Hollywood’un değeri bilinmeyen nadide çocuk yıldızlarından American History X ve Terminator 2’deki kompozisyonlarıyla bende ayrı bir sevgi, saygı kazanmış Edward Furlong‘un başrolünde oynadığı yine pek bilinmeyen ama seyir zevki yüksek bir film ile karşınızdayız. 1994 yapımı Brainscan belki de gerçeklikten kopma, hayalle gerçek arasında kısılma gibi konuları işleyen Existenz, Matrix, Avalon, Vanilla Sky gibi yapımların da öncülü konumundadır.

Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez

Benim gibi bilgisayar oyunlarının tüm evrimine şahit olmuş yaşıtlarım için de ayrı bir seyir zevkine sahip Brainscan’de Furlong’un can verdiği Michael Bower karakteri hayattan kendini fazlası ile dışlamış, karşı komşu blankkızını kesmekten başka bir cinsel deneyimi olmayan, kayıp kuşağın kayıp karakterlerinden biridir. Çöp film, Heavy Metal ve bilgisayar oyunları gibi bu tür karakterlere çokca yakıştırılan zevkleri bulunan Michael bir gün yeni bir tür oyunla karşılaşır. Oyun kişiyi hipnotize edip oyuncuyu bir seri katilin yerine koymakta ve ona çeşitli görevler vererek başarmasına yardımcı olmaktadır. Bunun için de oyunun Trickster (T. Ryder Smith) adlı bir eğitmeni vardır. Oyun kişinin beyninde oynandığı için Michael’in bildiği yerlerde geçmektedir. İlk oyununda Michael komşunun evine girer ve hafif hafif komşusunu doğrayarak ayağını da anı olsun diye alıp buzdolabına saklar. Ancak her şeyin oyun olduğunu düşünen Michael sabah kalktığında karşı komşusunun gerçekten öldürüldüğünü görecek ve buzdolabında da gerçekten de kesik ayağı bulacaktır. Polisin de iz üstünde olduğunu bilen Michael tek kurtuluşunun tekrar oyuna girerek Trickster’ın yardımları ile olaylardan kurtulmak olduğunu düşünse de zaman içinde işler daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.

Brainscan aslında vermesi gerektiği gerilimi fazlaca veremeyen bir yapım olmasına rağmen mekan tasarımlarını ve hayal gücünü gösterme bakımından zamanı için başarılıdır. Daha kimsede cd player (dönergeç sürücüsü mü deseydim?) yokken Michael’ın bilgisayarının ilk cd playerlardan birine sahip olması (o zaman şimdiki gibi değildir sistem, cd bir kutunun içinde disket gibi playerın içine sokulur), odasındaki teknoloji harikası bilgisayarına bağlı sesle kontrol edilen igor (grotesk bir şekle bürünmüş notre damın kamburu gibi bir karakterdir), ya da en stresli anında koltuğuna kurulup koltuğun içindeki hoparlörleri açıp gaz heavy metal parçalar dinlemesi gibi yıllar sonra ancak ortaya çıkabilen teknolojileri bu filmde görmek mümkündür.

Bir diğer nokta da Michael’ın cinayet işlemeye başladıktan sonra geçirdiği değişimin başarı ile yansıtılmış olması. Kaybedenler kulübü’nün ilk üyelerinden gibi duran Michael’ın yavaş yavaş kendine güven kazanması ve şiddeti tattıktan sonraki deli cesaretini gerçek hayatına da yansıtmaya başlaması filme bir alt metin oluşturmaktadır. Gerçekle hayal arasında gidip geldiği uzun bir uyanma sahnesi ise seyirciyi ters köşe yatırmak için koyulmuştur. Michael sürekli olarak bir kabustan uyanır gibi bağırarak yataktan tekrar tekrar kalktığı bu sahne filmin de başarısında en büyük pay sahibi oluyor.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Özellikle Heavy Metal müzik sevenler için iyi bir sountrack çalışması olan filmin müziklerini de bulmanızı şiddetle tavsiye ederim. Tam listesi şu şekildedir:

  1. Grease Box – Tad
  2. Under My Skin – Dandelion
  3. Shapes – Alcohol Funnycar
  4. Welcome to this World – Primus
  5. Freak Now – Old
  6. Make it Now – Mudhoney
  7. Leave Me Alone – Butthole Surfers
  8. Triad – Pitchshifter
  9. Thunder Kiss ’65 – White Zombie
  10. Riverboat – Stuttering John
  11. Main Title – George S. Clinton

Albüm Austin Powers’ın müzikleri ile tanınan George S. Clinton’ın filmin tema müziğindeki başarısı ve White Zombie’nin Thunder Kiss ’65 parçası için bile temin edilmelidir.

[/box]

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

5 Comments Bir yanıt yazın

  1. Öncelikle Edward Furlong hakkındaki düşüncelerine katıldığımı belirtmek istiyorum. Ayrıca üniversite yıllarında American History X filmini kız arkadaşlarla izlerken bu şahsın film boyunca dazlak olarak gezip bir flashback sahnesinde mutfak masasının başında uzun saçlarının arasından attığı bir bakışla filmi izleyen kızların erimelerine yol açması nedeniyle o günden beri kendisine karşı bir antipati beslemekteyim.

  2. Ömer yorum için teşekkürler. Bahsettiğin sahneyi hatırlıyorum, Furlong candır ya kıskanmayalım. Zaten uyuşturucudan hem kariyerini bitirdi, hem kendi güzelliğini yitirdi adına çok üzülüyorum.

    “Hasta la vista baby!”

  3. Terminator’de değil belki ama Brainscan ve American History X’ de çok iyiydi. Özellikle Brainscan’i izlerken aklıma hep Elm Sokağı Kabusu ve Johnny Depp gelir. İstese şu anda belki de Johnny Depp kadar büyük bir yıldız olabilirdi… “Bir yazıyı alıntıyla bitirmek iyidir sizin söyleyeceğinizi birileri daha önce zaten en güzel şekilde söylemiştir”

  4. Beyin Tarayıcı.. bu film de Star kuşağında çocukluğunu geçirenler için bir baş tacıydı ya Bahçıvan ile birlikte. Efektler, cd player inanılmazdı o zamanlar şimdi izlerken yarısına gelmeden afakanlar bastı :)

  5. Edward furlong hakkındaki düşüncelerine tamamen katılıyorum . kendi kariyerini bitirdi. çok yakışıklıydı ama uyusturucu onu bitirdi ve günümüzde zombi filmlerinde oynuyor bu çok üzücü :(

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Rüyadaki Fikir: Inception (2010)

Film erkek egemen bir dünyayı göstermektedir. Kahramanı koruyan ve ona
blank

John Carpenter’s They Live (1988)

They Live; hem yapım tarihi, hem yapısı, hem de konusuyla