Neredeyse kısırlaşan Türkiye Sineması (Hem ticari, hem sanat) ve birkaç istisna dışında bu sinemayı taklit eden kısa film yönetmenleri. Türkiye Sineması’ndaki sorunlar çok yazılıp çiziliyor. Suya sabuna dokunmayan, yeni bir sözü olmayan, devlet fonlarıyla desteklenen Yeni Türkiye Sineması’nı izlemek neredeyse zulüm olmaya başladı. Son birkaç yıldır kendi çevremden kimsenin bir filmi heyecanla beklediğine şahit olmadım. Ben kendi adıma filmleri mutsuz izlediğimi, izlemek için izlemediğimi söyleyebilirim rahatlıkla. Yazının konusu bu değil ama temel problemlerden biri olduğunu düşündüğüm için değinmeden geçemedim.

Öteki Sinema için yazan: Sidar Serdar Karakaş

Türkiye’de kısa film sorunlarıyla ilgili bugüne kadar yapılmış tespitlerin çözüm üretmediği çok açık. Çözüme odaklı olmadıklarını da söyleyebilirim. Ticari olmayan hiçbir iş sektörleşemez, endüstri olamaz, devam da edemez. Zaten bunu birkaç kısa film çektikten sonra kısa çekmeyi bırakan çok sayıda yönetmenden biliyoruz. Kısa çekmenin hiçbir kazancı yok. Sinema salonlarında uzun metraj filmlerin önüne koyma fikrini de unutmak gerekiyor çünkü orası artık reklam filmlerinin yeri ve kısaları orada gösterme olasılığı görmüyorum şimdilik. Para her zaman kazanır… Kısacıların sinema sektöründe bir çatlak yaratıp oradan içeri girebilmeleri gerekiyor. Bu formülleri bir araya gelip bulmalılar. Belli bir tema çevresinde yedi sekiz yönetmen birer kısa film çekip bu filmleri birleştirip uzun metraj olarak vizyona sokabilir. Farklı amaçlarla yapılsa da dünyada birçok örneği var. Aklıma ilk gelen Özgür Bakar, Can Evrenol gibi kısa film kökenli yönetmenlerin yanlarına Hasan Karacadağ, Alper Mestçi gibi deneyimli yönetmenleri alarak birer kısa korku filmi çekmeleri ve bu filmleri paket olarak vizyona sokmaları. Düşünsenize: 15 tl verip bir filme giriyorsunuz ve on korku filmi yönetmeninin kısa filmlerini izliyorsunuz. “Ödüllü on yönetmenden göçmenlik sorunuyla ilgili on film” gayet heyecan verici. Bugün Zeki Demirkubuz filmine bile kafamızda soru işretleriyle gidiyoruz.

Festivallerin kısa filme bakış açısını neresinden tutsak elimizde kalıyor. Yığınla sorun var. Büyük festivaller kısa filmlere hak ettikleri değeri vermiyor. Ulaşımı zor, kötü perde ve projeksiyonu olan salonlarda gösterim yapıyorlar. Öyle festivaller var ki bırakın filmlerin seyirciyle buluşmasını, konuk olarak davet edilmiş olsanız bile kısa filmleri izlemeniz imkansız.

Uluslararası Antalya Film Festivali (Altın Portakal) geçen yıl kısa film yarışmasını kaldırıp festivalde kısa film seçkisine yer verdi. Sonradan öğrendiğim ve çok doğru olduğunu düşündüğüm telif hakkı ödemesi yapmışlar yönetmenlere. Çok değil 1.500 tl, yıl yıl artarsa çok manalı olacaktır. tek bir filme para ödülü vermek yerine bütün filmlere telif hakkı ödenmesini olumlu buluyorum. Türkiye’de elliden fazla festival var. Bu festivaller kısa filmlere telif hakkı ödemeye başlarsa, kısa filmi sektörleştirmek için büyük bir adım atılmış olur.

