Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş: Happy Death Day (2017)

7 Kasım 2017

Belli bir yaşın üstündeki herkes, bana göre “dünyanın en sevimli filmi” olan Bugün Aslında Dündü’yü (Groundhog Day) mutlaka hatırlar. Harold Ramis’in yönettiği ve Bill Murray ile Andie MacDowell’i beyazperdenin en tatlı çiftlerinden birine dönüştüren 1993 yapımı filmin üzerinden, dile kolay; tam 24 yıl geçmiş ve birilerinin aklına bu fikirden yola çıkarak bir korku filmi çekmek gelmiş!

Fikir saçma gibi görünse de bu aslında oldukça mümkün, çünkü sürekli aynı günü yaşayan berbat karakterli bir kahramanın yaşadıklarının romantik bir komediye değil de, bir kabus senaryosuna dönüşmesi çok daha olası

blank

Kritiklediğim Ölüm Günün Kutlu Olsun (Happy Death Day) filmi de aynen öyle yapıyor! Filmin baş karakteri ve tam bir “sürtük” olan Tree’yi (kim kızına ağaç diye isim koyar?) hep aynı günü yaşamaya mecbur bırakıyor ama esinlendiği orijinal eserden farklı olarak, Tree günün sonunda yatağa gitmek yerine, her seferinde habis ruhlu ve maskeli bir manyak tarafından öldürülmekte. O aslında aynı günü yaşamıyor, her seferinde ölümünden bir gün öncesine dönüyor. Bir sonraki güne atlamak için tek şansı var; katilinin kim olduğunu bulmak, onunla yüzleşmek ve mümkünse öldürmek!

Çoktan anladınız ki; karşımızdaki film, 80’lerde moda olan ve hala her yıl pek çok örneğine rastladığımız gençlik korkularından biri… Genç güzel kızlar, yakışıklı çocuklar ve maskeli bir katil. Alın bunları istediğiniz kurguya serpiştirin. Üç aşağı beş yukarı aynı şey oluyor ama Paranormal Activity serisinin 3. Filmini de yönetmiş olan genç sinemacı Christopher Landon esinlendiği filmin mizah anlayışına sığınıyor. Bu harika bir manevra, çünkü tekdüze bir hikaye bir anda mizah sosuyla oyalayıcı bir seyirliğe dönüşüyor ve bunda da La La Land’ın Alexis’i olarak hatırladığımız başrol oyuncusu Jessica Rothe’nin büyük payı var. İtici bir kolej kızını, bir anda seyircinin arkadaşı gibi hissettirecek kadar sevimli bir oyunculuğu var. Film gelişme bölümünden itibaren kendini daha az ciddiye alır hale gelerek, onun mizah yüklü performansına alan açıyor.

blank

Hakkında tavsiye etmekten öte çok da fazla bir şey yazılamayacak olan Ölüm Günün Kutlu Olsun, suya sabuna değmeyen ama oyalayıcı bir seyirlik isteyenler için biçilmiş kaftan! Dümdüz bir kafası var, alt metinsiz, tamamen eğlendirme amaçlı çekilmiş bir iş. Filmde, Amerikan kampüs hayatıyla ilgili pek çok klişe barınıyor ama hiçbiri batmıyor. Elbette “yeterince denerseniz, ya da birden fazla şansınız olursa siz de iyi birine dönüşebilirsiniz” gibi naif bir fikri var ama kimsenin buna takıldığını sanmıyorum.

Biraz sanat yönetimi, biraz da renklendirme (Color correction) ile 80’lere saygı duyan bir işe dönüşebilirmiş ama o kanala da girmiyor. Baş karakteri gibi umursamaz bir hali var. Yine de, fazlaca şiddet sahnesi de içermemesi sebebiyle, korku filmlerinden hoşlanmayan seyircilerin bile hoşuna gidecek bir yapım… Ayrıca filmi izlerken sürekli kendime sorduğum bir soruyu, yani yeni nesil seyircinin Bugün Aslında Dündü’yü bilip bilmediğini muzip bir şekilde açıklıyor. Yaşlandığımı hissettirse de, tebessüm etmekten geri kalmadım.

murattolga@otekisinema.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Politik Bir Okuma: The Mangler / Mengene (1995)

Neresinden tutsanız elinizde kalan Mengene filmini, korku filminden çok politik

La piel que Habito / The Skin I Live In (2011)

The Skin I Live In, bir nevi modern zaman Frankenstein’ının