Camping del terrore 1986 yılı mahsulü Ruggero Deodato tarafından yönetilmiş olan İtalya / ABD ortak yapımı bir film. Camping della morte veya Bodycount olarak da bilinir.

blank

blankCamping del terrore, Colorado kırsalında gerçekleşen bir cinayet ile başlar. Gözlerden ırak ormanın derinliklerinde birbirleriyle tartışan bir çift, kimliği belirsiz bir katilin kurbanı olur. Yerel halk cinayetlerin ormanda yaşadığına inandıkları Kızılderili Şaman tarafından işlendiğine inanmaktadır. Aradan on sene geçer. Askerden dönmekte olan Ben Ritchie (Nicola Farron), evine gitmek için yol kenarında beklerken, yaz tatili için kamp yapmaya niyetli, enerji patlaması yaşayan beş gencin bulunduğu karavana biner. Çok çabuk kaynaşan grup Ben’in anne ve babasının işlettiği ancak şimdilerde kapalı olan kamp yerine gitmeye karar verir. Tahmin edileceği üzere kamp yeri on sene önce işlenen cinayetlerin olduğu yerdedir. Enerji patlaması anlamında bu gruptan pek aşağı kalmayan başka üç kişilik bir grup, şans bu ya, aynı kamp yerinde konaklamaya karar verir. Kampı bir anda şenlik yerine çeviren gençler Ben’in babası Robert’ın (David Hess) hiç hoşuna gitmez, ancak karısı Julia’nın (Mimsy Farmer) ısrarı ile çok fazla itiraz etmez. Kolayca tahmin edileceği üzere cinayetler yeniden başlar. Moron sıfatının üzerlerinde iltifat gibi durduğu gençler birer birer öldürülmeye başlar. Julia ile yasak aşk yaşamakta olan kasabanın şerifi Charlie (Charles Napier) ve yardımcısı Ted (Ivan Rassimov) katili gençlerin köküne kibrit suyu dökmeden yakalayabilecek midir?

Camping del terrore, seksenli yılların neşeli hatıralarından biri olan ‘slasher’ın izinden gitme niyetiyle yola çıkıyor. ‘Slasher’ sıklıkla ormanlık alan gibi ıssız mekanlarda geçen, moron gençlerin bir araya toplanıp olmadık zırvalıklarla saçmaladıkları, gençlerin illaki maskeli bir katil tarafından akla hayale gelmeyecek şekillerde birer birer öldürüldüğü, katil ne kadar zor tahmin edilirse seyir keyfi bir o kadar artan, üzerinde defalarca konuşulmuş klişelerden müteşekkil bir alt tür. Camping del terrore görünürde bu basit kurallara uygunmuş gibi gözükse bile, ortaya çıkan işe baktığımızda rahatsız edici birçok defo göze batıyor. Her şeyden önce senaryo tek kelimeyle dökülüyor. Güya ustaca gizleniyormuş gibi yapılan katilin kim olduğu muamması, daha ilk cinayet işlenmeden bile rahatlıkla tahmin edilebiliyor. Bunu geçtim. Karakterler film boyunca anlamsız hareketler yapmakta sınır tanımıyorlar. Kamp yaptıkları yere bir hayli uzak, ormanın içinden yürüyerek gidilen, içinde beş altı tane duş kabininin olduğu terkedilmiş bir bina var, burayı temizleyip duş almak için kullanmaya karar veriyorlar ki birçoğu bu duş yolunda telef oluyor. Cinayetler başladıktan sonra gruptaki hiç kimse bu cinayetlerden etkilenmiyor, sevişmeye, coşmaya, olası bütün ekstrem sporları yapmaya dur durak tanımadan devam ediyorlar. El insaf, kamp yapmaya sekiz kişi gelmişler, beşi ölmüş ya da ortadan kaybolmuş, hala balık tutayım, motora bineyim derdindeler. Senaryo açısından en göze çarpan yenilikçi(!) tavır ise grupdaki şişman ve gıcık karakterin ölen ilk kişi olmaması. Ama karakter o kadar sinir bozucu ki, maalesef yenilikçi diye tabir ettiğim bu durumdan en zararlı gene izleyici çıkıyor.

blank

Müzikler, Goblin grubundan tanıdığımız Claudio Simonetti’nin imzasını taşıyor. Özellikle Argento imzalı birçok filme yaptığı müzikler ile korku severlerin haklı takdirini kazanmış olan Simonetti’nin, bu film için pek fazla uğraşmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Sıradan bir iş çıkarmış.

Filmin belki de en göze çarpan tarafı kadrosu diyebilirim. Başroldeki yeteneksiz gençleri bir tarafa bırakırsak, yan rollerde B filmlerin birbirinden meşhur oyuncularını görmek mümkün. David Hess (The Last House on the Left-1972, La casa sperduta nel parco-1980), Mimsy Farmer (The Black Cat-1981, Macchie solari-1975), Charles Napier (Beyond the Valley of the Dolls-1970, The Blues Brothers-1980) ve Ivan Rassimov (Mangiati vivi!-1980, Schock-1977, Spasmo-1974) gibi isimleri kısıtlı zamanlarda da olsa izlemek keyifli.

Sözün özü Deodato’nun şanına yakışmayan bir film Camping del terrore. Bir iki kovalamaca sahnesi ile isterik genç kızlardan birinin duş aldıkları terk edilmiş binada katilden geri geri kaçtığı sahne dışında elle tutulur, görsel zevki yüksek sahne barındırmıyor. Cinayetler çok baştan savma. Filmdeki çıplaklık kör göze parmak niyetine estetik olmaktan uzak, aceleye getirilmiş gibi duruyor.

Camping del terrore, ancak iflah olmaz Deodato fanatikleri ile eski dostları kısa rollerde izlemek isteyenler için ilginç olabilecek bir film. Bunun dışında ‘slasher’ adına yapılmış en talihsiz işlerden biri diyebilirim.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

5 Comments Leave a Reply

  1. Şu boğazındaki bıçağı eliyle tutan fotoğrafa bayıldım. Özensiz derken sanırım bunu kastettin değilmi Murat? :)

  2. ana sayfadaki filmin fotoğrafı başka bir filme ait. a bay of blood filminden.

  3. Bu kadar dikkatli Bseverlere yazdığımız için çok mutluyum. Şaka ya da kinaye yaptığımı sanmayın, samimi duygularımız böyle… Hatalı fotoğraf tamamen benim hatam. Fakat ne yazıkki ana sayfada ki slide’a koyacak kadar da kaliteli bir fotoğrafını bulamadım bu filmin… Şimdilik o fotoğrafı kaldırdım ama yerine de bir şey koymadım.

    eğer siz rastlarsanız ve admin@otekisinema.com‘a yollarsanız çok sevinirim.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Kült Filmler Zamanı: Daughters of Darkness (1971)

“Daughters of Darkness” (1971) en sevdiğim vampir filmlerinden biri. Bu
blank

Secuestrados / Dehşet Evi (2010)

Dehşet Evi, Miguel Ángel Vivas'ın ilk uzun metrajlı filmi... Avrupa