“Mahpushane”ler, siyasi veya adi suçlularıyla toplumun bilinçaltıdır. Orası halının altına süpürüp bir daha görmek istemediğimiz şeylerle doludur. Suç üzerine derinlemesine bir analiz yapma yeteneğinden yoksun oluşumuz, daha da kötüsü, suçun sebeplerini anlamayı onu onaylar duruma düşmemek için reddettiğimiz, bilinen gerçekler. Hele cezalandırmayı insanları topluma kazandırmaktan çok salt “acı çektirmek” olarak kabul edişimiz bir felakettir.

linc_1970Bu yüzden bizde tamamı hapishanede geçen filmler pek azdır. Azdır ama güzel filmlerdir ve çoğunlukla muhalif anlatısı olan filmlerdir bunlar. “Mahpushane” filmleri ile ilgili ayrı bir inceleme yazısı yazma konusundaki niyetimi buraya not düşüp, müsaadenizle, diğer paragrafa geçeyim.

Linç, sinemamızın kadın yönetmenlerinden Bilge Olgaç’ın 1970 yılında çektiği bir film. Bilge Olgaç, sinemamızın az sayıdaki kadın yönetmenlerinden. Öyle böyle değil, tam 41 film çekerek çoğu erkek yönetmenin erişemediği bir rakama ulaşmış. Önceleri vurdulu kırdılı avantür filmler çeken ve bu yüzden erkek filmleri çekmekle eleştirilen Olgaç daha sonra daha kalibresi yüksek filmlere yöneliyor. Linç filmi de bu dönüşümün iyice su yüzüne çıktığı çalışması olsa gerek. Olgaç, Kerim Korcan’ın aynı adlı romanını senaryolaştırıyor ve filmi o vakitler yeni tahliye edilmiş olan Sultanahmet Cezaevi’nde çekiyor.

Fillinç03min başrollerinde Demir Karahan, Fatma Karanfil ve Cenk Er var. Demir Karahan ilk defa 1967 yılında Ya Sev Ya Öldür filmiyle giriş yapıyor. Metin Erksan’ın Kuyu (1968) ve Çetin İnanç’ın Demir Pençe (1969) serisinde oynuyor. Filmin yardımcı oyuncuları Ali Şen, Baki Tamer, Danyal Topatan ve Süheyl Eğriboz.

“Arap Kadir” alt başlığına sahip olan film Sultanahmet Cezaevinin avlusunda film setinin kuruluşuna dair görüntülerle başlıyor. 1994 yılında evinde çıkan bir yangında kaybettiğimiz Olgaç’ın hem nazik hem de ciddi olan sesini duymak bir garip buruyor içimi:

-Bu planda kaç olacaktı, Bilge?

-50 takacaksınız efendim.

Daha sonra yana doğru eğik bir açıyla hapishane koridoruna bakan kamera, koridorda yürüyen gardiyanlar… Bir de jenerik. Siluetler ve onu kaplayan sıvı görüntüleri eşliğinde zaman zaman araya giren film jeneriği tam 18 dakikalık bir süreye yayılıyor.

linç02Bayraklılı Feti Bey’in (Baki Tamer) ağası olduğu koğuşta kalan Arap Kadir (Demir Karahan) baskıya boyun eğmeyen mert bir genç. Bir arkadaşının kız kaçırmasına yardım ederken adam vurup içeri düşüyor. Kadir çok fakir, ailesi yardım etmiyor. Feti’nin ağalığından pek hazzetmeyen ve ona haraç vermeyen Arap Kadir, ona gizli bir hayranlık duyuyor. Feti ise onu ezmek ile kullanmak arasında gidip gelse de yanına alıp kullanmaya karar veriyor. Bir gün başka koğuşların birinde Feti’ye baş kaldırmaya çalışan eski ağayı jiletliyor Kadir. Feti’nin hücreye, arasına ceviz kadar tereyağı konulmuş sıcak pide ve çay göndertmesi karşılığında yapıyor bunu. Siyasi mahkum Selim (Cenk Er) şöyle diyor: “Bundan sonra atacağı 10 sakat adımın ancak 1’inden sorumludur Arap Kadir. 9’unu çevresi attırır ona. Kendini yakacak adımı atarken bir bardak çayı düşünmüştür” Kadir hücreye atılır ama iş bununla kalmaz. Yeni hapishane müdürü Şevket (Ali Şen), Feti’yi başka hapishane sevkettirir. Açıkça beceriksiz, mahkumlara karşı korkak ve gardiyanların elinde oyuncak olan Şevket, otoritesini kurma derdindedir. Hücre cezası bitince koğuşa dönen Kadir yeni ağa olur. Kadir Feti’den farklı bir ağadır. Adildir, mahkumları idareye karşı kollamaktadır. Kimseden haraç toplamamakta ve kumara izin vermemektedir. Kumardan avantası kesilen baş gardiyan Rüştü’nün (Danyal Topatan) Arap Kadir hakkında “hayırlı” planları vardır. Zaten otoritesini sağlama derdinde olan müdürü Arap Kadir’i içeri attırmak için ikna etmesi hiç de zor olmaz. Eeeee…. Otorite iki başlılığı sevmez. Tek başlı keşmekeşi her zaman iki başlı bir düzen ve istikrara tercih eder! Kadir hiç bir suçu olmadığı halde yeniden hücreye atılır. Hücrede delirmenin eşiğine gelse bile gene aman dilemez. Bir gece, nöbetçi mastürbasyon yaparken, müdür de bir kadınla gönül eğlendirirken hücrenin gevşek parmaklıklarının arasından kaçmayı başarır. Paralel bir görüntü kurgusu ile verilen Kadir’in kaçış çabası, mastürbasyon ve müdürün sevişme sahnesi filme damga vuran sahnelerden biridir. Hapishaneden kaçtıktan sonra beş gün saklanan Kadir en sonunda açlığa ve yorgunluğa dayanamayarak civar köylerden birinin muhtarının evine sığınır. Bu arada evin kızıyla (Fatma Karanfil) göz göze gelirler, gönülleri birbirine akar. Neredeyse kadınsız bir film olan Linç’in tek kadını muhtarın kızıdır. Muhtarın kendini ele vereceğini bile bile o gece o evde kalır. Yorgundur, açtır, kaçmaktan bıkmıştır. Belki de dışarısının içeridekinden daha beter bir hücre olduğunu fark etmiştir. Sabah jandarma Arap Kadir’i alır götürür. Jandarmalar onu götürürken kendini ihbar eden muhtara şöyle der:

