Bir prodüktör olsam ve bir yönetmen elinde bir senaryo ile bana gelip, aklında 95 dakika boyunca bir aktörü tabutun içine koyduğu bir film çekeceğini söylese, sanırım en hafif tepkim “git işine!” olur, direkt kapıyı gösterirdim. Ama sinema endüstrisi bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bu yıl Frozen‘dan sonra ikinci ve daha büyük şoku yaşatan film Buried oldu.
Rodrigo Cortés’in yönetip tek başına bir oyunculuk gösterisi yapan Ryan Reynolds’ın rol aldığı Buried, canlı canlı bir tabuta gömülen Paul Conroy’un yaşam mücadelesini anlatıyor. Ryan Reynolds’ın yarattığı Paul karakteri seyircinin kalbini kazanırken, en gerilimli anlarda ince bir mizahla ortamı biraz rahatlatarak filmin iyi bir denge yakalamasında da yardımcı oluyor.
Sivil bir kamyon şoförü olarak Irakta taşımacılık yapan Paul Conroy daha sonra öğreneceğimiz üzere Iraklı saldırganlar tarafından pusuya düşürülüyor ve kendini yerin altında bir tabutta buluyor. Zippo’su ile etrafı kolaçan eden Paul neler olduğunu anlamaya çalışırken bir telefon sesiyle kendini toparlıyor. Karşıdaki ses Amerikanın kendilerine para vermesi durumunda onun yerini söyleyeceklerini ve kurtulacağını söylüyor. Paul’un asıl mücadelesi de bundan sonra başlıyor. Şarjı(ya da şarz) bitmekte olan cep telefonuyla ailesine, şirketine ve Ordu yetkililerine ulaşmaya çalışan Paul aynı zamanda çökmekte olan toprak ve yılan gibi yer altı mahlukatları ile çarpışarak yaşam mücadelesi veriyor.
İspanyol, ABD, Fransa ortak yapımı olan Buried, Amerikan bağımsız sinemasının yolundan giden, bir tabutun içinden Amerikan kapitalizminin hainliklerini, Irak savaşını, oradaki sivillerin durumunu anlatan dolu dolu bir gerilim filmi. Yarattığı klastrofobik tekinsiz ortam ve artan gerilim ile adeta bir ders niteliğinde.
Chris Sparling’in seyirciyi sürekli merakta bırakan, işin içinde başka işler olup olmadığını düşündüren ve gerilimi adım adım tırmandıran senaryosu ile Cortés’in karanlık ortamdaki farklı kamera denemeleri ile film bir başyapıt olma özelliğini taşıyor. Ancak tabii ki genel seyirci kitlesi için çok hırpalayıcı gelecektir. Özellikle kapalı ortam korkunuz varsa uzak durmanız gereken, panik atak geçirmenize neden olabilecek bir film Buried.
Kill Bill(2003)’i seyrederken en çok etkilendiğim sahnelerden biri Gelinin mezara canlı canlı gömülmesi ve oradan kurtulma çabası idi. Sanki Buried da o sahneden sonra ortaya çıkmış bir senaryo gibi. Dış dünya ve suçlular ile sadece bir telefon vasıtası ile konuşulması da filmi biraz Phone Booth(2002) havasına sokmuş. Ancak yanlış anlaşılmasın bu benzetmelerim filmin özgünlüğüne herhangi bir leke sürmek için değil, sadece film boyunca o karanlık ortamda aklıma gelenlerden ibaret.
Buried iyi bir filmin üç sac ayağının(Hocalarımız çok kullanırdı içimde kalmasın diyerek yeri gelmişken kullanayım dedim) olduğunu, iyi bir senaryo, iyi bir yönetmen ve iyi bir oyuncu ile bir filmin çekilebileceğini gösteriyor. Gerilim ve bilinmezliğin git gide arttığı film, beklenmedik bir finalle de son şok dalgasını vurarak adeta ağzımızın payını da vermiş oluyor.
İleride Buried’ın değeri daha iyi anlaşılacaktır. Sinemanın 3D, aksiyon ve şiddetten oluştuğu son dönemde Buried saf bir sinema seyirliği olarak beni zevkten dört köşe etti. Eğer çarpıntı tutmazsa, sinirlerinize güveniyorsanız kaçırmayın.
Tek kelimeyle PERFECT..Gerçekten çok yalın,ne anlattığını ve ne vereceğini iyi bilen bir film.Filmi daha dvd’ye takarken “tabutta canlı bir insanla,tek kişilik bir kadroyla neler yapılr ki” demiştim ama film öyle bir sürüklüyor ki, “keşke adam biraz daha orda kalsaydı da film daha uzun olsaydı” dedirtiyor.
Ama Frozen,aah Frozen..
Bu filmden bir türlü hoşlanamadım.Belki önce Toprak Altında’yı seyrettiğim için bir hayal kırıklığı olmuştur diycem ama yok..Bu film benim gözümde hala bir dandik gerilim filmi..
Mükemmel bir film. Çok düşük bütçeyle deoldukça iyi film çekilebildiğinin bir diğer örneği. Herkese izlemesini tavsiye ediyorum.
Timur Sarıgül
Valla neresinden bakılırsa bakılsın riskli bir iş, Hani Dani Boyle’un 127 Saati ile aynı cümle içinde anılıyor bazı yerlerde fakat öncesi de sonrası da tabuta sıkıştırılmış bir film…
Abartıldığını iddia edenler var…Belki de abartıldı bilemiyorum ama en klişe tabir ile “abartıldığı kadar var” dedirtenlerden biri. Rodrigo Cortés’de deli cesareti var derdik, elbette film böyle başarılı olmasaydı. Şimdi o deli cesaretinin yanına “kurgu yeteneğini” de kondurmak icap ediyor bence…İyi Seyirler…