Buğra Mert Alkayalar: ‘Film festivalleri genel olarak dram türünün üzerine düşüyor’

29 Eylül 2019

Buğra Mert Alkayalar genç bir kısa filmci. Filmlerinde türe olan merakı, azmi ve farklı arayışlara girmesi dikkatimi çekti ve filmlerini izleyip sorularımı kendisine ilettim. Ne istediğini bilen cevaplarıyla sizleri baş başa bırakıyorum.

Öteki Sinema için söyleşen: Banu Bozdemir

Biraz seni tanıyabilir miyiz Buğra Mert?

Ben Buğra Mert Alkayalar. 1998 doğumluyum. Küçük yaşta babam sayesinde sinema ile tanıştım ve sonrasında sinemaya olan ilgim gelişti. Şu an Anadolu Üniversitesi Sinema-TV Bölümü’nde son sınıf öğrencisiyim. Ayrıca kısa film, seslendirme ve sinema yazarlığı çalışmalarımı sürdürmekteyim. Sinema dışında, yemek yapmak ve parapsikoloji konuları hakkında araştırma yapmak ile ilgileniyorum. Korku ve gerilim türleri sanatın her alanında özellikle ilgilendiğim türler.

blank

Filmlerini izleyince bir çeşitlilik olduğunu gördüm. Daha çok gençsin, deniyorsun sanırım?

Aslında ilgilendiğim ve kendimi üretken gördüğüm türler korku ile gerilim. Şimdiye kadar yaptığım filmlerin çoğunluğu da gerilim türünü içeriyor. Fakat elbette her film kendi içinde başka türlere daha ev sahipliği yapıyor. Çözülme ve Kapımızdaki Ziyaretçiler dışındaki filmlerimin hepsi öncelikli olarak gerilim türünde. Kısa sürede çeşitli konuda bu kadar film çekmiş olmamın nedeni ise düşündüğüm senaryoları ne olursa olsun filme dökerek gelişeceğimi düşünüyor oluşum. Çektiğim her film bana eksiklerimi gösteriyor ve bir sonraki çekimlerde bunlara dikkat ediyorum.

Ama korku, gerilim türüne özel bir ilgin var sanırım. Peri filminde bile hikâyen farklı bir yola sapıyor?

Evet, kesinlikle öyle. Az önce de bahsettiğim gibi korku ve gerilim türlerine özel bir ilgim var. Çocuklukta kült korku filmlerini izlememle başladı diyebiliriz. Özellikle Wes Craven ve John Carpenter bu türlerde etkilendiğim iki büyük yönetmen. Peri, sömestr tatilinde bir anda aklıma gelen bir fikirle tamamen her şeyini kendi yaptığım amatör işi bir çalışmam. Ailemin de yer almasıyla tamamen aile yapımı bir korku filmi yapmış olduk. Filmlerim arasında korku türüne tam anlamıyla uyan tek film olabilir. Açıkçası amatör işi olsa da amacım zaten kısa sürede atmosfer yaratımı ile korku öğeleri içeren bir çalışma ortaya çıkarmaktı. Senaryonun üstüne bilinçli olarak düşmedim. Yurt dışında birkaç gösterim seçkisi dışında başarı elde etmemiş olsa da çok sevdiğim bir film. Bu konuda kız kardeşimin etkisi de büyük.

blank

Neden Olmasın? da bir şaşırtmacayla seyircinin gözünde var olan sonucu bozuyorsun. Aslında sinema klişelerini iyi kullanıyorsun diyelim biz ona… Biraz tarzından bahsetmek ister misin?

Twist yani şaşırtma dediğimiz olayı her zaman sevmişimdir. Genelde de senaryolarımda elimden geldiğince twistlere yer vermeye çalışıyorum. Sinemada klişeleri doğru kullanarak yeni işler çıkarmamız gerektiğini savunanlardanım ben de. O yüzden senaryolarımı yazarken de klişelerden, bildiğim filmlerden bolca yararlanıyorum. Tarzım Amerikan sinemasına yani geleneksel anlatıya yatkın. Arthouse/Avrupa Sineması’na uzağım diyebiliriz. Ben kendimi bir hikâye anlatıcısı olarak görüyorum. Bu nedenle de bir hikâyem varsa onu filme döküyorum. Temeline başka mesajlar gizleme, izleyen insanı uzun zaman üzerine düşündürme gibi amaçlarım yok şimdilik. Hikâyemi istediğim şekilde anlatabiliyorsam, izleyiciyi etkileyebiliyorsam ve gerçeklikten biraz olsun uzaklaştırabiliyorsam amacıma ulaşıyorum demektir.

Daha okuyorsun, okulun imkânlarını kullanarak mı filmler çekiyorsun yoksa yardım, ödenek aldığın kurumlar var mı?

Neden Olmasın? adlı kısa filmimizi Türsak Vakfı’nın düzenlediği Geleceğin Sineması adlı destekleme yarışmasından kazandığım destek ve çevremin ekipman yardımları ile çektik. Fakat önceki filmlerimin harcamaları tamamen kendime aitti. Okulumdan da gerektiğinde ses ve ışık ekipmanı desteği alıyorum. Ancak Neden Olmasın?’da geldiğim seviyenin altına düşmemem gerektiği için yeni projelerime de destek bulmam gerekiyor. Şu anda da yeni projem için destek bulmaya çalışıyorum.

blank

Belgeselin Kapımızdaki Ziyaretçiler’de UFO’lar üzerinde farklı deneyimleri olan insanları yansıtmışsın perdeye. Böyle bir belgesel çekme sürecini ve nasıl bir hazırlık yaptığını anlatabilir misin?

