17 Eylül 1965’te ABD’de doğan dizi ve film yönetmeni Bryan Singer, aynı zamanda senaryo yazarlığı, prodüktörlük hatta oyunculuk da yapıyor.
Bugüne kadar çektiği filmlerin neredeyse tamamını, kurucusu olduğu Bad Hat Harry Productions çatısı altında gerçekleştiren Singer; ilk kısasını (Lion’s Den) Los Angeles’ta okuduğu üniversiteden mezun olduktan sonra 1988’de çekti. Sonraki filmi, 1993 Sundance Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’ne ortak olan Public Access adlı dramaydı. Asıl patlamayı 1995’te vizyona giren neo-noir suç filmi The Usual Suspects ile yapan Singer, Stephen Baldwin, Benicio del Toro ve Kevin Spacey’e başrol veren filmle A ligine yükseldi. Bu film, sinemaseverlerin hafızasında öyle bir yer etti ki vizyona girmesinden 13 yıl sonra bile Amerikan Film Enstitüsü’nün geniş kapsamlı anketinde “En İyi 10 Klasik Amerikan Filmi” arasında yer almayı başardı.
The Usual Suspects’ten sonra tüm dikkatleri üzerine toplayan Singer, Stephen King’in aynı isimli eserine sırt dayayarak pek çok tartışmaya konu olan Apt Pupil’i yönetti. 1998’de vizyona giren film, California’da bir lise öğrencisi olan Todd Bowden’ın Nazi savaş suçlusu Kurt Dussander’a olan sadistik takıntısını konu ediniyordu. Filmin “tartışmalı” olarak tanımlanmasının pek çok sebebi vardı. Öncelikle “mizojinizm”suçlamasıyla, feministlerin hedef tahtasına oturan Stephen King’in son derece karanlık kısa hikâyesini ele alıyordu. Singer, alt metindeki bu “yorumu” belirsizleştirmek adına özel bir çaba sarf etmişti; fakat bu defa da sembolik homo-erotizm üzerinden “homofobik” mesajlar vermekle suçlandı. Sonrasında işler daha da büyüdü ve çekimlerde yer alan 14 yaşındaki bir genç “cinsel açıdan sömürülerek, taciz edildiğini” beyan edip, aynı zamanda filmin yapımcısı olan Singer’a dava açtı. Daha sonra 16 ve 17 yaşındaki iki müşteki davaya ortak olarak, federal mahkemede Singer hakkında suçlamalarda bulundu. Singer; suçlamalardan beraat etti. Fakat bugün “Hollywood’ta çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları” belgeselinde (An Open Secret 2014) hâlâ adı geçiyorsa, bunun müsebbibi önemli ölçüde bu filmdir.
Gişede hezimete uğrayan Apt Pupil’in açtığı yaraları sarmaya çalışan Singer’ın fetret devri X-Men üçlemesinin ilk filminin vizyona girmesiyle bitti. Aslında ilk başta X-Men’i yönetmek istememişti fakat yapım şirketindeki ortağı ve arkadaşı Tom DeSanto’nun kendisini “akıllı ol, bu fırsatı kaçırma” diyerek ikna etmesiyle, yönetmenlik koltuğuna oturdu. Gelen bütün senaryoları çöpe atan Singer, bir hafta içinde DeSanto, Ed Solomon, Christopher McQuarrie, Joss Whedon ve o zamanlar şoförü olan David Hayter’la çalışarak, kendi öyküsünü oluşturdu. Film, gişede büyük başarı kazanarak beyazperdedeki X-Men macerasını başlattı. Serinin ikinci filmi olan X2, 2003’te vizyona girdi ve serinin başarısını sürdürdü. O arada yapımcı olarak House MD dizisinin temellerini atmakla meşgul olan Singer, bir yandan da Superman Returns’e uzanan yolun hazırlıklarını yapıyordu.
