunu yeterince iyi yapabiliyor mu, orası su götürür! Ali Veli Deli, yaptıklarından çok yapamadıklarıyla güldürmeyi başarıyor. Yani bir parodi yapmayı amaçlarken kendisi bir parodiye dönüşüyor, komedi yapmaya çalışırken komik duruma düşmenin sınırlarında geziniyor. İşte “komedi parodisi” şeklindeki acayip tamlamanın açıklaması tam da bu!
[box type=”info” align=”” class=”” width=””](*) Burada filmi eksik kopyadan izlemekten doğan bir bilgi eksikliğini düzeltmek şart oluyor. Emre Siyahoğlu, internette dolaşan Ali Veli Deli kopyasında jenerik kısmının eksik olmasından dolayı senarist ve yönetmenin adının yer almadığını belirtiyor. Filmin senaristi de, kaç senaryoya imza attığı ayrı bir tez konusu olan usta senarist (ve ayrıca Drakula İstanbul’da filminin Azmi’si) Bülent Oran imiş. Verdiği bilgiler için kendisine teşekkür ediyoruz.[/box]
Hakkında yazı beklediğim filmlerden biriydi. Öncelikle yazınız için teşekkür ederim. Burada gösterilen kopyada jenerik kesintiye uğramış. Filmin senaryosu; sinemamızın en önemli senaristlerinden biri olan Bülent Oran’a ait. Kendisi de Senaryo : Bülent Oran isimli kitabında bu filmden bahsediyor. Kendi deyimiyle ‘Komedi öyle olmaz, böyle olur’ diye yazdığı bir yapım ve devamında iki körün olduğu sahneyi belirtmiş. (Film yarışmasına katıldıkları sahne.)
Bununla birlikte; 1980’lerin ünlü yerli-yabancı eserlerine yer vermeleriyle birlikte 1980’ler müziğinin bir panoramasını da yapmış bir yapım olduğunu düşünüyorum. Filmi ilk olarak ben de o yılda izlemiştim ve şu anda sadece klip yayını yapan Gala TV’de çok sık gösterilmişti. Sonra bu filmin devam filmleri de yapıldı; Kim Akıllı Kim Deli (1987), Biz Doğarken Gülmüşüz (1988), Allak Bullak Birşey (1990-Bu filmde Murat Akkaya yerine Alpay Tanrıverdi geliyor.) Biz Doğarken Gülmüşüz filmi 35mm’lik bir sinema filmi olarak çekiliyor, diğerleri de bu film gibi video pazarı için yapılan yapımlar oluyor.
Emre Bey, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Jenerik ile ilgili düzeltmeleri geç de olsa yazıya girdim. Sanırım sinematurk.com gibi siteleri hazırlayanlar da aynı eksik kopyayı izlediği için senaristin adını vermemişler.