Dünya dışı yaşam da küçük yaştan beri oldukça ilgili olduğum bir konu olmuştur. Bildiğim kadarıyla da bu konuda Türkiye’de profesyonel olarak bir belgesel çalışması yoktu. TV’de tartışma programlarında ve son zamanlarda da YouTube’da yer alan bir konuydu ülkemizde. Ben de bu konuda bir ilki gerçekleştirmek istedim. Türkiye’de bu konuda tanınmış araştırmacı ve ufolog olan Haktan Akdoğan ile iletişime geçtim. Projemden bahsettiğimde ilgisini çekti ve yardımcı olup yer almayı kabul etti. Yer alan görgü tanıkları ile iletişime geçmemi sağladı. Tek tek hepsiyle görüştüm. Bu konuda bir ekip oluşturma şansım olmadığı için belgeselin bütün alanlarını bizzat kendim hallettim. En büyük sorunu ise konuşma dışı görüntü yetersizliği oldu. Konunun kendisi nedeniyle anlatılanlarla ilgili evde bazı canlandırma sahneler çektim ve görsellerden yararlandım. Gerçekleştirmek istediğime yakın bir iş ortaya çıkardığımı düşünüyorum. Ama ne yazık ki günümüzdeki belgesel anlayışı oldukça farklı bir yöne kaydığı için başarılı olamadı. Aslında istediğim gizemli atmosferi ışıklandırma ve orijinal müzikleri ile yarattım. Sanıyorum ki pek çok kişinin konuyu günümüzde gerçekçi bulmadığı ve belgeselde de çekimden çok konuşma yer aldığı için pek başarı elde edemedi. Ancak konuya ilgili bine yakın kişi tarafından ilgiyle izlendi ve olumlu dönüşler aldı. En azından istediğimi bir kez daha yapabilmiş olmak bile beni memnun ediyor.

Neden Olmasın? ayrıca yurtdışında bir festivalden en iyi gerilim filmi ödülü aldı sanırım. Bu anlamda yurtiçi ve yurtdışı festival karşılaştırması yapmanı istesem? Bizde nasıl karşılandı filmin mesela?

Festival süreci başlayalı 2-3 ay olduğu için karşılaştırma yapmam ne kadar doğru olur bilemiyorum. Fakat ülkemizdeki film festivalleri genel olarak dram türünün üzerine düşüyor. Nedenini anlayabilmiş değilim. Finalist olan veya ödül toplayan pek çok film dram türünde olup daha çok durum hikâyesi anlatıyor. Ayrıca ülkemizin en büyük eksiklerinden birisi de türe özgü film festivalleri. Bütün türleri tek bir çatı altında değerlendirmeyen festivallere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Her tür kendi içinde yarıştığında daha adil bir seçim olabilir. Neden Olmasın? ne yazık ki ülkemizde şimdilik bir başarı elde edemedi. Pek çok festival açıklanmasına rağmen herhangi birine dahil olamadı. Ülkemizde güncel bir konu olan kadın istismarını dram türü yerine gerilim/korku türlerinde işleyerek fark yaratmaya çalıştım fakat sanırım yeterli olmadı. Umarım ilerleyen süreçte festivallerimizde yer alabilir.

blank

Okul bittikten sonra ne yapmayı planlıyorsun mesela? Yönetmen olmak hedefinde misin?

Türkiye’nin şartları sebebiyle bu konu beni oldukça endişelendiriyor. Şu anda (zorunlu olarak) İstanbul’da olası bir prodüksiyon firmasında başlayıp yükselmeye çalışacağım gibi gözüküyor. Bu esnada da film çalışmalarıma devam etmeyi düşünüyorum. Elbette yönetmen olmak istiyorum fakat sektör ne getirir bilemiyorum. Elimden geleni yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim.

Kısa film festivallerini takip edip, kısa filmcilerle bir araya geliyor musunuz? Yani fikir alışverişinde bulunup neler yapacağınız üzerine konuşuyor musunuz?

Elbette sürekli olarak festivalleri takip ediyorum fakat okul sebebiyle birçoğuna katılma şansım olmuyor. Filmlerim ile yer aldıklarıma katılabiliyorum genelde bu sebeple. Yer aldığım festivallerde tanıştığım ve iletişim kurduğum kısa filmciler var tabii. Ancak düzenli olarak bir araya geldiğim bir topluluk yok. Genellikle bölüm arkadaşlarım ve bazı hocalarım ile fikir alışverişinde bulunuyorum.

Son olarak neler söylemek istersin?

Ülkemizde pek çok başarılı yönetmen adayı bulunmakta. Genç yönetmenler daha çok desteklenmeli ve teşvik edilmeli. Umarım sinemaya ve bu konuda uğraşanlara olan destekler artar. Film festivalleri de daha özenli olup değerlendirme konusunda daha fazla dala ayrılırsa çok daha iyi olur.  Bu güzel röportaj için teşekkür ederim ve kolaylıklar dilerim.

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Metehan Şereflioğlu: ‘Net bir ahlakçı tavır hoşuma gitmiyor.’

Mucize Aynalar’dan sonra yazıp yönettiği 7 Santimetre ile 69. Cannes
blank

Adil Burak Aydın: ‘Dikkat aralığımız her geçen gün daha da azalırken kısa filmler ilaç olacak’

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyip keyif aldığımız filmlerden biri