Bugün bakıldığında 2006’da gösterime giren Superman Returns’ün “başarısız bir film olduğu”düşünülebilir fakat, gerek o yıla ait eleştiriler gerekse gişe hasılatı domestik / uluslararası pazarda en çok izlenen 9. film olmasını sağlamıştı. Yine de filmin son hükümünü aşağıdaki değerlendirmesiyle ünlü eleştirmen Robert Edger verdi:
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
“Glum, lackluster movie in which even the big effects sequences seem dutiful instead of exhilarating.”[/box]
2007’de yapımcılığını üstlendiği 18 dakikalık kısa film Color Me Olsen’dan sonra bir süre sessizliğe bürünen yönetmen, 2008’de Tom Crusie’un başrolde yer aldığı Valkyrie filmiyle ortaya çıktı. Film henüz daha yapım sürecindeyken bile, dikkat çeken “Scientology” protestoları ve Cruise’un magazin hayatı yüzünden olumsuz biçimde gündeme geliyordu. Hitler’e yönelik başarısız suikast girişimi nedeniyle Alman halkının vicdan muhasebesinin en önemli temsili olan subay Claus von Stauffenberg’in hayatının nasıl ele alınacağı sorusu, özellikle Almanya’da sık sık tartışma yaratıyordu. Film vizyona girdikten sonra genelde “vasat” olarak değerlendirildi. Bu sebeple Bryan Singer’dan çok Tom Cruise’un gündeme gelmesine yol açarak, yönetmenin kariyerinde önemli bir yer edinemedi. Bu süreçten sonra arada bir hortlayan Battlestar Galactica dedikoduları dışında fazla sesi çıkmayan Singer, sessizliğini neredeyse tüm X-Men fanlarını mutluluğa boğan X-Men: First Class ile 2011 yılında bozdu. Henry Jackman’ın muazzam müziği, James McAvoy ve Michael Fassbender’ın “bromance”sınırlarında dolaşan kimyası ve her daim gündemde olan Jennifer Lawrence’ın Mystiqueperformansıyla film 353.6 milyon dolar hasılat yaparak, “En İyi Film” kategorisinde Scream Ödülü’nü kazandı.
Ardından gelen Jack the Giant Slayer (2013) hem Singer hem de stüdyosu için büyük bir hayal kırıklığı oldu. İngilizler’in ünlü çocuk masalı Jack and the Beanstalk’ın beyazperde uyarlaması olan film, gişede beklenen rakamları yakalayamayarak zarar etti. Singer, bu başarısızlığın sorumlusu olarak “filmin karanlık tonlarını törpüleyip, aile filmi yaratmaya çalışan” stüdyoyu gösterdi. Singer’ın 7 filminde besteci olarak yer alan John Ottman’a BMI Film & TV Ödülleri’nde “En İyi Film Müziği” ödülünü kazandıran Jack the Giant Slayer’ın sinefillerin hafızasında yer alan başka bir önemli başarısı yok denilebilir.
2014’te, yenilenen X-Men üçlemesinin ikinci filmi olan X-Men: Days of Future Past’ın hem yapımcısı hem de yönetmeni olan Singer, 747.9 milyon dolarlık hasılatın altına imzasını atarak büyük bir başarı kazandı. Bir gişe sineması örneği ve blockbuster olarak işlevini ziyadesiyle yerine getiren film, Empire tarafından “İkinci X-Men (X2) filminden sonra gelen en iyi X-Men filmi” olarak lanse edildi. Çeşitli organizasyonlarda ve çeşitli dallarda ödül kazanan film X-Men fanları tarafından uzun süredir beklenen X-Men: Apocalypse’e büyük bir kapı araladı. Mutant’ların bir nevi tanrısı sayılabilecek Apocalypse’e odaklanacak olan film; Bryan Singer’ın senaryosu ve yönetmenliği ile kendisine ait yapım şirketi Bad Hat Harry Productions tarafından 20th Century Fox ve Marvel Entertainment ortaklığıyla çekiliyor.
