Bu yazıda madde kullanımıyla beraber sunulan müzik biçimine dikkat çekilecektir. Madde kullanımının sanatsal bir sunuma dönüştürdüğü müziğin ve ezgilerin “etki altında” ve “etki ederek” dinleyicide yarattığı hazzın ve fantezinin ayık ve sağlam bir temele basan dinleyicide etki edebilmesi için “etki”nin doğru düzgün bir yön belirlemesi tartışılacaktır. Doğal olarak “etki altında” kalınan ütopik arayışlar ile algının açık seçik olduğu dünya görüşü arasında bir fark vardır.

-*-

Ezginin “etkisi” kadar “etkisi altında” olduğu bir varoluşun (madde) sunumunda dinleyiciden talep edilen ezgiyle aynı yöne doğru ilerlemesidir.

Bir yön çizilmek isteniyorsa, gizli saklı bir patikanın nereye varacağını bir bitiş çizgisiyle göze sokmak gelişimci müzikte çok da hoş karşılanmamakta, gelişimciliğe ket vurmaktadır. Bu noktada yönü belirleyecek olan ezginin kendi içinde dinleyiciden benzer bir yönü talep etmesi, en azından aynı duygu durumunda olmasıyla ve ezgiden sonra çok daha ekstremleşmesiyle (“mood”) alakalıdır. Duygu durumunun sabit bir yöne yönlendirmese bile aynı seviyede olacağı koşuluyla sunulan ezginin “etkisi altına” girilen varoluşun garip bir tutumla “etki” ile “aynı durum” arasında bir geçişe sürükleyeceği dinleyiciyi sefilleştirme çabası ise ezginin duygu durumuna yön veren yapısıyla çelişmektedir. “Etki” altında “etki etmek” için sağlam bir temel üzerine oturtulan dinleyiciden sağlamlıktan ödün vermesi, düzlemi çarpıtması beklenmektedir. Ancak ulaşılacak yönün mü yoksa hedefe doğru sallanan bir düzlemde yürümenin mi daha cazip geleceği bir durumda ezgi “etki” ile “aynı durum” arasındaki sınırı kaldırmış ve de kaile almaz olmuştur. Koşullar ise “etki altında” yaratılandan farklı olarak “etki altında tıpatıp aynı etkiyi” yaratmak üzere sanatsal, daha yaratıcı bir dinleyici kitlesi hedef alabilir kendilerine.

Ezginin saklanarak karmaşık bir söylemle dile getirdikleri, ulaşılan dinleyiciden bir başka şey daha talep eder ve bu talep kuşkuyu doğurur: Karmaşık söylemin daha da karmaşık bir “etki hissi” yaratılarak dinleyicide ekstra söylemleşmesi ve belirlenen yönün dinleyicide varılamayan bir yön ve hedef olması. Böyle bir hedefin getirileri ise ezginin sonlanmasından itibaren vardığı yönün yine bir “etki altında” dinleyicide hayat boyu varılmak istenen bir ütopyanın hayat içinde genelleştirilmesidir. Gelişimci, gelişmelere açık ezginin yönü dinleyicinin düz durmaktan ödün vererek oluşturulabileceği bir hayat görüşüne doğru yoğrulur; ayinsel düzenin çok ötesine “etki eder”.

-*-

Etki altında” kalarak ezgileşen ve de “etki altında” kalınarak haz alınması beklenen müzikal sunumun etki bitince işlevsizleşeceğini ummak genelleşen hayat görüşü ve ütopya arayışının ardında ezgiye yeniden yönelmek için ciddi bir referans noktasını çoktan oluşturmuştur bile. Yeniden ezgiye yönelmek için sadece ütopik arayışı anımsamak yeterli olacak, ezginin sağlam temeli sarsan “etki”sine nazaran daha sağ duyulu bir zemin hazırlamak için bir çaba gerekecektir.

Ayinsel bir düzen oluşturulmak isteniyorsa eğer, ayinin ilk deneyimlenme sürecine nazaran genel anlamda ütopik arayışa nasıl hizmet ettiğine bakmak gerekmektedir. Şayet ütopik arayış “etki” altındaki algılama sürecinde ütopyayı yaratabilmişse, bir başka deneyimde bu arayışı aramak için ezgiye “etki” altında geri dönmeye sanılanın aksine gerek yoktur. Ancak ezgiye geri dönüş için sağlam temel üstüne oturtulmuş, paytak paytak yürümeyen, ayık bir dönüş için algının sınırlama yaşaması, yeniden aynı ütopik fanteziden ödün vermesi beklenmelidir. Ancak bu ütopik arayıştan ödün vermek demek fantezinin sınırlanabileceği anlamını taşımamaktadır. Öyle ki deneyimin getirdiği ütopik arayışlar ezginin yönünden sapmaya meyilli olduğu kadar ezginin kendisine de bir o kadar yakındır ve “aynı koşulları” yerine getirmektedir. “Aynı koşullar” ezginin yaratım süreciyle söylemi arasında bir fark barındırır: Ezginin koşulları yoktur ve her türlü söyleme açıktır. Ezginin dinlenme biçiminin koşulları ise ezginin kendisinden ziyade, yaratıcısının söylemiyle eşdeğerdir ve dinleyiciden ezginin kendisini bir fantezi olarak kullanmasını, bu fanteziyle ütopik rüyaya dalmasını öngörür; yani söylemini en uç noktaya taşımasını ister. Özdeşleşme ezginin yaratıcısıyla yaratılmaya çalışılsa da sağlam temelden ödün verildiği ve “etki altına” girildiği vakit ezginin kendisiyle özdeşleşmek, her türlü söylemin gelişigüzel zihinden fışkırması, taşması anlamına da gelir.

-*-

Zihinden fışkıran söylemlerden ötürü “koşullar” ezginin yönünün içinde sabit bir fanteziye değil, gelişigüzel bir fanteziye ulaştırır. Söylemi ezgi süresince çarpıtır ama ayık süreçte genelleştirir. Genelleşen hayat anlayışının ise mutlak surette ezginin sona ermesine ihtiyacı vardır.

blank

Burak Bayülgen

1983′te İstanbul’da doğan Burak Bayülgen yedi yaşında korku filmleriyle tanıştı. İlkokulda hayallerinde korku sinemasını meslek edinip Freddyler ve Jasonlar ile iç içe bir hayat düşleyerek bir kaçış yaşayan Burak lisansını ve yüksek lisansını Sinema-TV üzerine tamamladıktan sonra en çok yapmak istediği işe, yani yazı yazmaya koyuldu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Film İzlemek Neden Bu Kadar Pahalı?

3D filmlerle başlayan gözlüğe ayrıca para alarak sinekten yağ çıkaran
blank

Kwai Köprüsü’nden Black Mirror’a Sinemanın Kutsallığı ve Ölümü

Sinemaya dair ilk anım Pamukkale’de bir otelin televizyon odasından. Annem,