“Çakırcalı’yı saklayan dağlarda olmadığımı ben de bilirim”

linç04Hapishaneye dönen Kadir tekrar hücreye atılır. Bu sefer tuvalete gitmesine de izin verilmez. Bunun üzerine hücresindeki şilteleri ateşe veren Kadir, gardiyanları hizaya getirir, tuvalete gitme hakkını yeniden kazanır. Bu arada Kadir hücresine gelip kendine hakaret eden müdürü bıçaklar. Siyasi mahkum Selim’in de çabalarıyla olayda suça teşvik olduğunu kanıtlayan Kadir az bir ceza ile kurtulur. Sonunda yeniden koğuşa dönen Kadir’in başı diğer mahkumlarla derde girer. Onu diğer mahkumlardan korumak bahanesiyle tek kişilik “lüks” koğuşa atıp tecrit etmek gardiyanların tam istediği şeydir. Tecritte 9 ay kalan Kadir revire çıkma bahanesiyle idari kısma geçip baş gardiyan Rüştü’yü de bıçaklar. Bu arada gardiyan Kazım (Süheyl Eğriboz) mahkumları kışkırtarak Kadir’e meydan dayağı atmalarını sağlar. Kadir, son anda savcının (Atıf Kaptan) yetişmesi ile ağır yaralı olarak kurtulur. Hücrede yaraları iyileşene kadar tutulan Kadir’in koğuşa geri dönme vakti gelir. Avlu’dan geçerek koğuşa geçerken başına gelecekleri farkeden Kadir, pis pis sırıtan gardiyan Kazım’ı körleyerek ona dişlerini gösterir ve ineceği avluda diğer mahkumlar tarafından linç edilerek öldürülür.

linç05Film Adana Film festivalinde Yılmaz Güney’in “Umut” ve Halit Refiğ’in “Bir Türk’e Gönül Verdim” filmlerine karşı yarışır ve 3. olur. Bilge Olgaç ise en iyi yönetmen ödülünü alır.

Demir Karahan’ın Arap Kadir rolündeki çok başarılı oyunculuğu sakal pos bıyık, beldeki kuşak gibi ayrıntılarla birleşince ortaya çok inandırıcı bir Arap Kadir çıkmış. Kadir’in destansı bir karakter olarak ortaya çıkmasında en büyük etken, gücün değil sefaletin imbiğinden süzülerek gelmesinde. Karanlık hücre çekimlerinde Karahan’a diyecek yok. Bunun yanında Baki Tamer, Feti Bey rolünde çok çok iyi. Buna Danyal Topatan’ı, kısa rolleriyle “duruşu yeter” dediğim oyunculardan olan Atıf Kaptan’ı ve Hasan Ceylan’ı da eklemek lazım.

Linç sinema tarihimizde tamamı hapishanede geçen ilk film midir bilemem ama en iyilerinden biri olarak tarihe geçerken, ihtimal ki “Tatar Ramazan”lara esin kaynağı oluyor.

blank

S. Özgür Ilgın

1977 Yılında Aydın'da doğdu. Üniversitede bir elin parmakları kadar üyesi olan Felsefe Topluluğunun çıkardığı, iki elin parmakları kadar “tirajı” olan Yitik adlı fotokopi fanzinde öykü ve albüm tanıtımları yazdı.

Blues, Heavy/Rock, Doom, Thrash, Death, Jazz ve Proggressive müziğe bayılıyor. Sergio Leone'yi David Lynch'i, Stanley Kubrick'i, Metin Erksan'ı, Ertem Eğilmez'i, Nuri Bilge Ceylan'ı, Zeki Demirkubuz'u ve Yılmaz Atadeniz'i çok seviyor, sinema ve müzik gibi eğitiminin olmadığı konularda ukalalık etmekten çok hoşlanıyor.

1 Comment Leave a Reply

  1. askerin ahhh ayşee deyip otuzbir çektiğini yazmamışsın

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

İstanbul’un Şeytanları: Evcilik (2024)

Evcilik, Antalya’da, Altın Portakal'da izlemekten en keyif aldığım film oldu.
blank

İyimserliğe Reddiye: Düttürü Dünya (1988)

Düttürü Dünya, 80’li yılların umutsuz ütopyasız halet-i ruhiyesine çok iyi