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Bryan Singer Hakkında Kısa Kısa
Çevreci aktivist Grace Sinden ve şirket yöneticisi Norbert Dave Singer tarafından evlat edinilen Singer, çocukluğunu New Jersey’de geçirmiş. Ünlü aktör Ethan Hawke’ı çocukluk yıllarından beri tanıyor. İki sene New York’ta eğitim aldıktan sonra üniversiteyi USC School of Cinematic Arts, Los Angeles’ta tamamlamış. Ünlü oyuncular Lori Singer ve Marc Singer, Bryan Singer’ın uzaktan kuzeni.
Lise arkadaşı Christopher McQuarrie ile ilk uzun metrajı Public Access (1993) filminin senaryosunu yazmış. Yedi filminin müziklerini emanet ettiği John Ottman, bu filmde ayrıca editör olarak da yer almış. Bu ortaklık Sundance’te ödül kazanınca The Usual Suspects fikri ortaya atılmış. Ve işin sonucunda Bryan Singer dünyaca ünlü bir yönetmen olurken, McQuarrie BAFTA ve Akademi Ödülleri’nde “En İyi Özgün Senaryo” ödülünü, Ottman ise BAFTA ve Satürn Ödülleri’nde “En İyi Film Müziği” ödüllerini kazanmış.
Bir zamanlar kafasında Johnny Depp ile of a Confessions of A Dangerous Mind’ı çekme fikri varmış. Daha sonra prosedürler uzayınca, bu fikirden vazgeçmiş. George Clooney’nin çektiği filmi çok seviyor.
Ron Moore’un muhteşem dizisi Battlestar Galactica -o zamanlar Sci-Fi Channel olan-SYFY’a sunulmadan önce, ortağı DeSanto’nun Battlestar Galactica’yı dizileştirmesi için epey uğraşmış. NBC tarafından çekilmesi ve FOX tarafından dağıtılması planlanan Galactica için “uyuyan dev” öngörüsünde bulunan Singer, 2001’deki 11 Eylül saldırılarının yarattığı kriz nedeniyle bu projesini rafa kaldırmış. 2009’da “Re-imagined” seri ile hiçbir bağı olmayan bir Battlestar Galactica dizisi çekmeye yeltenip, aradığı desteği bulamayan Singer; 2012’de “yeniden” Battlestar Galactica dizisi çekmek istediğini belirterek “Eğer olursa Glen Larson’la Ron Moore evrenlerinin arası bir yerlerde olacak” diye buyurmuş.
Biseksüel olduğunu açıklayan Singer “Bir azınlık olarak yaşadıklarını, tüm filmlerinde aktarmaya çalıştığını” belirtmiş. Oyuncu Michelle Clunie ile daha bu senenin başında çocuk sahibi olan Singer, oğluna Dashiell Julius William Clunie-Singer adını vermişti.
Başı “cinsel taciz” davalarından kurtulmayan Singer’ın ilk dosyası Apt Pupil filmindeki çocuk oyuncunun şikayeti üzerine görülmüştü. Federal mahkemeye sunulan iddianame kanıt yetersizliği nedeniyle reddedilmişti.
Model Michael Egan’ı uyuşturarak tecavüz ettiği iddiasıyla 2014’te hakkında dava açılan Singer’ın avukatı, bu iddiaların tamamen uydurma olduğunu belirtmişti. Bahsedilen dönemlerde (90’lar), söz konusu suçun işlendiği belirtilen Hawaii’de hiç olmadığına yönelik kanıtları federal savcıya sunan Singer bu suçlamalardan dolayı da hüküm giymedi. Aynı yılın Mayıs ayında ismi açıklanmayan bir İngiliz vatandaşı, 2006’da gerçekleşen Superman Returns prömiyerinde Singer ve prodüktör Gary Goddard’ın tecavüzüne uğradığı iddiasıyla davacı oldu. Singer, bu davadan da beraat etti. İddiada bulunan erkeklerin hepsi, söz konusu dönemde reşit olmadıklarını ve herhangi bir şekilde rızalarının bulunmadığını belirterek Singer’ın tecavüzcü bir pedofil olduğunu öne sürdüler. Fakat bu iddiaların hiçbiri yasalar önünde kanıtlanamadı.[/box]