Peki, bağcının hiç mi suçu yok? Biz onlara kısa film yönetmeni diyoruz ama çoğunun kafasında kısalarla ödüller alıp parlayarak uzun metraj film yapmak var. Yazının başında da söylediğim gibi kısa çekmenin hiçbir kazancı yok. Filmlerin festival ömrü bir yıl. Şanslılarsa bu süre içinde doğru jüriye denk gelip onlarca film arasından akçeli ödül kazanabiliyorlar. Bu koşullarda kısa film çekmeyi sürdürmek neredeyse imkansız. Zaten birkaç kısa film çekip dizi, sinema, reklam sektörü içinde kayboluyorlar. Birçok kısa film yönetmeni filmlerini şifreli olarak internet ortamında bulunduruyor. Filmlerin festival serüveni bitince de şifreyi kaldırmak daha fazla insana ulaşmak ve kısa film seyircisi oluşturmak bakımından önemli. Aşağıda listelediğim beş filminde zamanı geldiğinde şifrelerini kaldırmalarını umuyorum. 

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

cda2a80d-a0f3-4565-9c3d-e23146188384

Son Bir Yılda İzlediğim En İyi Beş Kısa Film: 

  • Wong Kar Wai Üzerine Kısa Bir Film: İçindeki sinema sevgisiyle gönlümü fethetmişti. Film hakkındaki yazım burada. https://www.otekisinema.com/wong-kar-wai-uzerine-kisa-bir-film/
  • 7 Santimetre: Çok yeni film. Festivallere hızlı bir giriş yaptı. Yönetmenin bir önceki filmi Mucize Aynalar hala festivalleri gezmeye devam ediyor. Bir süre iki filmiyle festivallerde göreceğiz. 7 Santimetre 69. Cannes Film Festivali’nde Türkiye’den Kısalar bölümünde gösterilecek. Mucize Aynalar filmiyle ilgili yazım. https://www.otekisinema.com/kisa-film-mucize-aynalar/
  • Uçurtma: Çocukların dünyasından savaşı anlatan, oyuncu yönetimiyle beni hayran bırakan iyi bir kısa film.
  • Asfalt: 2016 yılında izlediğim en iyi kısa film. Festival ödüllerini domine etmesi olası. Nazan Kesal’ın Salıncak’ı, Abdurrahman Öner’in Buhar’ıyla birlikte favori üç filmimden biri.
  • Körler Müessesesi: Film genç bir çiftin evliliklerindeki iletişimsizliği konu alıyor. İyi filmlerin kötü yanı anlatmasının çok zor olması. Hala festivalleri geziyor film. Denk gelirseniz mutlaka izleme listenize almalısınız.[/box]
blank

Sidar Serdar Karakaş

Çok küçükken kiralık VHS’lerden dayısıyla birlikte zombi filmleri izledi. Zombilerden çok korktu. Büyüyünce o filmleri George A. Romero’nun yaptığını öğrendi. Üstada hayran oldu. Sinema öğrencisiyken Andrzej Zulawksi filmlerini keşfetti. Zulawksi filmleri ona her zaman güç verdi. En zor anlarında kurtarıcı filmi Possession (1981) oldu. 2006 yılında Öteki Sinema’yı düzenli okumaya başladı. Korku filmlerini ve B Filmleri burada sevdi.

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Sinema etkinlikleri konusunda bilgilendirme yapılırsa sevinirim. Evrensel, insancıl ve etik değerleri paylaşmak üzere, sağlıklı ve mutlu günler dilerim.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Pandemi, Kısıtlamalar, The Wretched ve Gişe Rekoru

The Wretched (2019), haftalardır rüyasında bile göremeyeceği “hafta sonu gişe
blank

Masis Günlükleri: ADA

Masis Üşenmez İstanbul’dan bildiriyor. Yağmur çamura rağmen "zombi olmak için